• Nombre de visites :
  • 3284
  • 20/5/2008
  • Date :

Nehc’ul-Belaga’nın Senetleri

Nehc’ul-Belaga’nın Senetleri

     Bizleri hanedanların en iyisi olan Peygamber (s. a. a)’in hanedanına hidayet eden Allah’a hamt olsun. Bu hanedanın ilki Peygamber (s. a. a) sonuncusu ise vahiy haznedarı ve gaybın kilidi Hüccet İbn-i Hasan, Al-i Muhammed’in Kaim’i Hz. Mehdi (a.s)’dır.

     Rezzak olan Allah, bizlere doğru ve her türlü hatadan uzak olarak konuşan kimsenin (Hz. Ali’nin) söz deryasına dalmayı nasip etti. Nitekim Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Biz sözün emirleriyiz, sözün kökleri bizde yerleşmiş, dalları bizden sarkmıştır." Hz. Ali (a.s)’ın birer inci olan sözlerini beş cilt halinde düzenleyip bir araya topladık ve adını da "Tekmilet-ü Minhaci’l Beraa fi- Şerh-i Nehc’il Belağa” koyduk. Şimdiye kadar bir  defadan fazla basılmıştır. Bu kitapta önemli olan husus da Nehc’ul Belağa’nın içeriğini ve kaynaklarını rivai kitaplardan ve Seyyid Razi’nin Nehc’ul Belağa kitabından çok önceleri yazılmış eserlerden çıkarılmış olmasıdır. Bu kaynakların başlıca önemli olanları şunlardır:

1- (Şeyh’ut Taife Tusi’nin iki gö­rüşünden biri  esasınca) H. 328 yılında Neccaşi’nin dediği esasınca da 329 yılında) vefat eden Hüccet’ul İslam Kuleyni; Kitab-i Cami-i Kafi.

2- H. 285 yılında vefat eden  Ebi Osman Ömer b.  Bahrul Cahiz’in el-Beyan ve’t-Tebyin  adlı eseri.

3- Müberret diye meşhur olan ve H. 285 yılında vefat eden Ebil Abbas Muhammed b. Yezid’in el-Kamil adlı eseri.

4- Muhaddis Kumi’nin, el-Künye ve’l Elkab kitabında yazdığı esasınca h. 246 yılında (başka bir görüşü göre de H. 292 yılında) vefat eden  Ahmed bin Ebi Yakub el-Katip’in, Tarih-i Yakubi diye meşhur olan kitabı.

5- H. 310 yılında vefat eden Cafer Muhammed bin Cerir et-Taberi el-Amuli’nin Tarih-i Taberi diye meşhur olan Tarih’ul Umem ve’l-Mulük adlı eseri.

6- Şeyh-i Ekdem Ebu’l-Fazl Nasr bin Mezahin el Munekkeri et-Temyini el-Kufi’nin Kitab-u Siffin adlı eseri. Şeyh-i Ekdem kadim ravilerdendir, hatta Tabiin’den sayılmıştır. İmam (Bakır’ul Ulum)  Muhammed b. Ali b. Hüseyin (a.s)’ın çağdaşıdır ve hatta  ondan rivayet eden şahsiyetlerden biri sayılmıştır. Ravendi’nin Haraic adlı kitabında yer aldığı esasınca İmam Ali b. Musa Rıza (a.s) zamanında yaşamıştır. H. 212 yılında da vefat etmiş­tir.

7- H. 413 yılında vefat eden Şeyh Mufid’in kitapları, özellikle de kitaplarında H. 297 yılında vefat eden meşhur tarihçi Muhammed b. Ömer b. Vakid Vakidi’ye isnad ederek naklettikleri.

8- H. 346 yılında vefat eden Abdullah b. Müslim b. Kuteybe ed-Dinveri’nin Tarih’ul-Hulefa diye meşhur olan el-İmame ve’s-Siyase adlı kitabı

9- H. 346 yılında vefat eden Ebi’l-Hasan Ali b. Hüseyin b. Ali el-Mesudi’nin yazdığı Muruc’uz-Zeheb ve Meadin’il-Cevher fi’t-Tarih adlı eseri.

