İmam Humeyni'nin Vefatı
İmam Humeyni -ks- ülkü, ideal, hedef ve gayeleri belirlemiş, söylenmesi gerekenleri söylemiş, pratikte de bütün varlığını bu ülkü ve amaçların tahakkukuna adamıştı. Hş.1368 Hordad ayının ortalarıydı ve çağın büyük evliyası, tüm hayatını kendisine adadığı ve rızasını kazanmak için çırpındığı sevgilisine kavuşmaya hazırlanıyordu şimdi. O'ndan başka kimsenin önünde eğilmemiş, O'ndan başka kimse için gözyaşı dökmemişti. Her biri bir edebiyat şahaseri de olan irfânî şiirleri onun bu vuslat anının özlemiyle yanıp tutuştuğunun belgesiydi. Onun için visal ve kavuşma, onu sevenler içinse ayrılık ve firak ateşi demekti bu. Uğruna baş koyanlar için dayanılması pek güç bir ayrılık görünüyordu şimdi. Vasiyetnamesinde bu lahzaları şöyle tavsif etmekteydi kendisi: ". Huzurlu bir gönül, emin bir kalp, şâd bir ruh ve Allah'ın fazlından ümitli bir öz ile kardeşler ve bacıların hizmet ve huzurundan ayrılıp ebedî mekana doğru yolculuğa çıkıyorum, sizin hayır duanıza pek ihtiyacım var. Rahman ve Rahîm olan Allah'tan hizmette kusur, suç ve taksirim hususunda özrümü kabul buyurmasını dilemekte ve milleten kusurlarım, suçlarım ve taksiratım hususunda mazeretimi kabul etmesini, irade gücü ve kararlılıkla ilerlemesini dilemekteyim".
Bugün ister İran halkı, ister dünyanın dört bir yanından onu ziyarete gelenler, bu nur imamının makberinin parmaklıklarına sarılmakta ve onun bu son sözlerine şöyle cevap vermektedirler: "Ey İmam! Ey gönüllere taht kuran sevgili, hangi suç, hangi taksiratın oldu ki bize karşı? Babalarımız da biz de sende iyilik, hasenat ve nurdan başka birşey görmüş veya duymuş değiliz ki! Ey nur imamı "Şehadet ederim ki sen namaz kıldın, zekat verdin ve bunları dirilttin, iyiliği emredip kötülüğü engellemek için çaba gösterdin, Allah yolunda cihad ettin ve bütün bunları en mükemmel bir şekilde yerine getirdin!"
Daha da şaşırtıcı olanı, rıhletinden yıllar önce yazmış olduğu bir gazelde İmamın şöyle diyor olmasıdır: "Sâlhâ miygozered, hâdisehâ miy-âyed / İntizâr-i ferec ez niyme-i Hordâd keşem!" (Yıllar geçmekte, hadiseler ard arda vuku bulmakta / Herşeyin düzeleceği Hordad ayının ortalarını bekliyorum şimdi!)
Aynı gazelin bundan önceki beyitlerinde de ayrılık ve hicranın zorluğundan sözedilmekte ve visal anının hasreti vurgulanmaktadır!
