Vahiy Ve Risalet (1)
Arap dilinin en gizemli (ezoterik) kelimelerinden biri olan "vahiy" lügatte gizlice ve süratle konuşmak, ilham etmek, emretmek, îma ya da işaret etmek, fısıldamak, elçi göndermek, ilkâ etmek, seslenmek, acele etmek, yazı yazmak gibi anlamlara sahiptir. Andığımız anlamlara dikkat edildiğinde "vahiy"in anlam alanının üç esasta yoğunlaştığı görülecektir.
a) İster emir, ister îma/işaret, isterse sözlü olsun ikinci bir varlıkla iletişim kurmak.
b) Bu iletişimdeki gizlilik/fısıldaşma ya da bildirimin sessiz oluşu.
c) Sür'at, hızlılık.
Kur'an-ı Kerim'de vahiy sözcüğü genel anlamda Allah'ın, dilediği emirleri insanlar arasından seçtiği elçilere (peygamberlere) bildirmesi manasında kullanılmıştır, Yani vahiy, ilahî bilgilendirmedir.
Bununla beraber, vahiy, peygamberlik alanının dışında birçok anlamda daha kullanılmıştır. Bu anlam alanlarını, cansız varlıklar; hayvanlar; melekler ve insan olarak tespit etmek mümkündür. Bunları kısaca açıklamamız gerekmektedir.
a) Kur'an'ın Fussilet suresi 12. ayetinde denir ki,
"Onları iki günde / evrede yedi gök olarak yarattı ve her göğe kendi işini yükledi (vahyetti)".
Bu ayette "göğe emrini vahyetti" sözündeki "îhâ etme"nin, Allah'ın, yarattığı semalara yerleştirdiği fıtrî işlevleri olduğunda şüphe yoktur.
Aslında içinde bizzat "vahiy" sözcüğü geçmemesine rağmen, Allah'ın yere ve göğe vahyetmesinin asıl ilginç anlatımını bu ayetten bir önceki ayette bulmaktayız:
"Sonra duman halindeki göğe yöneldi de ona ve yer küreye 'ikiniz de isteyerek veya istemeyerek gelin!' dedi. Onlar da 'isteyerek geldik' dediler." (Fussilet/11).
İşte Allah'ın göğe ve yere vahyetmesi, uzaya ve gezegenlere kazandırdığı yaratılış özellikleridir.
Bu meyanda, Zilzal suresinin 4-5. ayetlerinde "o gün yer bütün haberlerini ortaya dökecektir. Çünkü Rabbin ona (o şekilde) vahyetmiştir." buyurulmaktadır.
b) Kur'an'da bal arısına, bal yapması için vahyedildiği bildiriliyor: "Rabbin bal arısına şöyle vahyetti: ..." (Nahl/68). Buradaki vahyetme hadisesi, arıya doğuştan bu yeteneğin bahşedilmesi anlamındadır.
c) "Hani Rabbin meleklere, 'ben mutlaka sizinle beraberim' diye vahyetmişti..." (Enfal/12). Bu, meleklere Allah'ın ilhamı ya da bildirmesi şeklindeki vahiydir. Bu bağlamda ins ve cin şeytanlarının da birbirlerine fısıldadıklarını, yani vahyettiklerini Kur'an haber veriyor (6/ 112).
d) Allah Musa'nın annesine:
"Onu emzir, başına birşey gelmesinden korkunca da nehire bırak" diye vahyeder (28/7).
Aynı şekilde Hz. Meryem'e de, doğum esnasında üzülmemesi, hurma ağacından silkeleyip yiyip-içmesi için telkinde bulunulmuştur (19/24-26).
Bu ayette bahsi geçen vahiy keyfiyyetinin, insan kalbine doğan bir aydınlanma, ilham olduğunu düşünmemiz daha doğru olsa gerektir.
Istılahi anlamda vahiy, Allah'ın dilediği emirleri -yasakları yani ilahî düsturları kullarına iletilmek üzere peygamberlerine bildirmesine denir.
Yukarıdaki tanımlara dikkat edildiğinde anlaşılacağı üzere, gerek fizik aleme, gerekse hayvanlara yapılan vahiy, bir nevi cebri ifade eder. Örneğin, yerküre, kendi yörüngesinde dönmeye - tabir caizse - mahkumdur. Buna itiraz edebilecek bir bilince sahip olmadığı gibi; arı da bal yapmama gibi bir tercihde bulunmaya muktedir değildir. Zira ona öyle vahyedilmiştir!
Risalet Zaruridir (6)
Peygamberlik ve sonuçları