• Nombre de visites :
  • 1479
  • 6/8/2011
  • Date :

İSLAMDA KADININ YERİ -4

islamda kadinin yeri

Bir taraftan da şu acı gerçeği de itiraf etmek gerekiyor ki, biz iç çekişmeler ve bin yıllık ihtilaflarla, yöneticilerin zevk-u sefa sürfeleri ve bencillikleriyle düşünce bağımsızlığımızı tamamen kaybetmiş, özgür düşüncemizi ve Allah vergisi mantığımızı bir takım çürük ve içi boş kavmi taassuplara dönüştürmüşüzdür.

Bu amillerin sonucu ve üzerimizde bıraktığı etki, düşünce özgürlüğü ve taklit bağlarını koparma adına Allah vergisi mantığımızı bir kenara bırakarak tamamen batılıları taklit etmeye koyulmamız, onların söz ve hareketlerini izlemekten başka bir şeye girişmememiz olmuştur.

Bu cümleden, hakikatlerin açıklanmasını, maneviyatımızın tefsirini ve öğretilerimizin beyanını onlardan istedik, kendi öz malumatımızı onlardan aldık; oysa ki,İslam gerçeklerimizde onların malumatı yine onların zihni geçmişleri, orta çağların çirkin hatıraları veya müsteşriklerin acayip incelemeleridir ki bu bilginlerin yazılarını incelediğimizde rahiplere ve haçlı savaşları dönemi yazarlarına yüzlerce rahmet göndermemiz gerekir.

“Muhammed yedi yaşında Hatice’yle evlendi, Ömer’den sonra Ali hilafete geçti, Kazimeyn şehrinde şiilerin on birinci imamı defnedilmiştir ...” diyen müsteşrik yazarlar bu mantıkla kadının İslam’daki yerini tanıtmış ve İslam’da kadının esir ve toplumsal haklardan tamamen yoksun bir halde yaşadığını, irade ve amel özgürlüğünden mahrum olduğunu, miras ve şahadette erkeğin konumunda olduğunu (o da pratikte değil sadece ismen) söylemişler, kadın sürekli eve hapsedilmesi gerektiğini, okur-yazarlık nimetinden mahrum olması gerektiğini ve bazen zaruret gereği dışarı çıktığında önüyle arkasının seçilmeyeceği siyah bir çarşafa bürünmesi gerektiğini dile getirmişlerdir!

Bu durumlar ve bunların doğuracağı felaketleri göz önünde bulundurduğumuzda bu meselede ve diğer temel dini meselelerde İslam’ın görüşünü açıklarken sağa-sola koşmadan veya şunun-bunun sözünü dinlemeksizin özgür düşünceyle ve Allah vergisi mantığımızla mümkün olduğu kadar dini açıklamalara müracaat ederek bu hukukun birbirleriyle ilişkilerini ve temel dayanaklarını tespit etmemiz gerekiyor.

İslam kanunlarının umumi kaynakları: Şüphesiz insanı diğer hayvanlardan ayıran özelliği onun düşünmesidir; insan bu vesileyle duyu organlarının elde ettiği şeyleri genelleştirerek bu külli malumatı özel bir şekilde düzenleyip bunlardan külli sonuçlar alır ve böylece meçhulatı keşfeder.

Her ne kadar da insanın yaşamı doğrultusunda çok iyi yararlandığı bir çok duyguları varsa da ancak insanın canlı özelliğini göz önünde bulundurarak bütün bunlar düşünce mekanizması düzeni altında etkilerini göstermelidirler; aksi durumda, bütün hayvanlar bu duygulara sahiptirler; hatta bazıları bazı açılardan insandan çok daha güçlüdürler.

Kur’an-ı Kerim bir çok ayette insana akıl verdiğini bildirerek onun üzerine minnet bırakmakta, insanı duygu ve düşüncelerinden sorumlu tutmaktadır:

“Sizi yaratan, size işitme (duyusu), gözler ve gönüller veren O’dur.” (Mülk, 23)

“Doğrusu kulak, göz ve gönül, bunların hepsi o (yaptığı)ndan sorumludur.” (İsra, 36.)

Bu ilkeye dayanarak insana has teçhizin ürünü ve bu özel ağacın meyvesi olan insan toplumunu duygu ve hislerin isteklerine değil, düşünme özelliğine bağımlı kılmış, toplumsal kanun ve kuralları akl-ı selimin teşhisine ait bilmiştir.

Ve sonuçta, toplumun fertlerinin çoğunun isteklerine ters düşse bile aklın hakkaniyetini teşhis ettiği hüküm ve kuralların toplumda uygulanmasını gerekli görmüştür. Çünkü insan saadeti doğrultusunda hayvani eğilimlerinin değil, neviyetinin (aklının) saadet noktası teşhis ettiği şeyi hedefi edinmelidir.

“Gerçeğe ve doğru yola götüren bir kitap diledik.”[1]

“Eğer hak, onların keyiflerine uysaydı, gökler, yer ve bunların içinde bulunan kimseler bozulur, giderdi.”[2]

İslam insanlığın seçkin bir vahit olduğunu teşhis etmektedir; erkek ve kadın her ikisi de insandır ve erkeklikle dişilik açısından farklı olmalarına rağmen insanlık açısından bu ikisi arasında hiçbir fark yoktur; çünkü ister erkek olsun ister kadın her insan, erkek ve dişi iki kişinin cinsel ilişkisinden meydana gelmektedir.

“Ben, sizden erkek kadın, hiçbir çalışanın işini zayi etmeyeceğim. Hep birbirinizdensiniz.”[3]

“Ey insanlar, biz sizi bir erkek ve bir kadından yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Allah yanında en üstün olanınız (günahlardan) en çok korunanınızdır.”[4]

İşte buna dayanarak kutlu İslam dini kadını da erkek gibi insan toplumunun kamil bir parçası bilmiş, her ikisini de eşit olarak bir bütünün iki parçası saymış ve erkekte olduğu gibi kadın için de düşünce ve amel özgürlüğü tanımıştır. Ancak bir kişinin bir toplumun kamil bir parçası olması, onun, toplumun diğer parçalarının sahip olduğu her hakka ve birisinin sahip olduğu her meziyete onun da sahip olmasını gerektirmiyor.


[1] - Ahkaf, 30.

[2] - Mü’minun, 71.

[3] - Âl-i İmran, 195.

[4] - Hucurat, 13.

İSLAMDA KADININ YERİ -3

İSLAMDA KADININ YERİ -2

İSLAMDA KADININ YERİ-1

İslâmda Kadının Yaratılış Gayesi

İSLAMİ TESETTÜR NASIL OLMALIDIR-1

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)