• Nombre de visites :
  • 1189
  • 11/10/2010
  • Date :

Kur’an-i Kerim İlmileri-4

kuran

Yüce Allah, peygamberlerin insanların içinden seçilmesiyle ilgili yersiz eleştirilere şöyle cevap vermektedir:

"Biz Nuh'a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik.

Ve (nitekim) İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakup'a, esbâta (torunlara), İsa'ya, Eyyûb'e, Yunus'a, Harun'a ve Süleyman'a vahyettik. Davud'a da Zebur'u verdik. Bir kısım peygamberleri sana daha önce anlattık, bir kısmını ise sana anlatmadık.

Ve Allah Musa ile gerçekten konuştu. (Yerine göre) müjdeleyici ve sakındırıcı olarak peygamberler gönderdik ki insanların peygamberlerden sonra Allah'a karşı bir bahaneleri olmasın! Allah izzet ve hikmet sahibidir.

Fakat Allah sana indirdiğine şahitlik eder; onu kendi ilmi ile indirdi. Melekler de (buna) şahitlik ederler. Ve şahit olarak Allah kâfidir. İnkâr eden ve (başkalarını da) Allah yolundan alıkoyanlar şüphesiz doğru yoldan çok uzaklaşmışlardır."

Öyleyse Allah'ın insanların içinden bir peygamber seçerek ona vahyetmesi çok da şaşılacak bir durum değil; çünkü tüm insanlar yaşamı boyunca az veya çok bunu kendilerinde tecrübe etmiş ve tarih boyunca defalarca görmüşlerdir.Peygamberlere Özel Vahiy Kuran'a göre peygamberlere özel olan vahiy, üç kısma ayrılmaktadır. Yüce Allah şöyle buyuruyor:

"Allah bir insanla ancak vahiy yoluyla veya perde arkasından konuşur yahut bir elçi gönderip izniyle ona dilediğini vahyeder. O yücedir, hâkîmdir. İşte böylece sana da emrimizle Kuran'ı vahyettik."

1- Direkt vahiy: Bu kısımda arada bir vasıta olmaksızın vahiy direkt olarak peygamberlerin kalbine gönderilmektedir. Allah Resulü (s.a.a) bu hususta şöyle buyuruyor: "Ruhu'l Kudüs benim içime üflüyor."

2- Sesin oluşturulması: Vahiy sesli bir şekilde peygambere bildirilmekte, fakat peygamberden başka hiç kimse bu sesi duymamaktadır. Peygamber sesi duyuyor ama bu sesin sahibini görmüyor, yani bir çeşit perdenin arkasından konuşan birisinin sesinin duyulması ve onun görülmemesi gibidir.

Bu yüzden Kuran, "perde arkasından konuşur" tabirini kullanmaktadır. Hz. Musa'nın tur dağında Allah'la konuşup, Ondan vahiy alması ve Hz. Resulullah'ın miraçta Allah'la konuşması bu türdendir.

3- Melek vasıtasıyla gönderilen vahiy: Bu görevi üstlenen melek Cebrail'dir, O Allah tarafından almış olduğu üstün öğretileri peygambere ulaştırmaktadır.

VAHYİN MÜMKÜN OLUŞU

Vahiy gerçekte; madde ötesi bir âlem ile madde âlemi arasındaki irtibattan ibarettir. Buna göre de hemen şu soru akla gelmektedir:

"İrtibatta bulunan her iki tarafın uyuşması şarttır, oysa vahyi alındığı yer ve vahyi alan arasında bu uyum bulunmamakta, peki bu nasıl gerçekleşmektedir?

Ayrıca vahyin inişi ve nazil edilmesi belli bir yön ve mekânı gerektirmektedir, fakat madde ötesi âlemin maddî hiçbir özelliği kendisinde bulundurmadığını da göz önünde bulundurursak vahiy nasıl mümkün olabilir?"

Batılılaşmaya kendilerini kaptıran bazı dini eğilimli aydınlar, buna dayanarak vahiy için değişik ve yeni bir açıklama getirerek, şöyle diyorlar:

Peygamberlerin vahiy olarak adlandırıp, insanlara sundukları aslında içlerindeki düşüncelerinin yansımasıdır.

Peygamberler toplumun iyiliğini isteyen ve sosyal reformlar yapmaya çalışan kimselerdi, akıllarına gelen bu olumlu düşünceleri vahiy ve bazen de melek olarak görmekteydiler. Dolayısıyla düşüncelerinin başkası tarafından içlerine doğduğunu zannettiler.

Bu yüzden sözlerinde ve yazılarında bir takım yanlış öğretilerin bulunması çok doğaldır; çünkü bu insanların düşünceleri, o zaman ki içinde bulundukları toplumun fikir ve inançlarından etkilenmiştir.

Zaten bu etkilenme sonucu bir takım sözler söylemiş, sonradan bunların yanlış olduğu ortaya çıkmıştır. Yoksa Allah, sözlerinde bu tür yanlış düşüncelerden uzaktır.


Kur’an-i Kerim İlmileri-1

Kur’an-i Kerim İlmileri-2

 

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)