Kur’an-i Kerim İlmileri-6
Arkasından embriyoyu et parçasına dönüştürdük, arkasından et parçasından kemikler yarattık, arkasından kemiklere et giydirdik…" Kuran, buraya kadar insanın maddî yaratılışından bahsetmektedir ve sonraki ruhanî aşamayı şöyle buyurmaktadır:
"Sonra onu başka bir yaratışla insan haline getirdik. Yaratıcıların en güzeli olan Allah pek yücedir." Ayette geçen bu "başka bir yaratılış" insanın ruhudur ve ruh dört aylık cenin döneminden sonra ona üflenmektedir. Başka bir ayette de yaratılışın bu iki aşamasına değinilmektedir:
"O (Allah) ki, yarattığı her şeyi güzel yapmış ve ilk başta insanı çamurdan yaratmıştır. Sonra onun soyunu nütfeden, hakir bir suyun özünden çoğalttı. Sonra onu düzeltip tamamladı ve ruhundan ona üfledi.
Size de kulaklar, gözler ve kalpler vermiştir. Ne de az şükrediyorsunuz." Burada ilginç olan nokta ise; insana üflendiği söylenen ruhun melekût âleminden olarak tanıtılıp, bizzat Rabb'ul âleminin kendisine nisbet verilmesidir, bu da insan ruhunun maddeden çok daha üstün olduğunu gösterir.
İmam Sadık (a.s) bir hadisinde bu konu hakkında şöyle buyurmuşlardır: "Yüce Allah bir varlığı yarattı, sonra bir ruhu yarattı ve daha sonra meleklerden birine ruhu ona üflemesini emretti." Sonuçta Kuran'a göre insan sadece cisimden oluşmamaktadır, hem cisim ve hem de ruhtan oluşmaktadır; önce insanın cismi varlığı yaratıldı ve sonra ona sonsuz olan ruh verildi.Felsefeye göre de insan sadece maddeden oluşan bir varlık değildir, yani sadece dıştan görmüş olduğumuz et, kemik ve deriden oluşmamaktadır; aksine görülmeyen başka bir boyutu daha bulunmaktadır ve insan o boyutla maddeden daha süstün bir makama ulaşmakta, cismaniyetin dört duvarından kendisini kurtarmaktadır.
Yukarıda söylediklerimize binaen, insan ruh ve cisimden oluşan iki boyutlu bir varlıktır. Ruhanî bir boyutunu kabul ettikten sonra, madde ötesi bir âlemle irtibata girmesi ve irtibat halinde olması şaşılacak bir mesele olmaktan çıkar, zira zaten maddeden farklı bir özelliğe sahiptir. Lâkin bu irtibatın niteliği bilinmemektedir, işte bu olay vahyin bir diğer versiyonu dur.
Vahiy üstün ruhanî özelliklere ulaşmış kimselerde görülen ruhanî bir olaydır. Kendilerinde oluşturdukları özellikler neticesinde madde ötesi âlemle irtibata geçe bilmekte ve bir takım öğretilere vakıf olabilmektedirler. Tüm bunların hepsi dış âlemde olup bitmekte ve dışarıdan onlara bildirilmektedir; onların içinde ve batınında oluşan olaylar değildir.
Buna göre, vahiy içsel bir durum veya düşünsel bir yaklaşım değildir, vahiy üstün bir âlemden ruhanî bilgilerin verilmesidir. Fakat biz bunun nasıl gerçekleştiğini asla bilemeyiz, evet vahiy vardır, insan başka bir âlemle irtibata geçe bilmekte, bir takım bilgileri alabilmektedir buna kesin inanmaktayız, ama bunun niteliği bizlere meçhuldür.
Aslında anlamaya çalışmışızdır yani bu olayı maddî özelliklerle sınırlayıp yahut kelime ve cümlelerle açıklamamız olmuştur, lakin sonuçta yine maddî özelliklerden ileri geçememişizdir.
Geçemediğimiz için de konu her zaman meçhul kalmıştır ve vahyin niteliği hakkında söylenen her şey mecaz, kinaye ve benzemeden başka bir şey değildir, velhâsıl hiçbir zaman gerçek niteliği belirtilememiştir.
Öyleyse vahiy; akla ters düşmemektedir, kabul edilebilir ve onu kabul etmek imanın bir parçasıdır, fakat bunun anlamak aklımızın ötesindedir çünkü bu ruhî olay maddî özelliklerle anlaşılmaz, sadece üstün ruhî özelliklere ulaşmış insanlar bunu anlayabilirler.
Kur’an-i Kerim İlmileri-5
Kur’an-i Kerim İlmileri-4