10- H. 381 yılında vefat eden ve Şeyh Seduk diye meşhur olan Ebi Cafer Muhammed b. Ali b. Hüseyin b. Babeveyh Kummi’nin kitapları

11- H. 283 yılında vefat eden Ebi İshak İbrahim b. Muhammed b. Said es-Sakafi el-Kufi Isfahani’inin el-Garat adlı kitabı.

    Bundan başka Nehc’ul Belağa’yı telif eden ve  406 yılında vefat eden Seyyid Razi’den çok önceleri  yaşamış olan bir çok bilginlerin güvenilir kitaplarını saymak mümkündür. Bunların sayısı ise iki yüzü bulmaktadır.

    Bu düşmanların yukarıda saydığımız kaynakları inşaallah Nehc’ul Belağa’nın senetlerini naklettiğimizde zikredeceğimiz sadece örnek kaynaklardır. Bizi bu işe sevkeden en önemli etken, geçmiş ve çağdaş bazı düşmanların, bu konudaki boş kınamaları ve yergileridir. İttifak ederek Nehc’ul Belağa’nın Hz. Ali (a.s)’ın sözü olmadığını, Seyyid Razi veya kardeşi Murtaza’nın uydurup, Hz. Ali’ye isnat edildiğini iddia ediyorlar.

    Şehit Kadı Nurullah, Mecalis’ul Müminin kitabında Nehc’ul Belağa’nın müellifi Seyyid Razi’nin kardeşi olan Alemul Hüda Şerif Murtaza’nın Biyografisini yazarken Tarih-i Yafii’nin şöyle dediğini naklediyor: "İnsanlar Nehc’ul Belağa kitabının Ali bin Ebi Talib (a.s)’ın eseri olup olmadığı hususunda ihtilaf etmişlerdir. Nehc’ul Belağa’yı Seyyid Murtaza’nın mı yoksa kardeşi Seyyid Razi’nin mi topladığı hususunda farklı görüşler beyan etmişlerdir. Hatta Nehc’ul Belağa’nın Ali b. Ebi Talib’in sözleri olmadığını, onlardan birinin uydurup, Hz. Ali (a.s)’a isnat ettiği söylenmiştir."

    Bizce Yafii bu eleştiriyi İbn-i Hallakan’ın Vefiyat’il A’yan kitabından almış ve aynısını tarihinde nakletmiştir. Dolayısıyla Kazi Nurullah’ın da dediği gibi, o bunu söyleyen tek kişidir.  Yafii 768 yılında ölmüş, İbn-i Hallakan ise 681 yılında ölmüştür. İbn-i Hallakan insanların Nehc’ul Belağa’nın Hz. Ali (a.s)’a ait olduğu hususunda ihtilaf ettiğini beyan ettikten sonra şöyle demiştir: Nehc’ul Belağa Hz. Ali’nin sözleri değildir, onu toplayan ve Hz. Ali’ye isnat eden kimse uydurmuştur.

     Dolayısıyla Yafii ile İbn-i Hallakan arasındaki fark şudur: Yafii’ye göre Nehc’ul Belağa’yı uyduran Alem’ul Huda veya kardeşi Razi’dir. Ama Kadı İbn-i Hallakan’ın Vefiyyat’il Ayan kitabında beyan ettiğine göre başka biri de olabilir.

    Ayrıca, bu şüphe Yafii’nin dediği gibi tüm insanların ihtilaf ettiği husus değildir. Sadece rivai kitapları ve eski eserleri incelememiş olan küstah ve inatçı bir kişiye aittir.

