• Nombre de visites :
  • 2890
  • 21/11/2007
  • Date :

Gelin ABD ve Siyonistlerin Bozduğunu Beraber Onaralım!

muhammed mehdi ak?f

                                                                        Muhammed Mehdi AKİF

 

   Allah’ın adıyla… Hamd O’na özgüdür. Allah Resulü’ne selam olsun.

  İmdi;

  [İslam’da ayrım yoktur]

  İslam dini, insanlığın ürettiği ve kendisini sınıflara böldüğü her türlü ayrım fenomenlerini ortadan kaldırmıştır. Bize göre efendi-köle, zengin-fakir, renk ve milliyet, doğu-batı, küçük devlet-büyük devlet ayrımı yoktur. Beş daimi üye bir kefede geri kalanlar diğer kefede acı çeker halde…

  Eğer Müslümanlar ve gayr-i müslimler Allah Resulü’nün (s.a.v.) şu sözünü anlasalardı herhalde altın harfle yazarlar; pırıl pırıl sayfalara koyarlar; BM’nin başvuru kaynağı olurdu: “Şüphesiz Yüce Allah size cahiliyye kibrini ve babalarla övünmeyi yasaklamıştır. Tüm insanlar Adem’dendir; Adem de topraktandır. Arap olanın Acem olana bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük sadece takvayladır.”

  Bu yüce hakikat açıksa Allah Resulü’nün (s.a.v.) mesajını taşıdığı ilk günden beri tüm insanlara bir rahmet olduğunu hatırlatmak gerekir: “Biz seni yalnızca alemlere rahmet olasın diye gönderdik” (Enbiya, 107)

 

  [İnsanlar ya din kardeşin, ya da insanlıkta eşindir]

  İnsanlar İslam karşısında iki kısımdır:

- Bir kısım Müslümanların inandığına inanır. Allah’ın dinine ve kitabına; Resul’ünü gönderdiğine ve getirdiklerine iman eder. Bu kimselerle aramızda kutsal bağlar bulunur. Bu inanç bağıdır. Bunlar bizim duygularını paylaştığımız; kendileri için çalıştığımız; her nerede olurlarsa olsunlar canımızı malımızı feda ederek kendilerini korumak istediklerimizdir. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Müminler ancak kardeştir.” (Hücurat, 10)

- Diğer kısım böyle değildir. Bunlarla bizimle barış içerisinde oldukları sürece biz de barış içerisinde oluruz. Bize düşman olmadıkları sürece onlar için sadece iyilik dileriz. Aramızda “davet” gibi bir bağ bulunur. Kendilerini yolumuza davet ederiz. Çünkü bu tüm insanlık için hayırlı bir yoldur. Davetimizin başarılı olması için de dinimizin bize öğretti yol ve yöntemlere başvururuz. Eğer bize savaş açarlarsa biz de uygun bir şekilde karşılık veririz. Şüphesiz Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

“Allah, sizinle din konusunda savaşmayan, sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkarmayanlara iyilik yapmanızdan ve onlara adaletli davranmanızdan sizi sakındırmaz. Çünkü Allah adaletli davrananları sever. (8) Allah, ancak din uğrunda sizinle savaşanlara ve sizi ülkenizden çıkaranlara ve çıkmanız için onlara yardımda bulunanlara dost olmanızı yasaklamaktadır. Kimler, onları kendisine dost edinirse onlar gerçek zalimlerdir.(9)” (Mumtahine, 8-9)

  [İslam dini ve hoşgörü]

  Şüphesiz İslam dini aynı yurdu paylaşanlar arasında din ve inançları farklı olsa da iyilik ve alicenaplıkla davranmayı tavsiye etmiştir. Yine Kitap Ehli’ne de insaflı davranmayı ve onlara iyilikle yaklaşmayı emretmiştir: “Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır.” (Maide, 8) Bu konuda esaslı kriter şudur: “Onlara bize davrandıkları gibi davranınız.”

  Bu dinin hoşgörüsü gereği İslam beldeleri Yahudilere ve milletleri tarafından yurtlarından kovulanlara güvenli bir yer olmuştur. Bu kimseler İslam beldelerinde barış ve güven içinde yaşamıştır. Ticaret yapmışlar; malları korunmuş; Müslümanların ve onların gözetimindeki halkların korunmasında önemli makamlar üstlenmişlerdir.

Keserken bile bir hayvana iyi davranan Müslüman, kendisiyle insanlık paydasında buluşana kötü davranmaz. Nitekim İslam beldelerindeki gayri müslümlerin ve ibadethanelerinin varlığı yaklaşımımızın ne kadar olumlu olduğunun ne kadar ahlaki olduğunun en güzel kanıtıdır. 

