Siyonizme Taze Kan
Annapolis Konferansı’nın amacının “barış” değil işgalci Siyonizme taze kan temini olduğunu ABD Başkanı daha ilk açıklamasında ortaya koydu.
Gerçi işgalci Siyonizm zaten sürekli Filistinli gençlerin, çocukların ve hatta bebeklerin taze kanlarıyla besleniyor. Kanla beslenenlerin “barış” safsatalarında samimi ve gerçekçi olamayacaklarını tahmin etmek zor değildir. Ama sömürgeci ABD ona bir de uluslararası ilişkiler alanında taze kan sağlama ihtiyacı duyuyordu.
ABD Başkanı Bush, Annapolis Konferansı’nda yaptığı açıklamada İsrail’in Yahudilerin “ulusal” yurdu olduğunu ileri sürdü. “İsrail” derken kastettiği Filistin topraklarıydı tabii ki. Ama asıl mesele bu topraklarla ilgili tanımlamadan değil, söz konusu ifadenin arkasındaki stratejiden kaynaklanıyordu. Çünkü Bush’un sözleriyle Siyonist işgalcilerin kontrolündeki toprakların bir Yahudi yurdu olduğu, o topraklarda yaşayan Filistinlilerin ise “hak sahibi” değil, kendilerine göz yumulan bir azınlık olduğu iddiası vurgulanmak isteniyordu. Bu ifade aşırı Siyonist Yahudi grupların söylemleriyle örtüşüyordu.
HAMAS sözcüsü Dr. Salah el-Berdevil, Bush’un sözüyle kastedilenin ne olduğunu iyi bildiği için bu sözün Belfur Deklarasyonu’ndan daha tehlikeli olduğunu dile getirdi. el-Berdevil, Belfur Deklarasyonu’na dayalı olarak İsrail işgal devletinin kurulduğuna, Annapolis Konferansı’yla da bu devletin bir Yahudi devleti, onun hâkimiyetindeki toprakların da Yahudilerin ulusal yurtları olduğu iddiasının gündeme getirilmesi suretiyle Filistinlilerin tümüyle yurtlarından çıkarılmasının amaçlandığına dikkat çekerek, İslâm dünyasını bu komplo karşısında uyanık olmaya çağırdı.
Bush’un zikredilen ifadesiyle işgal devleti Dışişleri Bakanı Tzipi Livni’nin konferans öncesinde yaptığı bir açıklamada tam paralellik vardı. Livni de söz konusu açıklamasında Filistin devletinin kurulması halinde “İsrail’deki Araplar için de bir çözümün ortaya çıkmış olacağı” iddiasında bulunmuştu.
Bu sözle kastedilenin ne olduğunu ve arkasındaki niyeti bilmeyenler, işgalci Siyonistler tarafından “İsrailli Araplar” olarak nitelendirilen Filistinlilerin bazı sorunları olduğunu ve Bayan Livni’nin onlar için de çözüm aradığını düşünebilirler. Oysa kastedilen: “Eğer tüm Filistin topraklarının sadece % 27’sine tekabül eden Batı Yaka ve Gazze bölgesinde, ABD ve İsrail’in kumanda edebileceği göstermelik bir Filistin devleti kurulursa, 1948’de işgal edilmiş bölgede ikamet eden Filistinlilerin kovulabileceği bir yer de ortaya çıkmış olur” anlamıydı.
Gerek Livni’nin ve gerekse Bush’un açıklamaları aynı zamanda İsrail işgal devletinin Yahudi ırkçılığı temeline dayanan, bu anlayışı resmi ideoloji olarak benimsemiş bir devlet olduğunun da tescili anlamına geliyordu. Fakat ilginçtir ki Bush’un, 11 Eylül olaylarından sonra başlattığı savaş atağının yeni haçlı seferleri olduğunu itiraf etmesi bayağı yankı uyandırırken, Siyonist işgal devletinin ırkçılığını tescil eden ve Filistinlileri yurtlarından tümüyle çıkarma amaçlı siyasi akıma destek veren sözleri üzerinde pek durulmadı. Üstelik bu sözler Annapolis Konferansı’nın “barış” değil savaş anlayışı üzere düzenlenmiş ve Filistin direnişi karşısında bayağı yıpranan işgalci Siyonizme taze kan verme amaçlı bir toplantı olduğunun da itirafı anlamına geldiği halde.
Toplantıda Özerk Yönetim Başkanı Mahmud Abbas’ın konuşması ise ABD ve Siyonizme yağcılık ve kendi halkına karşı sürdürülen uluslararası ekonomik savaşın daha da boğaz sıkıcı, can alıcı hale getirilmesi çağrısı niteliğindeydi. Filistin’in haklı ve meşru direnişini “terör” olarak nitelemesinin Siyonist işgalcilere ve ABD’ye yaranma çabasından başka hiçbir amacı olamazdı. Gazze’ye yönelik ambargonun daha da etkin hale getirilmesi çağrısında bulunmakla, tedavi için sınır dışına çıkmaları engellendiğinden dolayı ölüme terk edilen insanlara karşı insanlık dışı, vahşi muhasarayı alkışlamış, o insanların ölüme terk edilmesinden haz duyduğunu ilan etmiş oluyordu. Filistinlilerin taleplerini tamamen göz ardı ettiği halde “Filistin-İsrail ortak açıklaması” diye sunulan metinde değişiklik yapılmasını istemesinden dolayı ABD Dışişleri bakanı Rice tarafından aşağılayıcı tazirle ve bulunduğu salondan kovulma tehdidiyle karşı karşıya kalan Abbas yine de böyle bir yağcılık yapıyordu. Artık bu zilleti nereye oturtursunuz bilemiyorum.
Annapolis Konferansı’nın çizdiği yol haritasının ve sonrasındaki durumun ayrıntılı olarak tahliline ihtiyaç var. İnşallah bu amaçla da bir dosya hazırlamaya çalışacağız.
Ahmet Varol - Vakit gazetesi
İsrail, etnik temizlikte son perdeye hazırlanıyor!
Gelin ABD ve Siyonistlerin Bozduğunu Beraber Onaralım!
Kudüs Buluşması tukaka, Perez-Abbas çok yaşa!