  

Nehc’ul-Belaga’nın Senetleri

  Alim, bilgin ve araştırmacı bir insan sözleri, Allah’ın sözünün altında, insanların sözünün üstünde olan bir insanın sözlerini sıradan bir insanın sözleriyle asla eşit tutamaz, öyle ki bu iki sözü mukayese edecek olursak siyahı beyaz ile mukayese etmiş oluruz. İnsanlar ne kadar güçlü beyan gücüne sahip olsalar bile Hz. Ali (a.s)’ın hutbelerinden birini -hem lafız hem de muhteva açısından- söylemekten acizdirler. Hatta parmaklar ile gösterilen ve meclislerde övgü ile anılan ünlü hatipler bile hepsi onun öğrencileri sayılmakta ve hepsi de ondan istifade etmişlerdir. Yazıları, mektupları, hutbeleri ve hikmetli sözleri karşısında akıllar hayrete düşmüştür. Özellikle onun kelamından başka hiçbir kelamın marifetinin yüceliklerine ulaşamadığı Allah’ın tevhidi ile ilgili sözleri karşısında tüm fikir ehli boyun eymiştir.

"Allah muhlis kullardan başkalarının vasıflandırmasından münezzehtir."

    İbn-i Hallikan Vefiyyat’il-A’yan kitabında Abdulhamid hakkında şöyle demektedir: "Ebu Galib Abdulhamid b. Yahya b Said el-Katip adlı kimse belagat sahibi meşhur birisidir. Bu şahıs Beni Ümeyye meliklerinin sonuncusu olan Mervan b. Hakem’in katibiydi. Belagat ilminde adeta bir Darb-ı Mesel haline gelmiş ve şöyle demiştir: "Mektup ve telif sanatı Abdulhamid ile başlamış ve İbnulamid ile bitmiştir." O yazma, edep ve ilim husu­sunda herkesin imamıydı. Yazarlar ondan istifade ediyor, herkes onun yolunu takip ediyor ve eserlerine uyuyordu. Yazı yazma yolunu kolaylaştıran odur. Yazdığı mektup ve yazılar bin sayfayı geçmektedir. Uzun mektuplar yazan ve kitabın fasılalarında övgüler kullanan ilk kimse odur. İnsanlar bunu ondan sonra kullanmaya başlamışlardır."

     İşte bu Abdulhamid Nehc’ül-Belağa hakkında şöyle demiştir: "Ön saçları dökülmüşün (Hz. Ali’yi kastetmektedir.) yetmiş hutbesini ezberleyince zihnim açıldıkça açıldı."

    Bununla birlikte İbn-i Hallakan Menamiyye Hutbesinin sahibi olan İbn-i Nubate hakkında Vefiyyat’il-A’yan kitabında şöyle demektedir: "Ebu Yahya Abdurrahim b. Muhammed b. İsmail b. Nubate meşhur hutbelerin sahibidir. Edebiyat ilminde gerçekten İmam sayılmaktadır. Saadet ve mutlulukla ilgili hutbeleri onun derin ilmini ve zevkini göstermektedir."

    İbn-i Hallikan da bu Menamiye Hutbesinin yazarı İbn-i Nubate hakkında şöyle demektedir: İbn-i Nubate Edebiyat ilimlerinde imam idi. Çok ve meşhur kimsenin söyleyemediği hutbelerin ona ait olduğu icma konusudur.  İbn-i Hallikan’ın nakline göre İbn-i Nubate Hz. Ali (a.s)’ın hutbeleri hakkında şöyle söylemiştir: "Ben onun hutbelerden infak edildiğinde dahi sadece genişliği ve çokluğu artan hazineler ezberledim. Yine Ali b. Ebi Talib’in öğütlerinden yüz bölüm ezberledim." İbn-i Nubate H. 394 yılında ölmüştür ve Seyyid Razi’nin üstatlarından biridir.