  Yine bir Müslümanın Kitap Ehli bir Hıristiyanla evlenmesi caizdir ve kadın Rabbi’ne kendi dinine göre ibadet edebilir. Bu da İslam’ın diğer dinlere karşı ne kadar hoşgörülü olduğunun bir başka kanıtıdır.

 

  [İslam dini tek kurtuluştur]

  Ey şaşkın dünya… Ey insanlık… Ey akıllı bilgeler…

  Yüce Allah bize din göndermiş; yasaları muhkem kılmış; hükümleri kolaylaştırmıştır. Bu hükümler tüm zaman ve mekanlara uygundur. İnsanlığın ümidi ve umudur bu yasalardır. İslam’ın ilkeleri ve öğretileri kendi içerisinde çok güçlüdür. Hayat doludur, çekici güzelliğe sahiptir ve öyle de kalacaktır. Çünkü bu yasalar hakikattir; insanlık bu yasalar olmadan erdemli bir yaşama kavuşamayacaktır. Bu yasalar her şeyi bilen ve herşeyden haberdar olan tarafından gönderilmiştir: “Hiç yaratan bilmez mi? O, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır.” (Mülk, 14)

  Acı çeken dünyayı kurtaracak ve şaşkınlık içinde bulunan insanlığı, insanları doğru yola iletecek tek bir şey vardır. O da İslam’dır. Bu konuda içinde cedel ve şüphenin olmadığı bir imana sahibiz. Buna inancımız sağlamdır. Yüce Allah bu dini mükemmel kılmış ve tamamlamıştır. Bu dini tüm insanlar için uygun görmüştür: “Artık benden korkun. Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam"ı seçip-beğendim.” (Maide, 3)

 

  [Batıya siyasetini değiştir, çağrısı]

  Bizler bu fırsatı değerlendirmeye çağırıyoruz. Bu noktada batıdaki bilge ve akıllı siyasetçilere samimi çağrımızı yineliyoruz. Onlara bu fırsattan yararlanmalarını tavsiye ediyoruz. Bu hem onlar hem de tüm dünya için hayırlı olacaktır. 

  Sömürgecilik düşüncesi geçmişte nasıl iflas ettiyse gelecekte de aynı şekilde başarısız olacaktır. Bu tüm devletler için geçerlidir. Halkların dikkati artmış; hisleri artık uyanmıştır. Baskı, ezme ve dikte etme politikaları geçmişte amacının tam tersine hizmet etmiştir. Halkları ve kalpleri yönetememiştir. Bu politikalar gelecekte daha da aciz düşecektir. Akıl sahipleri tarihten ibret almalıdır.

  Hile ve aldatma politikası belki havayı belli bir süre yatıştırabilir. Ancak bunun ardından güçlü bir fırtınanın gelmesi kaçınılmazdır. Bu siyaset birçok yanlışı, sorunu ve çekişmeyi beraberinde getirmiştir. Bu siyaset gelecekte amacına ulaşmada daha da başarısız olacaktır.

 

  [Halkların barışı için yeni bir politika]

  Öyleyse yeni bir politikanın belirlenmesi gereklidir. Bu da uzlaşma, doğru ve masumane bir ittifak politikası olmalıdır. Bu politika karşılıklı saygı ve iyi davranış üzerine kurulmalıdır. Hem doğuda hem de batıda insanlık ailesinin fertleri arasında maddi ve manevi karşılıklı yarar ve çıkarlar gözetilmelidir. Bu sadece batı için geçerli olmamalıdır. Ancak böylesi yeni bir politikayla yeni düzen istikrara kavuşabilir; güvenlik ve barış ancak böyle sağlanır.

  Diktatörlük ve baskı yönetimlerinin devri geçmiştir. Ne batı ne de ABD bugün Doğuya demir deynekle hakim olamazlar. Bu şekilde hiçbir kararları burada uygulanamaz. Yakın ve uzak tarih bu sözümüzün açık kanıtıdır. Hiçbir işgalci ve gaspçının elinde bir şey kalmamıştır. İşgal edilmiş her toprak gaspçıyı yutmuştur. Nitekim İngiltere, Fransa, İtalya, Hollanda ve Portekiz gibi ülkeler bu gerçeği çok iyi bilmektedirler. Bunun izleri görmek isteyen için halen daha canlıdır.

                                                            zafer

  [Onurlu bir barış herkesin yararınadır]

  Bunları sadece biz söylemiyoruz. Batılı siyasetçiler de söylüyor. Biz dünyadaki sömürgeci ülkelerin akıllı ve bilge olan politikacılarına nasihat ediyoruz. Bu nasihatler bizden daha çok onların yararına! İster bu nasihate kulak verirler ister görmezden gelirler. Bizler ya özgür yaşamayı ya onurlu bir ölümü ilke edinmiş insanlarız. Bizler başkalarının hakkına göz dikmiş değiliz. Hiç kimse de bizim hakkımızı çiğneyemez.

