İbadetin Sırları (2)
İbadetlerin zahirleri ve batınları bulunmaktadır. Biz bunların sırlarını bilmek ve bunların ışığında amellerimizi yerine getirmeye davet edilmişiz. Namaz, oruç ve abdestin hepsi ilahi teklifler ve hükümlerdir.
Merhum Şehid aktarmaktadır: ‘Resulullah (saa), insanların sorularını cevaplandırmak için Sabah namazından sonra mescide oturuyordu. Günlerden bir gün, iki kişi Nebi(saa)’ın huzuruna soru sormak için girdiler. Nebi (saa) ilkine yönelerek şöyle dedi:
‘Gerçi sen ne kadar önce huzuruma girdiysen de sen kerem ve isar ehlisin. İlk olarak kardeşinin sorusunu cevaplandıracağım. Çünkü O’nun durumu seninkinden daha öncelikli, yerine getirilmesi gerekli olan bir durumu ve ameli bulunmaktadır.’
Ardından Nebi (saa) onların ikisine birden yönelerek şöyle dedi: ‘Ben mi size durumunuzu bildireyim; yoksa sizler mi söylemek istersiniz?’ Bunun üzerine ikisi birlikte ‘Ey Allah’ın Resulü! Sen bize bildir’ dediler. Bunun üzerine Resulüllah(saa)
‘İlkiniz hacc ile ilgili amelleri, ikinciniz ise abdestle ilgili durumları sormak için gelmişsiniz’ dedi.
Ardından onların sorularını cevaplandırdı.
Abdestin anlamına gelince; yüzün ve iki elin yıkanmasının, başı ve ayakları mesh etmenin ilahi sırları bulunaktadır.
Yüzün yıkanmasındaki sır, Ey İlahi! Yüzümle işlediğim bütün günahlardan tertemiz olmak için yüzümü yıkıyorum. Ta ki sana tertemiz bir yüz ile ibadet edeyim. Toprağa tertemiz bir alınla secde edeyim. Ellerin yıkanmasındaki sır, Ey İlahi! Ellerimle işlediğim bütün günahlardan temizlenmek için ellerimi yıkıyorum. Başın mesh edilmesindeki sır, Ey İlahi! Başımdaki bütün günahlardan, tehlikelerden ve deliliklerden temizlenmek ve halas bulmak için başımı mesh ediyorum. Ayakları mesh etmedeki sır, Ey İlahi! Ayaklarımla yürüdüğüm her günahı temizlemek için mesh ediyorum.
Allah’ı diliyle zikretmek isteyen kimsenin ağzını temizlemesi gerekmektedir. Tahir/temiz olmayan bir ağızla Allah’ın ismi şerifini dile almak yaraşır bir durum değildir.
Bundan dolayı zikr etmeden önce mazmaza/ağza su vermek ile ağzı temizlemek gerekmektedir.
Bu abdestin sırlar yönüdür. Bunları öğrenmeyi dilediğimizde niçin ibadetlerden hazz almayalım. Namazdan lezzet ve hazz alamamamızın sebepleri de bu ibadetlerdeki sırları bilmeyişimiz değil midir? İbadetlerin sırlarından pay sahibi olan kimse, ibadetleri hangi şey olursa olsun hiçbir şeyle değiştirmez.
