Tefsirul Kur'ânil Kerim
Kur"an"ın bazı ayet ve surelerinin tefsirini kapsayan bu eser derin manaları ihtiva etmektedir. Hicri 11. yüzyılda, Kur"an tefsiri ve Kur"an ilimleriyle ilgili eserlerin tedvini, çeşitli boyutlarda yaygınlaşmıştı. O yüzyılda bu dalda yayımlanan eserler ve Şia tefsirlerinin içerisinde Molla Sadrâ"nın tefsiri, diğer eserlerinde de olduğu gibi seçkin bir mevkiye sahiptir. Molla Sadrâ"nın tefsiri, Kur"ânın tümünün tefsirini kapsamamaktadır. Çünkü o başlangıçta Kur"an"ın tümünü tefsir etmeyi düşünmüyordu. O, önce kendi üslubunca, bazı ayetlerin tefsirine başlamış zamanla Kur"an"ın tümünü tefsir etmeye karar vermiştir. Secde suresi tefsirinin başlangıcında şöyle yazmaktadır:
"Bazı surelerin kapsadığı sırları çözmekle bazı ayetlerin mânalarını açıkladık. Şimdi ise alimlerin eşi benzerini görmediği derin manalar ihtiva eden kapsamlı bir tefsir yazmak istiyorum..."
Merhum Molla Sadrâ, tefsire başlamadan önce tefsir risaleleri yazmıştı. Bu kararıyla birlikte tefsire giriş babından yazmış olduğu önsöz "Mefatihul Gayb" adındaki kitaba dönüşmüştür. O bu kitapta Kur"an tefsirinde önem verdiği genel hatları ve kendisinin bu konudaki düşünce temellerini ortaya koymuştur.
Daha sonra Kur"ân"ın tümünü kapsayan bir tefsire başlamış, Fatihâ Suresinden Bakara Suresinin 65. ayetine kadar devam etmiştir. Ancak tefsirini tamamlamak için ya fırsat bulamamış, ya da yazdıkları bize ulaşmamıştır. Bu tefsir bahislerinin tümü uzun bir sürede ve "Sadrul Müteellihin" diye tanınan Molla Sadra"nın diğer telifleri ve çalışmaları esnasında kaleme alınmış ve yaklaşık 25 yıl sürmüştür. Bunun için çeşitli bölümlerde bazı tekrarlara rastlanmaktadır. Meselâ Cuma Suresinin tefsirinde namaz hakkında birkaç sayfa yazmasına rağmen aynı açıklama Bakara Suresi tefsirinin başlangıcında da tekrarlanmıştır. Bu gibi örneklere sık sık rastlanır. Öte yandan geçen bu uzun sürede Molla Sadra çeşitli fikri ve toplumsal dönemler geçirmiştir. Bu yüzden yazılarında çeşitlilik görülür. Ama araştırma ve fikri çalışmasının temelini oluşturan "ilâhi felsefe" ekolü tüm risâlelerine hakimdir. Hamd ve Bakara Surelerinin tefsirinde irfâni konuları açıklamakta ve tefsir üslubunun temelleri böylece açıklığa kavuşmaktadır. Halbuki bu konulara ilk yazılarında daha az rastlanır.
TE"LİF ÜSLUBU
Merhum Molla Sadrâ"nın tefsir konusunda kendine özgü bir üslubu vardır. Önce diğer tefsirlerde olduğu gibi lügatların anlamı, hareke ve kıraatlerdeki ayrılıklara değindikten sonra, âlimlerin ve müfessirlerin konuyla ilgili görüşlerini kısa ve öz bir şekilde nakletmektedir.
Bazen bu görüşleri inceleyip eleştirir, sonunda kendi görüşünü belirterek delillerini sunmak suretiyle görüşünü vurgular.
Bu değerli tefsirin nurâni sayfalarında, derin akli bakış ve irfâni zerafet çok çekici kelimlerle birleşmiş, ayetlerin içeriği ve hadislerle süslenmesi ile kapsamlı bir tefsir meydana gelmiştir. Müellifin en çok üzerinde durduğu konu "Tevhidi maarif"dir. O, bu sahaya girdiğinde uzun uzadıya bahisler etmekte, çeşitli bölümlerde kalemi engelleyerek sözü fazla uzatmaktan çekindiğini hatırlatmaktadır.
Lügat, kıraat ve edebi noktalarda daha çok "Mecmaul Beyan" ve Fahri Razi"nin "Mefatihul Gayb" tefsirinden istifade etmiş, İslam kültürünün çesitli fikir akımları ve görüşlerinin naklinde Şehristani"nin "elMilelü ven Nihal" kitabına müracaat etmiştir. Hitabî konuları da Gazali"nin "İhyau Ulumid Din" kitabından yararlanarak düzenlemiştir.
Konuların yerleştirilmesinde gerekli tertip ve düzen mevcuttur. Önce lügatların manası ve edebi noktalar ve sonra ayetlerin tefsiri gelmektedir. Tıpkı diğer tefsirlerde olduğu gibi. Daha sonra yavaş yavaş derin felsefi ve irfani konuları; "Hikmeti Arşiyye", "Kâideyi Maşrikıyye", "İşareti İfraniyye" başlıkları altında yazmış ve hatta bazen daha dakik konuları fikri seviyesi düşük olanların fitne ve dalâletine neden olmamak için yazmadığını hatırlatmıştır. Bazen de kelimelerin, o yüce mânâları sunmağa gücü yetmediğinden yakınarak şöyle der:
"Mânâlar asla harfe sığmaz.
Denizler asla kaba sığmaz."