  Her ümmetin çıkarı diğerleriyle uzlaşma içerisinde yaşamasıdır. Yıllarca başkasıyla çekişme halinde yaşamak mümkün değildir. Aksi takdirde bir devrim kaçınılmazlaşır. Çekişen devletler arasında savaş ateşi yanar. Bu ateş yalnızca dünyanın uzun bir barış ve bir onurlu dayanışmasıyla söndürülebilir.

Irkçılık, azgınlık ve diktatörlük ise dünyaya çok pahalıya mal olmuştur ve olmaktadır. İnsanlar ölmüş; kan dökülmüş; ırzlar telef olmuş; yasaklar çiğnenmiş; mallar talan edilmiştir. Toprakları işgal edilen daha fazla kurban verse de halkı sürülse de, zenginlikleri sömürülse de, kutsalları çiğnense de hem saldıran hem de saldırılan taraf zarar görmüştür. Filistin, Irak, Afganistan, Somali, Çeçenistan, Keşmir, Bosna Hersek ve Kosova’ya göz atmak bunu anlamak için yeterlidir. Sudan, Lübnan ve diğer ülkeler de listede aynı kaderi beklemektedir.

 

  [Dünya, ABD ve Siyonistlerin kurbanı]

  Ey akıllı bilgeler!

  Tüm bu can kaybı, ırz ve mal talanına gören sizlere soruyorum: Hiçbir toprağı sahibine terk ettiniz mi? Mülteci ve sürgün edileneleri evlerine ve yurtlarına döndürdünüz mü? Halkınızın güven ve güvenliğini sağladınız mı? İşgal ettiğiniz ülkelerde barış hakim oldu mu? Filistin, Irak ve Afganistan’da işgalciler istikrar sağlayabildi mi?  Kudüs Yolu

  Bunların hiçbiri olmadı. Olmayacak da. Bilakis tüm dünya bu diktatör zulmün; ABD ve Siyonistlerin yaptıklarınının zararını gördü. Herkesi bir korku ve tedirginlik bürüdü. Herkes güven duygusunu yitirdi. Kimileri mülteci sürgün ve aç susuz kaldı.

 

  [ABD ve Siyonistler güvenlik arayışında]

Bugün ABD ve Siyonistler korku saçarak güvenlik ve güven duygusu arıyorlar. Daha fazla zulümle adaleti sağlayacaklarını sanıyorlar. Kalıcı yarlar açarken merhamet bekliyorlar. Kuşattıkları beldede çocuklar, kadınlar ve yaşlılar ölüyor. Tüm bunlardan sonra başarısız olacaklar ve ümitleri kırılacaktır.

Yeni dünya düzeninin liderleri barışı sağlayacak, adaleti gerçekleştirecek, merhameti yayacak; ırkına, cinsiyetine, rengine ve inancına bakılmaksızın insanlar arasında eşitliği hakim kılacak yolu kaybetmiştir.

Bizler Müslüman Kardeşler’iz… Tüm dünyaya bir ilaç sunuyoruz. Bu ilaç dünyayı tüm acılarından kurtaracak ve tüm hastalıklara şifa olacaktır.

 

  [Barış için insanlar birlik olmalıdır]

  Bizler dünya bilgelerini ve özgür insanları bir olmaya çağırıyoruz. Gelin, hep birlikte akan kanı durduralım. Her dakika savaş için harcanan milyarlarca doları israftan koruyalım. Mülteci ve sürgünleri yurtlarına döndürelim. Tüm insanlığı kötülükten ve kötülerden koruyalım. Yolsuzluklara karşı mücadele edelim. Zulmü ve zalimleri engelleyelim.

  Tüm bunları yapan ABD ve Siyonistlerdir. Bunlar her yerde her zaman savaş ateşi yakıyorlar.

“Onlar ne zaman savaş amacıyla bir ateş yaktılarsa Allah onu söndürmüştür. Yeryüzünde bozgunculuğa çalışırlar. Allah ise bozguncuları sevmez.” (Maide, 64)

  Bizler barış ve esenliğe davet ediyoruz. Bu da ancak hakkı sahibine vererek gerçekleşebilir. İşgalciler, işgal ettikleri tüm topraklardan çekilirse sağlanabilir. Tüm insanlar bunun için; iyilik için; adaletin egemenliği için; güvenliğin yayılması için çalışmalıdır. Yeryüzü ancak bu şekilde imar olabilir. Bu barış Allah’ın yarattığı tüm canlılar için geçerlidir.

  Bu çağrıya cevap veren yok mu?! Bizim amacımız Allah’tır. Şüphesiz doğru yolu gösteren de O’dur.

  Allah’ın selamı ümmi peygamber Muhammed’e, Âl-ine ve ashabına olsun.

  Hamd Âlemlerin Rabbi olan Allah’a özgüdür.

 

  Kaynak:Kudusyolu

 

 

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)