    Aynı zamanda Cahiz diye meşhur olan Ebu Osman Amr b. Bahr b. Mehbub el-Kenani el-Leysi el-Basri de meşhur bir alimdir. Bir çok dalda eserleri vardır. İbn-i Hallakan Vefiyyat’il-A’yan kitabında ondan söz etmiştir. Bu makalede de daha önceden adından söz edilmişti. Eserlerinden biri el-Beyan ve’t-Tibyan kitabıdır. Bu kitap edebiyat ki­taplarının en önemlisi sayılan dört kitaptan biridir. Diğer üç kitap ise şunlardır: el-Kali’nin el-Emali kitabı, İbn-i Kuteybe Dinveri’nin Edeb’ul-Katip kitabı ve Müberred’in el-Kamil kitabı... Cahiz adıyla meşhur olan el-Beyan ve’t-Tibyan adlı kitabının yazarı şöyle demiştir: "Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: Her insanın değeri iyice yapabildiği iştir." Hz Ali  (a.s)’ın hiç bir sözünü dikkate almadan, sadece bu kısa sözünü dikkate almamız bizim için yeterlidir. İnsanı hedefe ulaştırmada yeterlilikten de üstün bir makamdadır. Azı seni çokluğundan müstağni kılan manası lafzının zahirinde olan en güzel sözdür. Allah-u Teala ona azametini giydirmiş, sahibinin takvası ve iyi niyeti sebebiyle hikmet nuruna boğmuştur.

    Cahiz’in eserlerinden biride Hz. Ali (a.s)’ın yüz sözünü bir araya getirdiği risalesidir. Muhammed Reşid Vetvat bu risaleyi Farsça’ya çevirmiş ve "Ali bin Ebi Talib (a.s)’ın sözleri; talep edenlerin matlubu" diye adlandırmıştır. Evet bu Cahiz Hz. Ali (a.s)’ın sözleri hakkında ne kadar güzel söylemiştir: "Bu sözlerden her bir kelime Arapların en güzel sözlerinden binine değer."

    Hicri 346 yılında ölen Ebul Hasan Ali b. Hüseyin b. Ali el-Mes’udi de Seyyid Razi’nin doğumundan yaklaşık 13 yıl önce vefat etmiştir. Zira Seyyid Razi 359 yılında doğmuştur. İşte bu Mes’udi Muruc’uz-Zeheb adlı kitabında şöyle demektedir: "İnsanlar Hz. Ali (a.s)’ın 480 küsur hutbesini ezberlemiştir. Hz. Ali bu hutbeleri dur durak demeden irad etmiş, insanlar da söyleyerek ve amel ederek birbirlerine aktarmışlardır.

    İlginç olanı da şu ki Seyyid Razi Mes’udi’ye yakın bir zamanda yaşadığı halde Nehc’ül-Belağa’da, Muruc’uz-Zeheb yazarının yarısı kadar, hatta daha az bir miktarda hutbe toplayabilmiştir. Benimle Nehc’ül-Belağa’nın müstedrekinden topladıklarım onun dediği sayıya denk düşmektedir. İnşaallah Nehc’ül-Belağa’da olanların kaynağını zikrettikten sonra onların da kaynağına işaret edeceğim ve hepsini zikredeceğim.

    Ama bazı muhalifler Seyyid Razi’ye iftira ederek Nehc’ül-Belağa’nın üçüncü hutbesi olan ve Sünnî Şiî fırkaların bir çok yolla rivayet ettikleri şıkşıkiye hutbesini onun uydurduğunu, Ali (a.s)’a isnad ettiğini ve Nehc’ül-Belağa’nın hutbeleri arasına kattığını söylüyorlar. Musaddık b. Şebib ile şeyhi İbn-i Haşşab arasında bu ko­nuda geçenler meşhurdur. İbn-i Ebi’l-Hadid ve Behrani de bunu nakl etmişlerdir. İbn-i Ebil Hadid bunu şerhinin sonunda Behrani ise evvelinde nakl etmiştir. İbn-i Cumhur el-İhsai de el-Mücelli adlı kitabında zikr etmiştir. Daha önce dediğimiz gibi bu hutbe Şiî ve Sünnî raviler tarafından bir çok yolla nakl edilmiştir. Bu hususta Bihar’ul Envar, 8. cilde müracaat edebilirsiniz.

