İslam"ın Ekonomik Düzeni-5
5- Değer ve işi eşit bilme nazariyesinde, işe, sadece maddi ve enerji sarf etme açısından, yani hayvani ve yük taşıma yönünden teveccüh edilmiştir. Bu nazariye gereği, bir öküzle ziraat yapan, yeri süren, yeri düzelten ve aynı öküzle harman döven bir çiftçinin payı, işin planı insanın elinde olmasına rağmen öküzün payı onun payından daha az olmalıdır. Çünkü öküz daha fazla enerji sarf etmektedir. Maalesef bu nazariyede, insanın manevi, istidat, akıl, zevk ve zarafet yönlerine dikkat edilmemiştir.
6- Bu görüş, insanın asıl hareketini, hep üretimde, işte ve iktisadi yararlarda sanan Materyalizm'e dayalıdır. Her yerde ona dayanıyorlar, hâlbuki iktisadî menfaatler, insanı tahrik eden şeylerden sadece biridir ve bütün işler sırf para için değildir. Nitekim görüyoruz ki öğretmen, yazar ve muhafızlardan çoğu, işin kutsallığı ve o işe alakaları olduğundan dolayı mesleğini seçiyorlar; onun geliri için onu seçmiyorlar.
7- Eğer iş, yüzde yüz değer kaynağı ise, o zaman neden sunuş ve talep değerde farklılık icat ediyor.
8- Eğer değer, işin miktarına bağlı ise, o zaman elmas ve altın gibi değerli taş ve madenlerin pahalı olmasının sebebi nedir? Asıl para olan altının bizzat kendisi, değer ve işin eşitliği nazariyesini nakzetmektedir.
Binaenaleyh, eşyaların değeri, işçinin işiyle eşit olamaz. İş, değer icat eden sebeplerden biridir.
Değer aşağıdaki şeylere tabidir:
1- Eşyanın faydalı ve yararlı olması.
2- Kendisine ihtiyaç duyulması.
3- Cinsin az ve nadir bulunması.
4- Korunmaya kabiliyeti olması.
İzafi Değer
Marksistlerin, sermayedarlığın batıl olmasına ikinci delilleri de şudur: İşverenin aldığı fayda, işçinin çalışmasının mahsulüdür; o mahsul işçiye aittir. Bu fayda, ücretten artık bir değerdir; sermayedar delilsiz olarak onu kendisine muhtaç kılmıştır.
Gerçi sermayedarlık bizim açımızdan da doğru değildir, ama birinci asılda gördüğümüz gibi her şeyin değeri sadece yapılan işten kaynaklanmamaktadır. Artık değer şunlarla ilgilidir:
1- Ücretin adaletsiz olması ve işçinin sömürülmesi.
2- Topluma ait olan tezgah ve aracın, sermayedara münhasır olması.
3- Masraf edenleri istismar etmek.
Bu çeşit istismar, eski zamanda da halı dokuyan, bez dokuyan vs. fabrikaların çoğunda mevcuttu.
İslam aççısından İmam ve Velayet-i Fakih, toplumsal adaleti hakim kılmak için bu çeşit meseleleri göz altında bulundurabilir; hükümetin yardımıyla işçinin ve masraf edenlerin sömürülmesinin önünü alabilir. İşçi için gerçek bir ücret ve masraf eden için de adaletli fiyat tayin edebilir. Üretim araçları için, ister çiftçilik tarlası, deniz vs. gibi tabii şeyler olsun, ister topluma ait olan fabrika ve makineler gibi şeyler olsun, onlardan vergi alıp maslahat bildiği yollarda sarfedebilir. Kıst ve adalet icat etmek için, mesela yüzde 20 vergi alma kanununu yeterli olmayan bazı merhalelerde onu milli ilan edebilir.
Üretim Araçları
Yeni sermayedarlıktaki artık değeri, daha çok teknik ve sanatın kendisinde bilmek gerekir. İşte bu toplumdur ki, hadsiz hesapsız paralar harcayarak medrese ve okul yapıyor, milyonlarca kişinin, aralarından bir grup alim, düşünür, mucit, süper zeka çıkması için onların tahsil masraflarını veriyor, geçmişteki ve kendi asırlarındakilerin ilmi çaba ve zahmetlerinden yararlanarak, icadı için sarfedilen işler karşılığında yüzlerce hatta binlerce iş yapabilecek ve tabiatı istihdam edecek tezgah ve araçlar yapıyor.
Sermayedar, bir bilginin zahmetlerinin eseri olan ve toplumun yardımı ve ilerlemesiyle elde edilen ve topluma ait olan ilmin mahsulünü (yani araç ve tezgâhı) almakla onu istihdam ediyor, onu kendi tekeline geçiriyor ve onunla bol bir fayda elde ediyor.
İslamın Ekonomik Düzeni-4
İslamın Ekonomik Düzeni-3
İslamın Ekonomik Düzeni-2
İslamın Ekonomik Düzeni-1