Allah ve Zer Alemi (5)
Efendimiz Hüccet Şerefüddin (r.h) de bu görüşte olanlardandır. O şöyle der: ‘Ey Muhammed! İnsanlardan tekvini hallerinin diliyle Allah’a iman ve O’nun rububiyyetine şehadet noktasında Allah’ın onlardan misak aldığını hatırla.
‘Hani rabbin misak almıştı’ (yani kudreti yüce olan Allah’ın misak alışı), ‘adem oğullarından, onların bellerinden zürriyyetlerini çıkardı’(babalarının sülblerinden nutfeler olarak çıkardı.
Daha sonra annelerinin rahimlerinde sağlam bir yere yerleştirdi. Daha sonra bu nutfeleri alak/kan pıhtısı haline getirdi. Ardından bir çiğnem et, daha sonra da kemik haline getirdi. Kemiğin üzerine de et giydirdi. Daha sonra insanoğullarından her birisini tam düzgün yaratılışlı, kuvvetli olarak en güzel tarzda yarattı. İnsanı, işiten, gören, konuşan, akleden, tefkir eden, tedbir eden, alim, amil, azalar şuur eden organlar ve hassalar sahibi kamil bir varlık kıldı. Hekimler insanın yaratılışdaki bu özelliklerinden dolayı dehşete düştüler. O, insanı büyük mevhibeler sahibi, sahihi fasidden, güzeli çirkinden, hakkı batıldan ayırt edebilen apaçık bir basiret sahibi kıldı. Bu basiret ile O’nun melekut alemindeki Allah’ın nimetlerini, göklerin ve yerin yaratılışındaki, gece ve gündüzün birbirini takip etmesindeki parlak ayetlerini idrak etmektedir. Bütün bunlarla O’nun rububiyyeti hakkında ve O’nun vahdaniyetini inkar noktasında kesin bir beyine sahip olmuş oldular. Sanki Allah-u Teala’nın ayette anlattığı onları bu hususlara takrir aldığı durum gibi oldu. ‘buna kendilerini şahit tutmuştu ve onlar da evet şahidiz demişlerdi.’ Onlara ben sizin Rabbiniz değil miyim demişti de Onlar da evet sen bizim Rabbimizsin demişlerdir. (senin Rububiyyetin noktasında kendi nefsimize şahitlik ederiz’ emrin akıllarımız karşısında tam muhkem olarak indirilmiştir.
Senden başka ilah yoktur. Sen bizi topraktan yarattın daha sonra bizi sulblerden varlık alemine getirdin. Rububiyyetini ikrar ederek sana hamd ederiz.’
Daha sonra şöyle devam eder: ‘Bütün bunlar ayet-i kerimenin ortaya koyduğu şeylerdir. Ayet zihinlerin imana yaklaşmasını sağlamak beyan ve bürhanda edebi sanat oluşması için temsil ve tasvir yoluyla gelmiş varid olmuştur. Bu belağatta yüce ve icazda zirve bir noktadır. Ayet-i Kerimede Allah-u Teala’nın kendi kendisini insanların nefislerinde meşhed/müşahede makamına koymasını görmüyor musun’ Zira onlar bu ayetleri açıkça görmektedirler ve nefislerinde açıkça hissetmektedirler. Sanki konum herhangi bir şehadet ve işhad/şahid tutturma olayı olmasa da şahidin/görenin itiraf etmesi konumu olmuştur.
Temsil ile yapılan sanat Arap kelamında oldukça yaygındır özellikle de Kitap ve Sünnette. (1)
(1) Misak ve velayetin felsefesi, s.3-5
Allah ve Zer Alemi Hakkında (4)
Allah ve Zer Alemi (3)
Allah ve Zer Alemi Hakkında 2