    Kadı İbn-i Hallakan’ın Vefiyyat’ul A’yan’da Yafii’nin ise Tarih kitabında sözünü ettiği insanların Nehc’ul Belağa’yı Seyyid Murteza veya Seyyid Razi’den hangisine ait olduğu hakkında ihtilaf etmişlerdir sözü Seyyid Razi’nin Nehc’ul Belağa’nın ön sözünde söyledikleri şu sözler ışığında çürütülmekte, batıl olmaktadır: "Ben gençlik yıllarımda İmamlar (a.s)’ın  özellikleri hususunda onların sözlerinin güzelliğini ve cevherini içeren bir kitap yazmaya başladım."

Bununla birlikte 21. hutbeyi naklettikten sonra ise şöyle demektedir: "Biz el-Hesais kitabında gerçekten bu hutbenin yüce değerine işaret etmekteyiz."

   

Nehc’ul-Belaga’nın Senetleri

 Hesais’ul Eimme kitabının ise Seyyid Razi’nin olduğu hususunda hiç bir şüphe yoktur. Bu hususta yine Bihar’ul Envar kitabına müracaat edebilirsiniz. Seyyid Razi’nin Hesais’ul Eimme kitabının bir nüshası da Rampur el-Rizaiyye kütüphanesinde mevcuttur. Kitabet tarihi ise Hicrî 6. asıra uzanmaktadır. Şia ve Sünnî güvenilir muhaddisler ve büyük tarihçiler Nehc’ul Belağa’nın Ali (a.s)’ın sözleri olduğu ve Seyyid Razi’nin bunları sadece bir araya getirdiği hususunda icma etmişlerdir. Bu hususta ilmi olmayanların ortaya attıkları şüphelere itina edilemez.

    Ayrıca icazet ve isticazet şeyhlerinin senet silsilesi de Nehc’ul Belağa’da, Seyyid Razi’ye ulaşması hiç bir şek ve şüpheye izin vermeyen bir tevatür derecesine ulaşmıştır. Biz bu makamda Seyyid Razi’nin nüshasıyla mukabele edilen antik ve değerli nüsha ile yetiniyoruz. Bu bir çok faydalı bilgileri de barındıran nüsha inat ehli kimseler için kesin bir delildir. Bu nüshanın bir çok özellikleri vardır, bu nüsha Kum’da Seyyid Mehdi Hüseyni Laciverdi’nin şahsi kütüphanesinde bulunmaktadır. Seyyid Mehdi Hüseyni bu konuda cömert davranarak bu nüshadan istifade etmemizi sağladı ve uzun bir süre emanet vererek bizlere gerçekten ikramda bulundu. Bu nüshanın nefisliğini ve kudsiyetini görünce Allah’ın yardımıyla bizdeki  H. 421 yılında yazılan eski bir nüsha ile karşılaştırmaya karar verdik. Harf harf inceledik ve birinci nüshada bulunan faydalı hususları bu nüshaya da ekledik. Böylece Allah’ın yardımıyla çok güvenilir bir nüsha ortaya çıktı. Bu nüshanın mukabelesi ilim şehri Kum’da 4 Zilhicce 1385 yılı, Pazartesi gecesi sona erdi. Bu nüshanın en önemli faydaları şunlardır: "

    1- Seyyid Razi Nehc’ul-Belaga’da en son olarak Hz. Ali’nin şu sözünü nakletmektedir: "Mümin kul kardeşini kızdırınca ondan ayrılmış olur." Seyyid Razi ardından da şöyle demektedir: "Bu Hz. Ali’nin sözlerinden toplayabildiğim seçkin sözlerin en sonuncusudur. Allah’a, beni bu konuda başarılı kılmasından dolayı hamd-u sena ederim.”

