İmam Cafer'in Faaliyetinin Gizli Kalması ve Nedenleri
İmam Sadık (a.s) hakkında araştırma yapanların karşılaşacakları en esef verici bir noktaya değinmek istiyorum. Şöyle ki: İmam Sadık'ın (a.s) imamet emanetini yüklendiği yıllardaki yaşamı (ki Ümeyyeoğulları saltanatının son yıllarına müsadif idi) bir gizlilik çemberi içinde kalmıştır. Yüzlerce tarihî rivayetler arasında iniş ve çıkışlı dönemleri görülebilen bu faaliyet dolu yaşam kesitini tarihte ve hadis âlimlerinin sözlerinde düzenli olarak bulabilmek mümkün değildir ve hatta bu dönemde vuku bulan olayların çoğunun zamanı belirtilmemiş ve ayrıntıları şerh edilmemiştir. Bu yüzden karinelere dayanarak, zamanın önemli olaylarını göz önünde bulundurarak ve her rivayeti, mezkur şahıs ve olaylar hakkında diğer kaynaklardan elde edilebilecek bilgi ve bulgularla karşılaştırıp olayın zaman, mekan ve özelliklerini keşfetmek araştırmacılar tarafından gerçekleştirilmesi gereken bir görevdir.
İmamın, dostlarıyla olan ilişkisinin gizliliğinin bir sebebini faaliyetlerinin içeriğinde aramak gerekir belki de.
Normalde gizlilik ilkesine uyularak gerçekleştirilen gizli faaliyet, sürekli gizli kalması gerekir. O gün gizli idiyse, ondan sonra da gizli kalacak ve sırra mahrem olmayanlar bu bilgilere ulaşamayacaklardır. Faaliyet hedefe vardığında ve hareketin öğreticileri ve faal üyeleri gücü ele aldığında gizli faaliyetlerinin inceliklerini kendileri açıklayacaklardır. Bu yüzdendir ki Abbasî faaliyetinin devam ettiği dönemde Abbasoğullarının ileri gelenlerinin teşkilat üyeleriyle gizli görüşmeleri, gizli emirleri ve bu ilişkilerin incelikleri tarihe kayıtlıdır ve herkes de bunları bilmektedir.
Alevi hareketi de hedefe ulaşacak olsa ve hükümet imamların veya onlar tarafından görevlendirilen insanların eline geçmiş olsaydı, bugün Ehlibeyt devletinin çok gizli sırlarından ve her yere yayılan teşkilat kollarından kesinlikle haberdar olacaktık.
Bu gizliliğin bir başka sebebini tarih ve tarihçiler üzerinde aramak lazım. Ezilen ve zulme uğrayan bir kesimin adı ve bir olayı resmi tarihte mevcut ise bunun, hakim ve zalim sınıfın isteği ve yönlendirmesiyle gerçekleştiği kuşkusuzdur. Resmi tarihçiler, zulme uğrayan toplum hakkında bilgi toplamak için koşuşturma ve korkuyla tarihe kaydetme zahmetine niye katlansınlar ki, oysa ki hiç zahmete düşmeden zalim ve hakim sınıfın rahatça ulaşabilir sözlerini tarihe kaydedecek mükafat elde edebilir ve kendilerini tehlikeye atmayabilirler.
Şimdi bu gerçeği bir başka gerçeğin yanına koyacağız: Sonraki araştırma ve raporların kaynağı sayılan ve İmam Sadık (a.s) hakkında beş yüz yıl sonrasına kadar yazılan meşhur ve muteber tarihlerin tümü Abbasî patentlidir. Çünkü Abbasî hükümeti hicri yedinci yüzyılın yarısına kadar hayatını sürdürdü ve meşhur eski tarihlerin tümü bu silsilenin hükümeti döneminde yazılmıştır.
Durum bundan ibaret olunca sonucu tahmin etmek hiç de zor olmasa gerek. Abbasî döneminde bir tarihçiden, İmam Sadık (a.s) veya diğer imamların hayatıyla ilgili elde ettiği bilgileri doğru ve düzenli olarak kendi tarih kitabına kaydetmesi nasıl beklenebilir?
İmam Sadık'ın (a.s) hayatı hususundaki gizlilik ve tahriflerin bir çoğunun sebebi budur işte.
Caferî Mezhebi
ŞİA'NIN DİNÎ DÜŞÜNCESİ
EHLİBEYT ŞİASININ ÖZELLİKLERİ
ŞİA MEZHEBİNİ TANIYALIM
ŞİA MEZHEBİNDE TEMEL İNANÇLAR
ŞİA MEZHEBİNİN GEÇMİŞİ
Caferî Fıkıhla Başka Fıkıhların Farkı