İslam"ın Ekonomik Düzeni-3
6- İşi Seçmekte Özgürlük
İslam açısından insanlar birbirleriyle farklıdırlar, herkes bir iş için yaratılmıştır, herkes birbirine muhtaçtır. İslamî bir hükümette çevrenin şartları, herkesin tam bir özgürlükle istediği iş yapabileceği şekilde olması gerekir. Her işin, daha güzel netice vermesi ve toplumun daha fazla üretime sahip olması için, o iş kendi uzmanına bırakılmalıdır. Allah-u Teala bu hakikate işaret ederek şöyle buyurmuştur:
“İnsanlardan bir bölümü (diğer) bir bölümünü teshir etmesi (onlara iş gördürüp, görev ve sorumluluk yüklemesi) için, bir bölümünü bir bölümü üzerinde derecelerle yükselttik, Rabbi’nin rahmeti, onların toplayıp yığmakta olduklarından daha hayırlıdır.”[1]
Yani Allah-u Teala insanları, yüce hikmetiyle, istidat açısından farklı yaratmıştır; öyle ki onlardan her biri diğerine ihtiyaç olan işi yapıyor, bunun karşısında başkaları da kendisinin ihtiyaç duyduğu işi yapıyor. Binaenaleyh, herkes bir taraftan birbirlerine muhtaç oldukları gibi, diğer taraftan da birbirlerinin hizmetindedirler. Mesela marangoz, ekmekçi, demirci vs. kimseler, çocuklarının eğitim ve öğretimi için öğretmenleri istihdam ediyorlar; bunun karşısında öğretmenler de işçileri, kendi ihtiyaçlarını gidermek için onları işe alıyorlar; neticede birbirlerinin yaşamalarını tekmil ediyorlar.
Bu felsefeyle, sınıfsal özellikler ve bir grubun kendisini başka bir gruptan üstün görmesi ve bununla iftihar etmesi, İslamî bir hükümette ortadan kalkıyor. İnsanların birbirlerinden üstünlükleri sadece takva, doğruluk ve temizlikledir.
Böyle bir muhitte herkes, kendisini hor-hakir görmeksizin ve kendisinde bir eksiklik duymaksızın sevdiği işin peşine gidip toplum için daha yararlı olabiliyor.
7- İşçilerin Hakları
İslam, işçilerin hakları hususunda şöyle buyuruyor:
a) “Ey iman edenler, akidleri yerlerine getirin (yaptığınız antlaşmaların üzerinde durun)[2]
b) “İnsanların eşyalarını (haklarını) eksiltmeyin.”[3]
c) “İşçinin hakkını teri kurumadan verin.”
Bu düsturların yanı sıra, İslamî bir hükümette, adaleti hâkim kılmakla mükelleftirler. Yani bu önderler, işçilerin, rahatlıkla kendi haklarına ulaşabilmeleri için yaşadıkları bölgeyi ıslah etmelidirler.
İş ve Sermaye Şirketi
İşçinin hukuku, işverenin veya fabrika sahibinin hukuku gibi müstakimen üretimle uygun olarak önceden belirlenmeden tayin edilebilir mi?
Evet, İslamî iktisatta, muzarebe (Bir taraftan sermaye, bir yandan da emek etmek yerine, hareketsizlik ve ümitsizlikle dolu bir muhit vücuda getirdiler.
8- İslamî İktisatta Ahlakî Esaslar
İktisadî İslamî nizamda, işin önemli imtiyazlarından diğer biri de onun ahlakî, iman, fedakârlık, ihsan ve kardeşlik esasları üzere olmasıdır.
İslam ve Kur’ân açısından iş ve amel, Allah’ın ve insanların rızasını kazanmak, dünya ve ahiret mutluluğuna erişmek için; iman, temizlik, ahde ve andlaşmaya vefa etmek ve diğer ahlakî düsturlara uygun olmalıdır. Eğer amel doğru yapılmaz, az iş yapılmakla insanların hakkı zayi olur veya işlerde hile yapılırsa o zaman o işi yapan (ahirette) ziyan görenlerden olur.
Bu, ahlakî esaslara dayalı olmayan sermayedarlık rejiminin hilafınadır. Görüyoruz ki Amerikalı sermayedarlar, mümkün olan her yolla, mesela namus satmak, seksi işlerle meşgul olmak, eroin alıp satmak, halkı istismar etmek, rüşvet yemek, ihtikâr vs. yollarla para elde ediyorlar ve bunlarla birlikte çok az bir cezaya tabi tutuluyorlar.
Eğer zahirde iyi davranıyorlarsa da bu, ahlakî esasları riayet etmek için değildir; hedef, müşteri celbetmektir. Yine görüyoruz ki, mal ve servet elde etmek için daima silah üretiyorlar ve onları satmak için mazlum insanlar arasında savaş çıkarıyorlar.
[1] - Zuhruf/32
[2] - Mâide/1
[3] - A'raf/85
İslamın Ekonomik Düzeni-2
İslamın Ekonomik Düzeni-1