    Biz başta her babın sonunda kitaba beyaz sayfalar eklemek ve böylece yeni bir söz gördüğümüzde orada yer vermek istedik. Bu konuda sadece Allah’tan yardım diler ve ona dayanırız. O bize yeter ve o en iyi velidir ve bu iş Recep 400 tarihinde sona erdi. Allah’ın selamı, Muhammed (s.a.a)’e ve Ehl-i Beytine olsun."

    Nehc’ül-Belağa’nın bazı nüshaları bu nurani ve faydalı bilgilerden mahrumdur. Bu yüzden Nehc’ül-Belağa’yı toplama hususundaki Seyyid Razi’nin bu sözlerini bir çok nüshada olduğu gibi bizde bu nüshaya ekledik.

   2- Seyyid Mehdi Hüseyni Laciverdi’nin nüshası şu sözler ile bitmektedir: Bu nüshayı Rebiulevvel 587 yılında değerli üstadım Muhammed b. Ebi Nasr’a okudum. Daha sonra Allame Seyyid Ziyauddin Alem’ul-Hüda’ya okunan nüshayla mukayese ettim. Onda bulduğum ince nükteleri bu nüshaya da nakl ettim. En güzel şekilde tashih ettim. Gözümden kaçan veya gözlerimi derk etmekten aciz kaldığı hususların tümünü düzelttim. Hamd Allah’a mahsustur ve o bana yeter. O ne iyi bir hesaplayıcıdır."

    3-Yine şu ibare yer almıştır: Seyyid Razi’nin nüshasıyla mukabele işi sona erdi. Bu yüzden Allah’a hamd ederiz. Peygamber (s.a.a) ve Ehl-i Beyt’ine salat ve selam gönderiniz.

    Burada Seyyid’den maksat İmam Seyyid Ziyauddin Alem’ul-Hüda’dır. Seyyid geçmişte iyilik ve saygıyla anılmış, gelecekte de böyle anılacaktır.

    Ayrıca bu nüshada Ebi Nasr Ali b. Ebi Sad Tabib’in bir şiiri de vardır O şöyle diyor: Aciz, Allah’ın affını ümit eden ve günahlarının büyüklüğünden korkan bendeniz Ebi Nasr Ali b. Ebi Sad Tabib şöyle diyor:

"Nehc’ul Belağa kitabı fesahat ve belagat ehlinin çeşmesidir.

Belagat ehlinin ve bilginlerin sığınağıdır.

Takva sahiplerinin problemlerini halledicidir.

Nehc’ul Belaga’nın metoduna uyanlar

İlerleyerek yüksek makamlara ererler.

İlahi ilimden nurlar aşikar ve tecelli etmiş

Güneş ışınları gibi düzenli yansımakta.

Ondan nübüvvet kokusu alınmakta

İlerleme araçlarını o hazırlar, temin eder

Güzel ve iyi hikmetler bahçesidir.

Yakınlaşıp uzaklaşma bir nur gibidir.

Nehc’ül-Belağa Allah’ın halifesi ilim nurudur.

O ölüleri ve canlıları koruyandır.

Büyük bir ağaç gibi dal ve kolları

Bakışıyla kesinlik, ciddiyet, şeksiz hasıl olur.

Allah’ın seçkin nurudur. ilmin çeşmesidir.

Bu nur Mekke’den seçilmiştir.

O ilim ve hakikatin çocuğudur ki dalları

büyüklere gölge etmiştir.

O en iyi Peygamberin halifesidir.

Bütün düşmanlar istemese de

Allah Peygambere ve ona selam gönderir.

Ta ki karanlıklar aydınlıklar ile yok olur gider.

Selam olsun onların evladı Seyyid Muhammed Razi’ye

Fesahat ehli arasında ciddi ve ihlaslı idi."

   Bu nüshada İmam İzzuddin Seyyid Murtaza b. Seyyid İmam Allame Ziyauddin Alem’ul-Huda’ın şiiri de yer almıştır:

"Nehc’ül-Belağa kitabı belagat ehli için aşikardır.

