İSLAM'DA MEHİR
Erkeğin evlenerek akdi altına aldığı eşine vermek üzere, önceden aralarında kararlaştırdıkları meblağa mehir denir. İslâm dininde kadına mehir verilmesi farzdır. Yüce Allah bu konuda şöyle buyuruyor:
Kadınlara mehirlerini bir hak olarak (gönül hoşluğuyla) verin: Eğer kendi istekleriyle o mehirin bir kısmını size bağışlarlarsa, onu da afiyetle yiyin.[1]
Elçilik erkek tarafından olduğu gibi, mehir de yine erkek tarafından verilmelidir. Zira kadın, isteyen değil, istenilendir. Dolayısıyla erkek, seçtiği kadına karşı duyduğu sevgisini ve ona verdiği değeri göstermesi için aralarında kararlaştırdıkları bu mehri seve seve vermelidir. Ayrıca bu, dinimizce de farz kılınmıştır. Konunun başında da zikrolunan ayet gereğince, mehir kadının doğal hakkı olarak belirtilmiş, "verin ve bağışlarlarsa" cümleleriyle de mehrin farz olduğu vurgulanmıştır.
Mehirden amaç, hiçbir surette maddiyat değildir. Kadın, maddî açıdan zengin olsun veya olmasın, bu şarttır. Zira erkek, vereceği mehirle kadına olan sevgisini gösterdiği gibi, aynı zamanda onun malında gözü olmadığını ve aradığı şeylerin bunun dışında, daha başka şeyler olduğunu gösterir.
Binaenaleyh, kadın fakir dahi olsa evlenmesine fakirliği mani olmadığından, Müslüman kadınlar için maddiyat söz konusu değildir. Ve böyle bir korkuları da olmamalıdır. hâlbuki gayri Müslimlere bir göz atacak olursak, bunun tam tersi olduğunu görürüz. Nedense Hıristiyanlar arasında evlenecek olan kadının kendisini isteyen erkeğe büyük miktarda maddiyat sunması gerekli kılınmıştır. Dolayısıyla Müslüman kadınlarla gayri Müslim kadınları kıyaslayacak olursak hangilerinin daha rahat ve huzurlu olduğunu görmüş oluruz. Zira, kadın hamilelikten doğuma kadar, zorluklarla dolu hamilelik dönemi, doğurma, besleme, ve büyütme dönemlerini doğal olarak üstlenmek zorunda kalmış, bu alanlarda hayati fedakârlıklarda bulunmuştur. Böylesine zor görevleri üstlenen ve çeşitli zorluklara göğüs geren kadına elbette ki bir ödül, bir mükâfat verilmelidir.
Dolayısıyla Hıristiyanlar arasında bu zorluklara ilaveten, kadına mükâfat verme yerine ondan maddî beklenti olması, kadına verilen hak ve hürriyetin ne kadar dar kapsamlı olduğunun açık bir göstergesi olacaktır. Yalnız bu, yüce dinimizde farklıdır. Önceden de belirttiğimiz gibi, kadından herhangi bir beklenti yoktur. Bugün, her ne kadar çeyiz meselesi varsa da bu, sadece âdetten ileri gelen bir şeydir ve İslâm'da bunu gerektiren hiçbir hüküm yoktur. Dolayısıyla kadına verilen mehir, erkeğin sevgisine sadık olduğunu göstermek amacıyla verilen bir meblağdır. Bu yüzden mehire "sadak" da denilmiştir.
Kadına verilen mehir; para, altın, gümüş vb. gibi süs eşyaları veya değeri olan herhangi bir şey de olabilir; girişimde bulunduğu kazançlı bir işten aldığı kârın veya hissenin belli oranı vb. gibi.
Son olarak, şunu da hatırlatmada yarar görüyoruz: Mehir, başlık parası, süt parası vb. gibi yanlış âdetlerle karıştırılmamalıdır. Ne yazık ki bugün, en çok ülkemizin doğu kesimlerinde gördüğümüz başlık ve süt paraları, gençlerin evlenmelerine engel oluşturdukları gibi ruhsal yönden de zararlı olabilir. Bu ve bunun gibi bâtıl âdetlerin dinimizde asla yeri yoktur.