Ve şimdi hicri- şemsi 1368 Hordad'ının ilk günleri gelip geçmiştir. Birkaç gün önce İmam'ın sindirim sistemi ve kalp rahatsızlığı halka açıklanmış, ameliyata alındığı duyurulmuştu. Bu günlerde İran'a hakim olan manevî atmosferin tevsifi mümkün değidir. Evlerde, camilerde, tekke ve zaviyelerde, sokaklarda, caddelerde; heryerde toplu dua merasimleri düzenlenmiş, İmam'ın yurtiçi ve yurtdışındaki izleyicileri "Allah'ım" Bizim ömrümüzü al, onun ömrünü uzat" diye yakarmaya başlamışlardır. Bütün İran, hatta dünyadaki bütün inkılâbi müminler inanılmaz bir hüzne ve kedere gömülmüştür; kimse rahatsızlığını gizleyememekte, gözyaşını tutamamaktadır. Kederli gönüller Cemaran'a yönelmiştir bütün varlığıyla. Zaman bir türlü geçmek bilmiyor. İran baştanbaşa bir "dua ve yakarış beldesi" kesilmiş. Doktorlar ellerinden geleni yapıyor, ama Yaradan'ın takdirini değiştirebilmek mümkün mü hiç: "Ey mutmain nefis! Rabbinin rızasını kazanmış ve sen de O'ndan razı olmuş olarak dön Rabbine! Artık kullarımın arasına gir! Ve Cennetime gir!" (Fecr, 27-28)
Hş. 1368 Hordad ayının 13. günü: Kamerî tarihle 27 Muharrem, miladi tarihle 3 Haziran 1989. Günlerden Cumartesi. Akşam; saat 2220' yi gösteriyor. Sevgiliye kavuşma vakti, vuslata erme zamanı gelip çatmış. Milyonlarca müminin kalbinin Allah'ın nuruyla, manevî aşkla dolmasını sağlayan bir müminin kalbi duruveriyor. Çok yakın dostları tarafından hastahane odasına yerleştirilen gizli bir kamera aracılığıyla hasta olarak yattığı son günler, ameliyatları ve Hakk'ın Rahmetine kavuştuğu, likaullah'a eriştiği o lâhzalar kaydedilmiştir bugün İmam'ın bu lâhzalardaki inanılmaz huzuru ve maneviyatla dolup taşan hali televizyondan yayınlandığında baştan başa bütün İran bir kez daha maneviyat beldesi kesilecek, yaşlı gözlerle yaslı gönüller bir kez daha mânevi bir inkılab yaşayacaktı âdeta. Bu anları tarif edebilmek gerçekten imkansızdır. O sırada bizzat o ortamda bulunan ve o atmosferi teneffüs edebilenler bilir ancak bunu. Dudakları sürekli kıpırdamakta, Allah'ı zikretmekteydi! Seksenyedi yaşında olduğu, çok kısa aralıklarla birden fazla pek zor ve uzun ameliyata girdiği, mübarek kollarında serum iğneleri, vücudunun birçok yerinde cihazlar bulunduğu ve ömrünün son akşamını geride bırakmakta olduğu o son lâhzalarda farzlarını tamamladığı akşamla yatsının sünnetlerini kılıyor, teheccüd namazını ihmal etmiyor ve Kur'an telavet ediyordu. Son saat geldiğinde fevkalâde bir huzur ve melekutî bir sükunu vardı. Durmadan kelime-i şehadet getiriyor, "Allah birdir, Muhammed O'nun elçisi ve kuludur" diyordu. Ve, kelime-i şehadeti tekrarlayarak verdi son nefesini; Melekut-i Â'lâ'ya kanatlanırken sevgilisine kavuşmanın sevinci dudaklarındaki huzurlu tebessümden belliydi. O sevgilisine kavuşmuş, ama sevenleri tarifi imkansız acılara boğmuluştu.