Sözleri büyükler için meşhurdur.

İlmi çok fazileti en üstündür.

Allah’ın gizli sırları onda aşikardır.

Yumuşak bir dille insanları uyarmıştır.

Tüm insanlar yanlışlıklarını gidermek için ona sarılır

Nehc’ül-Belağa bir kuyu gibi çok suya sahiptir.

Ama biten kuyu sularına benzemez.

Hiçbir övücü onun yüce zirvesine ulaşamaz."

    Şüphesiz Seyyid Razi Nehc’ül-Belağa’da su arayan ve avuç avuç içen kimse gibi en güzel sözleri bir araya getirmiştir. Nehc’ül-Belağa bir çok İslam ülkesinde büyük bir ilgi ile karşılanmış, gönüllere taht kurmuştur. Bu naklettiğimiz önemli faydalardan bazılarıydı.

    Kendi nüshamızı da Seyyid Razi’nin nüshasıyla ciddi ve dikkatli bir şekilde karşılaştırdık. Asıl nüshadaki kırmızı ve siyah yazılmış yerleri de olduğu gibi aktardık. Hamd Allah’a mahsustur. Hamd olsun o Allah’a ki ilham verici nimetlerin sahibidir.

    Bil ki yazarlardan bir çoğu hatta sahabe ve tabiiler bile Hz. Ali (a.s)’ın hutbelerine, sözlerine itina etmişler ve büyük önem vermişlerdir.  Değerli üstadım Mevla Ebul Hasan Şarani,  Nehc’ul Belağa şerhimize bir önsöz olarak yazdığı Arapça makalesinde onlardan bazısının adını saymıştır. Ayrıca Ali bin Abdulazim Tebrizi Hiyabani de (Vekay’ul Eyyam fi-Ehval-i Şehr-i Siyam) adlı kitabında bunlardan bir grubunun adını saymıştır. Ayrıca biz de "İnsan-i Kamil ez didgah-i Nehc’ul Belağa" adlı Farsça makalemizde bunlardan bazısını tanıtmaya çalıştık. Nehc’ul Belağa’yı şerh ederken dostlardan bazısı benden bu kitapta yer alan sözlerin kaynaklarını da bul­mamı istediler. Ben de elimden geldiğince onların bu istediklerini yapmaya çalıştım. Ama bazı insanların ilahi hakikatleri ve insan-i kamilin azametini derk edemediğini gördüm. Bu cahiller sözde Hz. Ali zamanında insanların düşünce ufuklarının bu derece kemale ermediğini bahane ederek bu değerli kitabı inkar etmektedirler. O cahiller Kur’an’da yer alan yüce konular hakkında ne diyorlar? Allah kime nur vermemiş ise onun için bir nur düşünülemez, İnsan-ı Kamil zahiri beşerin ötesinde bir varlıktır. Nehc’ul Belağa’’da yer alan sözler Hz Ali (a.s)’ın diğer sözlerine oranla denizde bir damla mesabesindedir. Seyyid Razi ise sahip olduğu fesahat, belağat, hitabe ve zevk esasınca bu sözlerden sadece çok edebi olanlarını seçmiş ve Nehc’ul Belağa olarak adlandırmıştı.

    Şüphesiz Hz. Ali (a.s)’ın sözleri fesahat ve belağat ehli için bir ışıktır. Konuşmacıların dili bu tür sözleri beyandan ve hutbelerin benzerini irad etmekten büyüklerin kalemleri böylesine yazılar yazmaktan acizdir. Bilginler Hz. Ali (a.s)’ın nasihat ve hikmetleri karşısında hayretler içinde kalmışlardır.

    Nasıl böyle olmasın ki!? Hz. Ali (a.s)’ın sözleri ilahi nurlardan nasiplenmiş ve Peygamber (s.a.a)’in nuraniyeti ile aydınlanmıştır.

