Alimlerin Konumu (5)
Hüseyin Beheştî
Bu hadisteki son cümleciğe dikkat çekmek istiyorum. ‘İz ve etkileri yüreklerde yaşar’ diyor İmam(a.s). Yüreklerde yaşamak sonrasında nasıl bir şey doğurur’ Şöyle ki yüreğinde bu izleri yaşatan insan kendi çocuğuna da o izlerden bir şeyler sunacaktır. İşte görüyorsunuz âlimlerin toplumun terazisi olma konumlarını. Kuranî bir toplumun var olabilmesine işte böyle rehberlik eder âlimler. Nehcül Belaga’da bir başka yerde de uzun uzadıya âlimleri anlatır İmam(a.s) ve onların İslam için önemini vurgular:
‘Onlar(âlimler) ilmin hayatıdır, bilgisizliğin ölümü. Hilimleri ilimlerinden haber vermede, susuşları söylediklerindeki hikmetleri bildirmektedir.
Hakka karşı durmazlar, onda aykırılığa düşmezler. Onlar İslam’ın direkleridir; onlar halkın sığınaklarıdır, hak onlarla yerini bulur, batıl onlarla yerinden ayrılır, dili kökünden kesilir. Onlar dini, onun hükümlerini kavramak, ona riayet etmek suretiyle anlamışlardır; duymak, rivayet etmek yoluyla değil. Çünkü ilmi rivayet edenler çoktur, ona riayet edenlerse pek o kadar yoktur’. Burada da altı özellikle çizilmesi gereken sözler var ki âlimin konumunu imlemekte. ‘Onlar İslam’ın direkleridir; onlar halkın sığınaklarıdır, hak onlarla yerini bulur, batıl onlarla yerinden ayrılır, dili kökünden kesilir’ diyor İmam(a.s) Öncelikle onların İslam’ın direkleri olması âlimin konumunun gerçekten aklımızda olandan çok daha üste olduğunun açık bir imi. İslam’ın direkleridir onlar yani onlarsız bir İslam düşünülemez. Gerçekten dehşetengiz bir söylem. Onlar halkın sığınaklarıdır deyimi ise yine âlimin rehberlik ve toplumun amel tartısı olma konumuna işarettir. Ve devamında gelen sözler de bu yargıyı desteklemektedir. Öyle ki onlar bu konumlarını / görevlerini ifa ettiklerinde; hak onlarla yerini bulur, batıl onlarla yerinden ayrılır, dili kökünden kesilir. Böylece Muhammedî bir ümmet ortaya çıkar.
Daha sonra şöyle devam ediyor İmam(a.s):
‘Onlar dini, onun hükümlerini kavramak, ona riayet etmek suretiyle anlamışlardır; duymak, rivayet etmek yoluyla değil. Çünkü ilmi rivayet edenler çoktur, ona riayet edenlerse pek o kadar yoktur’.
Burada da daha yazının başında ayrımını yaptığımız sözde âlim ile gerçek âlim gerçeğini gözler önüne seriyor İmam(a.s). Öyle ki gerçek âlimlerin ilmi İslam’ı kavrama, Allah’a yakınlaşma olarak elde ettiklerinin altını çiziyor. Onların diğer sözde âlimler gibi yalnızca bir ravi olmadıklarına değiniyor. Ve bu âlimler sayesinde İslam’ın sağlamlaşacağını bir kez daha vurguluyor.
Sonuç’
Bu yazıda isteğimiz okuyucunun İslam’ın âlime bakışı konusundaki düşünce boşluklarını tamamlamak ve aydınların konumunu ortaya koymaktır. Öyle ki yaptığımız bunca açıklama İslam’ın âlime bakışı üzerine odaklanmıştı. Rivayetler ve hadisler gösteriyor ki İslam âlime bizim sandığımızdan çok daha fazla önem veriyor ve hatta onları topluma önder kılıyor. Elbette buraya kadar değindiğimiz konular üzerinde daha fazla durulabilir ve geniş açıklamalar yapılabilirdi ancak o zaman yazımızın genel çerçevesinden uzaklaşır ve faklı mecralara akardık. Yine de Allah nasip ederse ileriki makalelerde ‘İslam’da nesnellik’, ‘Rehberlik’ gibi konuları daha geniş çerçevelerde incelemek isterim. Ne de olsa hareket bizden Tevfik Allah’tandır(a.c).
Not: Bu yazı Irak’ta şehit edilen, Seyyid Muhammed Bakır Es-Sadr’ın(r.a), o eşsiz âlimin, ölüm yıldönümünde bize gösterdiği gerçek âlimlik çizgisini daha belirgin kılmak için onun aziz anısına itafen yazılmıştır. Allah yerini cennet etsin ve şefaat makamında ona da yer versin’
Ve esselamu Aleykum ve Rahmetullahu ve Berakatuh’
(1) Elbette burada ayrıcalık diğer dinlerdeki din adamlarının sağladığı ayrıcalık anlamında kullanılmamıştır. O anlamdaki bir yorumun İslam’la yakından uzaktan bir ilişkisi yoktur.
Alimlerin Konumu (4)
Alimlerin Konumu (3)
Alimlerin Konumu (2)