İmam'ın -ks- dâr-ı bekaya göçtüğü haberi yayınlandığı zaman islâmi İran büyük bir zelzele yaşamıştı âdeta. Sadece İran değil, islam ve islam ümmetine bütün dünyada izzet ve saygınlık kazandıran bu nur İmamının mesaj ve kişiliğiyle âşina olan her yerde, her belde ve her diyarda gözler yaşlı, gönüller yaşlıydı o gün. Evet, müminlerin o günlerdeki halini tavsif edebilmek ne dilin ne de kalemin yapabileceği bir iş değil gerçekten. Yârini, sevgili İmam'ını kaybeden İran halkı böylesine dövünerek gözyaşı akıtmakta haklıydı elbet; tarihte hiçbir millet, bir rehbere böylesine ağlamış değildi şüphesiz. Koca bir islam ümmetinin ayaklar altında çiğnenen izzet ve onurunu kurtarmış, yüceltmişti o; inananlar onun yiğit kıyamı sayesinde kavuşmuşlardı layık oldukları izzet ve onura. Gerçek anlamda bir Allah eri olan bu nâdide goncanın yiğitçe haykırışı şahı İran'dan söküp atmış, Amerika'yla batı şirkinin bu ülkedeki sömürü ve sultasına son vermiş, islamı yeniden diriltip ihya etmiş, müslümanlara onur ve izzet bahşetmiş, İslam Cumhuriyeti'ni kurmuş kimsenin yan bakmaya dahi cür'et edemediği dünyanın tüm süper güçlerinin karşısına dikilip bütün şeytanî ve cehennemî güçleri dehşete düşürmüş, bütün küfür dünyasının elele vererek on yıl boyunca tertiplediği tüm oyun, komplo, ihtilal girişimleri, hükumeti düşürüp devleti yıkma çabaları, içeriden ve dışarıdan fitne, ve bozgunculuklar çıkarıp bölücülük yaratma tertiplerinin tamamını bozmuş, hem doğu, hem batı blokunun tüm gücüyle destek verdiği bir ülkenin kışkırtılmasıyla başlayan 8 yıllık bir savaşta İslam Cumhuriyeti'nin başkomutanlığını yaparak dünya müstekbirleriyle bölgedeki maşalarını dize getirip pes ettirmiş bir âlim, müçtehid, taklid mercii, kutub ve rehberdi o; müslüman İran milleti onlarla birlikte tüm dünyayı Muhammedî öz islamla tanıştıran bu nur İmamının ardından gözyaşı dökmekte elbette ki haklıydı.
Bütün bunları abartma gibi gören ve esasen başka bir dünyadan meselelere baktığı için bu mefhumları yeterince algılayamayanlar İmam'ın -ks- vefat ettiği ve onun pâk na'şının kaldırıldığı günlerde İran ve dünya televizyonlarından yayınlanan gerçek sahneleri gördüklerinde, bu acı haberin ağırlığına dayanamayan onlarca müminin haberi duyar duymaz can verdiğini ve bekâ diyarına göçtüğünü duyduklarında ve yüzlerce İmam aşığının baygınlık geçirerek ancak eller üzerinde ambulanslar ve kliniklere aktarılabildiğine şahid olduklarında elbette ki hayretler içinde kalacak ve bu gerçekleri doğru yorumlama ve idrâk hususunda acze düşeceklerdir. Ama ilahî aşkı tadmış ve Rabbinin rızasını umarak yaşamaya alışmış olanlar için bütün bunları anlamak ve algılayabilmek hiç de zor değildir. Müslüman İran halkı İmam Humeyni'ye -ks- gerçekten aşıktı; onun rıhlet gününde "Humeyni'yi sevmek, tüm iyilikleri sevmek demektir" sloganı atan kitleler bunun en bariz delili olsa gerek.
Hemen ertesi gün, yani hş. 1368 Hordad'ının 14'üne rastlayan Pazar günü "Rehberlik Uzmanlar Meclisi" toplanıyor ve Ayetullah Hamenei tarafından okunan ve okunması 2,5 saat süren İmam'ın vasiyetini dinledikten sonra; islam cumhuriyetinin rehberliğini üstlenecek ve İmam'ın yerini doldurabilecek yeni rehberin kim olması gerektiği hususunda gerekli müşaverelerde bulunduktan sonra o sırada dönemin cumhurbaşkanı olan ve rahmetli İmam'ın en seçkin öğrencileri arasında yer alıp islam inkılabına fevkalâde emeği geçen, İmam'ın 15 Hordad kıyamındaki yarenlerinden biri olup hareket boyunca imamın yanında yer alan Ayetullah Seyyid Ali Hamanei İran'ın yeni lideri olarak seçiliyor.
Veladetinden Rıhletine İmam Humeyni (r.a) 9
İslamın izzetli önderi (3)