• Nombre de visites :
  • 1827
  • 1/3/2011
  • Date :

İmam Bâkırın (a.s) İmamet Dönemi -1

imam bâkırın (a.s) imamet dönemi

İmam Bâkır"ın (a.s) 19 yıllık imamet dönemi (h:95-114) şöyle özetlenebilir:

Babası -İmam Seccad (a.s)- ömrünün son anlarında onu kendi yerine ve Şia"nın önderliğine tayin eder ve bunu, diğer evlatları ve akrabaları huzurunda gerçekleştirir. Rivayetlerin dilinde ilim veya Resulullah"ın (s.a.a) silahını ihtiva eden bir sandığı ona göstererek buyurur: "Ey Mu-hammed, bu sandığı evine götür."

Sonra da yanındakilere dönerek, "Dirhem ve dinar değil, ilim sandığıdır bu." buyurur.[1]

İmam bu tabirleri kullanarak, ilmî-fikrî (ilim) önderliğin ve inkılâbî komutanlığın (Peygamberin silahı) mirasçısı olarak tanıtır, İmam Muhammed Bâkır"ı (a.s).

Şiîliğin ilkeli ve inkılâbî davetini yaymak için İmam ve samimi dostlarının başlattığı faaliyet, daha ilk günlerde yeni bir şekil aldı. Bu davet, Medine ve Kufe gibi Şia nişin beldelere, özellikle Emevî saltanat merkezinden uzak kalan İslâm topraklarının bazı bölgelerini de katarak Şiî düşünce tarzı kapsamına aldı. Bu bağlamda, Şiî tebligatının en çok etkili olduğu ve rivayetlerde de vurgu yapıldığı yerin Horasan olduğunu görmekteyiz.[2]

Bu yorucu süreç içinde İmam ve yaranını, dur-durak bilmez harekete sevk eden, ısrarla ilâhî vazifeyi hatırlatmasının saikı, sosyal ve düşünsel gerçeğin üzücü bir durumda oluşudur.

Toplum bireyleri, bir yandan, almış oldukları yıkıcı ve kof eğitim neticesinde her geçen gün sosyal yozlaşma batağına gömülüyor ve halkın geneli de yöneticileri gibi, imamet makamının kurtuluş çağrısına kulak asmıyor ve bu durum "Davet ettiğimizde, bize icabet etmezler."[3] cümlesiyle tarihe geçiyordu; diğer yandan da, mezkur sapıklıktan kurtulmak için tutunabilecekleri hiçbir dal kalmamıştı. Bu insanları hidayete götürecek Şia"nın himmet ve çağrısı olmasaydı hepten dalalette kalacaklardı. Yukarıdaki hadisin devamında, bu gerçeğe şu cümle ile vurgu yapmıştır:

"Kendi hâllerine bıraktığımız takdirde ise, başka hiçbir vesileyle hidayet bulamazlar."[4]

Bu sosyal yozlaşma ve dengesizliğin bilincinde olan İmam, düşünsel ve kültürel alanda inhirafın müsebbibi olan satılmış şair ve âlimler karşısına dikilerek serzeniş akımı başlatır. Ola ki o uyuşuk vicdanları veya en azından olup bitenlerden bihaber müritlerinin vicdanlarını uyandırsın.

Dönemin şairlerinden olan Kesir"i şu cümlelerle serzeniş eder:

"Abdülmelik"i översin öyle mi?!"

Kesir de bunun altından çıkmak için pişkinlikle şöy-lesi bir yorum getirir:

"Ben, hidayet önderi olarak övmedim onu. Sadece aslan, güneş, deniz, ejderha ve dağ gibi sözcükler kullanarak aralarında bir benzerlik kurmak istedim. Aslan köpek türünden bir hayvan, güneş donuk bir cisim, deniz cansız bir gövde, ejderha pis kokulu bir sürüngen, dağ ise taş yığınıdır. İmam, bu anlamsız ve yersiz yorum karşısında manidar bir tebessüm eder.

Bu arada, devrimciliği ve ilkeliliğiyle tanınan yüce şair "Kumeyt" kalkarak Haşimi kasidelerinden birini inşat eder. Böylece bu tür sanat karşısında farklı bir sanat ortaya koyarak yorumu, oracıkta bulunanlara ve bu olayı duyacak olanlara bırakır.[5]


[1]- Bihar"ul-Envar, c.46, s.229

[2]- Ebu Hamza Sumalî"nin rivayeti buna örnek teşkil etmektedir. Bihar"ul-Envar, c.46, s.357 ve c.46, s.338

[3]- Bihar"ul-Envar, c.46, s.288.

[4]- Bihar"ul-Envar, c.46, s.288.

[5]- Menakıb-ı İbn-i Şehraşub, c.4, s.207.

İmam Bakır (as)ın Kültürel Mirası -3

İmam Bakır (a.s)’ın Cabir’e Vasiyeti

İmam Muhammed Bakır (as)’dan Bir Mucize

İmam Bakır (a.s) Parlayan Bir Nur

Hz. Muhammed Bâkır’ın (as) Hayâtı

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)