İbn Babeveyh merhum, İmam Rıza (as)’dan şöyle rivayet eder: ‘İmam, Öğrencilerinden birisine –Muhammed İbn Sinan’a- şu içerikte bir mektup yazdı: ellerin ve yüzlerin yıkanması, başın ve ayakların mesh edilmesinden oluşan abdestin illeti; Allah’ın huzuruna kıyamı, zahir organlarla sadece O’na yönelmesi ve abdestle Kiramü’l-Katibin melekleriyle karşılaşmasıdır. Yüzünü secde ve boyun eğiş için yıkar. İki elini kalbini hayr üzere çevirmek, onlarla rağbet etmek, sakındırmak ve kalbini büsbütün dünyadan alıkoymak için yıkar. Başını ve iki ayağını açık ve ortada olmalarından dolayı mesheder. Çünkü bunlarla her halle karşılaşır. Yüz ve kollarda olan huzu ve tebettül bunlarda bulunmamaktadır.’İmam şöyle buyurmaktadır: ‘Abdestteki yıkamanın ve meshin sırrı, insanın Rabbine Tahir/temiz organlarla ve uzuvlarla yönelmesidir. İnsanın bir günah irtikab edip de ardından huzur-u İlahi de durması mümkün müdür?’ İlahi sırlar vakıidir ve hakikattir. Kur’an bu şekilde nitelendirmektedir:
‘O’na mutahhar olanlardan başkası dokunamaz’ (Vakıa/79)
Kur’an’ın ilahi marifetlerinden ve hakikatlerinden nasıl ki sadece mutahhar olanlar pay sahibi olmaktaysa, ibadetler de aynı şekilde ibadetlerin sırlarından da mutahhar olanlar pay sahibi olmaktadır. İbadetlerin bu kutlu zevat katında bir lezzeti ve mutluluğu bulunmaktadır. Bu mutluluk ve lezzet başka hiçbir lezzetle değiştirilemez.
Bu hadiste likaullah ve meleklerle karşılaşma konu edilmektedir. İnsan melekleri görür ve seslerini duyar. Ancak biz namaz kılmaktayız ve bu namazın herhangi bir tesirini görmemekte ve nuraniyetini hissetmemekteyiz. Sebep ise biz namazı, namazın sırlarını bilmeksizin eda etmektedir. Namazın batınını bilmekte lezzet saklıdır. Sırlara hakim olan arif- billah şehid olduğunda makamını geride kalanlara bırakır.
Aziz İslam nizamının korunması ve hakim kılınması kudreti, bütün şehidler için geçerli değildir. Bazı zamanlarda aziz İslam nizamının korunması için binlerce şehidin verilmesi gerekir. Bazen de sadece bir şehid sel gibi zulüm saraylarını yerle bir edebilir. Bununla birlikte her şehidin büyük bir makamı bulunmaktadır. Hayatında sırları bilen ve melaiketullahla mülaki olan arif-billah’ın mübarek kanı, diğerlerinin kanlarından daha tesirli ve daha kuvvetlidir.
Abdestte yüzü sabunla yıkamanın faydası bulunmamaktadır. Gerekli olan ve değer kazandıran niyetle birlikte yüzün yıkanmasıdır. İlahi emri yerine getirmek için yüzünü yıkayan kimse taharet için yıkamaktadır. Taki bu kanalla huzur-u İlahide Tahir ve temiz olarak durmayı murad eder. Böyle düşünen ve bu bilinçte hareket eden zat, ibadetlerin sırlarına ve likaü’l-melaikeye ulaşır. O, ellerini dua ve tevessül için yıkar. Ayaklarını, başından ta ayağına kadar Tahir bir şekilde huzur-u İlahide durmak için mesh eder. İşte lezzet ve ziyafet içindeki pay budur.
Sadece namaza hass olan sırra gelince, Nebi (saa)’den şu hadis aktarılır: ‘namaz vakti girdiğinde, insanların önünde duran bir melek şöyle nida eder:
Ey insanlar, kalkınız! Sırtınızda yanacak olan ateşlerinizi namazlarınızla söndürünüz.’
Her çirkinlik, kötülük, münker ve büyük günahlar, sırtımızda hissedemediğimiz yüklerdir ve ağırlıklardır. İnsan günahları sebebiyle yanan bir ateştir. Allah(cc) şöyle buyurmaktadır:
‘Zulm edenler, Cehenneme yakıt olacaklardır’ (el-Cinn/15)
Ayetullah Abdullah Cevad Amuli
İki İslam.com
İbadetin Sırları (1)
İmam Seccad (a.s) ve İbadetin Önemi
İnsan, Ebedi Saadet İçin Yaratılmıştır
KULLUK YARATILIŞIN HEDEFİ
Tevhid İnancı
NAMAZA ÇAĞRI