    Dolayısıyla Hz. Ali (a.s)’ın Nehc-ul Belağası, Kur’an’ın devamı niteliğinde ve Kur’an’ın hemen akabinden gelen bir eserdir. Eski ve yeni bir çok alimler bu inci gibi sözleri anlamak için derinliklerine dalmışlar ve mümkün mertebe bu değerli eseri açıklamaya çalışmışlardır. Her birisi kendi metoduyla şerh ve tefsir etmeye çalışmıştır. Şüphesiz herkes kabiliyetleri miktarınca neticeye ulaşmıştır. "De ki:

    “Herkes kendi metoduna (mizaç ve meşrebine) göre iş yapar.”  Hz. Ali (a.s)’ın sözleri, hutbeleri, mektupları, duaları ve verdiği hükümleri karşısında Nehc’ul Belağa dediğimiz gibi sadece onun küçük bir bölümünü oluşturmaktadır ve bunların hepsi de insanlara ulaşmıştır. Oysa Ümeyyeoğulları tüm çabalarıyla Hz. Ali (a.s)’ın eserlerini yok etmeye çalışmışlardır. Ancak Allah-u Teala bizlere şunu vadetmiştir: “Onlar Allah’ın nurunu söndürmek isterler Ancak Allah kafirler istemese de kendi nurunu tamamlayacaktır.”

    Hunsari’nin Revzat adlı kitabında Kitab’ul Uruz’un yazarı ve Sibeveyh’in üstadı olan Halil bin Ahmed el-Basri’nin hal tercümesi bölümünde şöyle diyor: "Ona (yani Halil’e) Ali bin Ebi Talib’in faziletleri soruldu, o ise şöyle cevap verdi: "Dostların korkudan, düşmanların ise kinden dolayı iyiliklerini gizlediği insan hakkında ne diyeyim? Buna rağmen Hz. Ali (a.s)’ın faziletleri doğuyu ve batıyı kaplamıştır.”

    Fahr-u Razi ise Mefatih’ul Gayb kitabında Besmele’nin açık olarak söylenmesi hakkında  şöyle de­mektedir: "Herkes Ali (a.s)’ın besmeleyi yüksek sesle okuduğu hususuna ittifak etmişlerdir. O bu konuda aşırı hassasiyet göstermiştir. Hükümet Beni Ümeyye’nin eline geçince de Hz. Ali (a.s)’ın etkisini yok etmek için besmelenin yüksek sesle okunmasına dahi engel olmaya çalıştılar. Oysa akli deliller de bizi ve Hz. Ali (a.s)’ı teyit etmektedir. Her kim Hz. Ali (a.s)’ı önder edinirse şüphesiz dininde ve kendisi için sağlam bir ipe sarılmıştır."

    Akıllı olan hiç bir insan Nehc’ul Belağa’yı Seyyid Razi’nin yazdığını ve Hz. Ali’ye isnat ettiğini düşünemez. Bu düşünce oldukça nakıs ve hafif bir düşüncedir ve örümcek ağından daha da gevşek bir düzeydedir.

 

Üstat Hasan Hasanzade Amuli

 

 

İMAM ALİ B. EBU TALİB'İN İLMÎ MİRASI

ASRIMIZ AYNASINDA NEHC’UL BELAĞA

SEYİT RAZİ’NİN ŞAHSİYETİNE KISA BİR BAKIŞ

NEHC’ÜL-BALAĞA’DA HİTABETİN ROLÜ

NEHC'ÜL-BELÂĞA VE ŞİÎ DÜŞÜNCE

Nehc’ul Belağa'nın Kaynakları

Nehcü’l Belağa’nın Şerhleri

Nehc'ül Belâğa Bir Şaheserdir

İmam Ali (a.s)'ın Vasiyetleri

SEYYİD RAZÎ VE NEHC'ÜL-BELÂĞA

NEHC'ÜL-BELÂĞA VE FELSEFÎ DÜŞÜNCELER

NEHC-ÜL BELAĞA'NIN KAPSAMLILIĞI

 

 

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)