Peygamberleri Tanıma Yolları-4
Açıktır ki, bu isteklerden bazıları, akıl açısından mümkün değil, bazıları da peygamberlik makam ve hedefiyle çelişmektedir. Dolayısıyla böyle isteklerin gerçekleşmesi olanaksızıdır.
Meselâ, Allah Teala'yı getirmek gayri mütenahi varlığı mütenahi kılmaktır ve bu muhaldir.
Bir peygamberin altın ve mücevherattan evi olması ve müstekbirler gibi göz kamaştırıcı hayat sürmesi peygamberlik makamına yakışmaz.
Gökten taşlar yağdırıp insanların yok olmasına sebep olmak da peygamberlik hedefiyle uyuşmaz. Dolayısıyla böyle isteklerin yerine getirilip mucize gösterilmesi olanaksızdır.
Burada şunu da belirtmeliyiz ki, peygamberlerin yaşam tarzları, yüce hedefleri, sahip oldukları üstün sıfat ve güzel ahlakları onların getirdikleri harik-ül ade işlerin mucize olduğunu ayrıca kanıtlamaktadır.
Şöyle ki, peygamberlerin yaşam tarzları ve hedefleri, dost düşman her kesin taktirini kazanırken, böyle bir makam ve hedefe sahip olmadan, bazı harik-ül ade işleri gerçekleştiren dahi, mürtaz ve sihirbaz gibi insanlar, halk arasında nüfuz sahibi olmak, diğerlerini aldatmak, avam tabaka arasında meşhur olmak, zalimlerin emrinde maddi menfaâtler elde etmek gibi, ucuz hedefler peşinde olmakla beraber, onları; ne özel yaşantıları, ne de haiz oldukları sıfat ve ahlakları açısından peygamberlerle kıyaslamak mümkün değildir.
Nitekim, Firavun'un sihirbazlarının, Hz. Musa'ya galip geldikleri taktirde ondan ücret talebinde bulunarak: "Eğer biz üstün gelirsek, muhakkak bize mükâfat vardır değil mi?" dediklerini, Firavun'un da onlara: "Evet, şüphesiz ki, siz yakınlarımdan olacaksınız"[1] dediğini görmekteyiz. Bu, onların ucuz hedef peşinde koştuklarını göstermektedir. Ama hiçbir ilahi peygamber böyle ucuz hedef peşinde olmamıştır ve olamaz.
Ayrıca, şunu da belirtmeliyiz ki, peygamberlerin birbirinden farklı mucize getirmeleri bir tesadüf eseri değildir. Mucizelerin farklı oluşu hikmet üzeredir. Zira her zamanda getirilen mucize, kendi zamanında yaygın olan maharetler türünden olmalıdır ki, zamanın uzmanları o konuda hakemlik edebilsinler. İmam Rıza (a.s)'dan nakledilen aşağıdaki rivayet bu konuyu en iyi şekilde açıklamaktadır:
İmam Rıza (a.s), İbn-i Sıkkiyt adlı ashabının: " Neden Allah Teala, Hz. Musa'ya nur saçan el ve asa, Hz. İsa'ya tıp ve Hz. Muhammed'e konuşma yeteneğini vermiştir?" şeklindeki sorusuna şöyle cevap vermiştir: "Allah Teala Hz. Musa'yı peygamberliğe seçtiği zaman, o ortamda sihirbazlık yaygındı. Hz. Musa Allah'ın izniyle öyle bir mucize getirdi ki, sihirbazların onu yapmaları mümkün değildi. Böylece onların sihirlerini batıl edip, kendilerine hücceti tamamladı.
Allah Teala Hz. İsa'yı peygamberliğe seçtiği zaman ise, toplumda tıp ve tababete çok ihtiyaç vardı. Halk çeşitli hastalıklara yenik düşmekteydi. Hz. İsa, onların nezdinde bulunmayan bir tıp ilmiyle gelip, felçlik ve benzeri hastalıklara yakalananlara, anadan doğma körlere Allah'ın izniyle şifa vermek ve ölüleri diriltmek vesilesiyle nübüvvetinin doğruluğunu halka beyan etti.
Hz. Muhammed'e (s.a.a) peygamberlik verildiği zaman ise, halk arasında şiir ve hitabet sanatı yaygın idi. İşte bunun için Hz. Muhammed Allah'ın kitabından, nasihatlerinden ve kanunlarından öyle bir şey getirdi ki, onların sözlerini çürüğe çıkarıp, hücceti onlara tamamladı. İmam (a.s)'ın bu açıklamasını duyan İbn-i Sıkkiyt: "Andolsun Allah'a ki, böyle bir gün yaşamamıştım. Bu gün halka hüccet nedir?" dedi. İmam (a.s): "Akıldır. Onunla Allah'a doğru konuşanı tanıyıp tasdik eder ve yalan konuşanı tanıyıp tekzip edersin" buyurdu. Bunu gören İbn-i Sıkkiyt:
"Andolsun Allah'a ki, cevap budur" dedi.[2]
[1]- Araf: 113, 114
[2]- Bihar-ül Envar c. 11 s. 70
Peygamberleri Tanıma Yolları-3
Peygamberleri Tanıma Yolları-2
Peygamberleri Tanıma Yolları-1
Peygamberlik ve sonuçları
Peygamberlere İman