Mehrin Miktarı
Mehrin belirli bir miktarı yoktur. Miktar kadın ve erkeğin anlaşmalarına bağlı olup, iki tarafın rızası ölçüsünde olmalıdır. Çok fazla ve çok az olması mekruhtur. Ama yine de en doğru olarak verilen mehir, Resul-i Ekrem'in (s.a.a) eşlerine ve mübarek kızları Hz. Fatıma (s.a) için belirledikleri ölçüde olmasıdır. Rastladığımız çoğu rivayetlerdeyse bu ölçünün "beş yüz dirhem" olduğu vurgulanmıştır.
Her şeyde olduğu gibi mehir hususunda da ne ifrat ve ne de tefrit olmalıdır. Çünkü pek kıymetsiz bir şeyin mehir olarak verilmesi kadına ağır gelebilir. Özellikle de geleceğe yönelik kötü sonuçlar doğurabilir. Kadın, kendisini kocasının nazarında değersiz hissederse, örneğin; çok sade bir nikâh ve az bir mehirle evlenmeleri gerçekleşirse, evliliğe karşı isteksiz, düzende bozukluk, yuvada da mutsuzluk baş gösterebilir. Kadın, mehirinin az oluşundan dolayı kendini zararda hisseder. Zira, erkek mehrin azlığından suisti-fade ederek istediği bir dönemde eşini boşayabilir. Bu da kadınlar açısından bir nevi tehlike olarak görülmektedir.
Bu konuda Emir'ül-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:
Mehrin zina ücretine benzememesi için on dirhemden daha az olması hoşuma gitmez.[2]
Yine doğrudan doğruya, hiçbir bedel karşılığı olmaksızın nikâh kıydıran birine İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuşlardı:
Bu iş sadece peygamberlere caizdir. Diğer fertler için birlikte olmadan önce az veya çok, kadına para (mehir), elbise sunulmadıkça nikâh sahih değildir.[3]
Aynı zamanda, mehrin çok fazla olması da iyi değildir. Çünkü, bu, erkekler için çok zor bir engel olacağı gibi aile içerisinde de insanı zor koşullarla yüz yüze getirebilir. Aşırı borçlanmalar yüzünden, erkeğin hareket alanı kısıtlanmış olmakla birlikte, aile saadeti de gölgelenmiş olabilir.
Bakınız İmam Ali (a.s) bu konuda ne buyurmuştur.
Kadınlara fazla mehir vermeyin, sonra düşmanlık gerçekleşir.[4]
Resul-i Ekrem (s.a.a) efendimiz ise şöyle buyurmuştur:
Ümmetimin en iyi kadınları güzel yüzlü ve mehiri az olanlarıdır.[5]
Ve yine şöyle buyurmuştur:
Kadının uğursuzluğu, mehrinin çok olmasıdır.[6]
----------------------------------------------------------------------
[1]- Nisâ / 4.
[2]- Bihar'ul-Envar, c.100, s. 347.
[3]- Vesail'uş-Şia, Kitab'un-Nikâh, böl.12, b:7, h. 4.
[4]- Vesail'uş-Şia, Kitab'un-Nikâh, böl.12, b:5, h. 12.
[5]- Vesail'uş-Şia, Kitab'un-Nikâh, böl.12, b:5, h. 9.
[6]- Vesail'uş-Şia, Kitab'un-Nikâh, böl.12, b:5, h. 10.
EVLİLİĞİN ÖNEMİ
EVLİLİĞİN VE EVLİLERİN FAZİLETİ
Evliliğin Dünya ve Ahiret Eserleri
EŞ SEÇİMİ
Her Şeyden İki Çift Yarattık
Kutsal Müessese
Niçin Evlilik?
Birbirinin Elbisesi Olmak