Bu merhalede, âriflerin idrak edip serdettikleri sözlere uygun konulara değinmekte, bazen onların sözlerini aynen nakletmektedir. Ancak o bu konuları taklitle değil, irfâni şühudu ile idrak etmeye muvaffak olmuştur. Bilâhare onun tefsir çalışmasındaki üslubu "ilâhi felsefe"dir. Yani bazı irfâni konuları ve gerçekleri, delil ve burhan ile ispatlayıp açıklamaktadır. O, bu yöntemden uzaklaşmamak suretiyle irfâni konuları akli delillerle birleştirerek sunmuştur. Bu yüzden onun tefsiri, bu yönüyle de "Tevilâtı Kaşâni" gibi diğer irfani tefsir kitaplarından farklıdır.
Molla Sadrâ"nın görüş, fikir ve felsefesine âşinâ olan değerli üstad Seyyid Celaleddin Âştiyani bu tefsir hakkında şöyle yazmaktadır:
"Bu tefsiri Molla Sadrâ; Fatiha Suresi, Bakara Suresinin büyük bir bölümü, Nur Ayeti ve Yâsin, Vakia, Hadid, Cumâ, Secde, Târık, Â"lâ, Zilzal, Duhâ, Talâk sureleri ile birkaç ayetin tefsiri olarak yazmıştır. Bu tefsirde, müfessirlerin görüşlerine ve Ehli Beyt"ten naklolunan hadislere bazı yönlerden itirazlar vardır. Birtakım araştırmadan sonra, irfan ve felsefenin temellerine ulaşıldığı görülür. Bu kitap, mebde, meâd ve hakiki maarif hakkındaki asıl konuları kapsamaktadır. Molla Sadra"nın irfani fikir ve görüşleri, tefsirinin önsözünde belirtildiği üzere, tefsirle ilgili derin manalarda kendini göstermektedir.
Molla Sadrâ"nın özellikle "Fatiha suresi tefsiri" eşsiz bir eserdir. Bu tefsirin bir bölümünü "Kum" şehrinde yazmıştır. Bakara Suresindeki "Âyetel Kürsi"nin tefsirine başlamadan önce şöyle yazmıştır: "Sadruddin adıyla tanınan bu hakir kul Muhammed der ki: Şiraz"da dünyaya gelip, Kum"da yaşadım."
Ahund Molla Ali Nuri, bu kitabın bazı bölümlerinde dakik ve zarif açıklamalarda bulunmuş ve bu tefsiri Hicri Kameri 1322 yılında Tahran"da bastırtmıştır.
Ayetlerin mânâsını verirken diğer tefsirlerde de gelenek olduğu üzere "Beyzâvi" tefsirine sık sık başvurmuş ve müfessirlerin görüşlerini aktarmak bakımından bu tefsir edebi, irfani, felsefi ve diğer tefsirler arasında kendine has seçkin bir mevkiye sahiptir.
Molla Sadrâ"nın tamamlanmamış ama değerli tefsiri; kapsamlılık, sağlam delil getirmek, derin bakış, beyandaki zarâfet, alim ve araştırmacı gözüyle tahkik gibi yönleriyle, tefsir çalışmaları dalında büyük bir inkılâp sayılır.
BU TEFSİRİN BASKILARI
Molla Sadrâ"nın tefsiri, Hicri 1322 yılında Ahund Molla Ali Nuri"nin açıklamalarıyla birlikte Tahran"da bastırılmıştır. Bu baskı, Hamd Suresi, Bakara Suresinden bir bölüm (Âyetel Kürsi) ve Nur Ayetinin tefsirini içermektedir.
Kitabın bu baskısından sonra, Seyyid Abdullah Fatımi"nin tashihiyle tefsirin yeni dizgisi yapılarak birinci cildi Hamd Suresi ile Bakara Suresinden bir bölümü ihtiva etmekte olup Hicri Kameri 1352 yılında yayımlanmış, öteki kısımlarının yeni baskısı yapılmamıştır. Bunun üzerine değerli araştırmacı Muhsin Bidârfer, bu tefsirin kaynaklarını inceleyip araştırdıktan sonra tefsirin baskısına gereken dikkatle başlamış ve tefsirin tümünü 7 cilt halinde yayımlamıştır. 13. ciltler Fatiha Suresi ile Bakara Suresinin 65. ayetine kadar, 4. cilt Âyetel Kürsi ve Nur Ayeti, 5. cilt Yâsin Suresi, 6. cilt Secde ve Hadid Sureleri, 7. cilt Vakıâ, Cumâ, Târık, Â"lâ ve Zilzal Surelerini kapsamaktadır.
Bu yedi ciltlik ofset baskı, dikkatle ve cazip bir şekilde düzenlenmiştir. Bu muhterem araştırmacı, dipnotlarda çeşitli görüşlerin ve hadislerin kaynaklarını yazmış, bazen metindeki konular ve kavramlar hakkında açıklamalar yapmıştır. Her cildin sonunda verilen ayetler, hadisler, şahıslar, konular ve ayrıca ıstılah ve lügatlar fihristlerinin ne kadar faydalı ve kullanılır olduğu ilim ehline gizli değildir.
Bunun dışında bu araştırmacı, birinci cildin başında Molla Sadrâ"nın hayatı, fikri boyutları, eserlerinin fihristi ve tefsirdeki üslubu ve diğer birçok faydalı konuları kapsayan uzun ve değerli bir önsöz yazmıştır.
Bu baskıda her cildin sonunda Molla Ali Nuri"nin açıklamaları da mevcuttur.
Nurüs Sekaleyn Tefsiri