İslam Devletinin Kuruluşu-6
Medine şehri bu yeni dönemde güvenli ve istikrarlı bir hayata kavuştu. Bu durum başlangıçta Hz. Peygamber'in (s.a.a) çağrısını reddeden, bu çağrıda kendi inançlarını tehdit eden bir yön gören diğer güçlerin canını sıktı. Oysa şimdi Müslüman toplumu, insanı ahlâkî erdemlere doğru yükselten bir yapı, sürekli gelişen ve hiç kimsenin, risaletini yaymasını engelleyemediği düzenli bir güç hâline geldi. Bu yüzden sözünü ettiğimiz güçlere mensup birçok kişi Müslüman olurken, diğer bölümü ya bu toplumdan uzak durmayı veya onunla ittifak ilişkisine girmeyi plânlıyordu.
Öte yandan Hz. Peygamber (s.a.a) münafıklık hareketi ile genç İslâm'ı yıkmayı amaçlayan, Müslümanlar arasında ayrılık tohumları ekerek saflarını parçalamaya uğraşan ve içinde kin tutup fırsat gözeten Yahudi çabalarını da gözlem altında tutuyordu.
Uzun bir süre geçmeden İslâmiyet Medine şehrinin her evine girmeyi başardı. Genele yayılmış toplumsal düzen, İslâm'ın hâkimiyeti ve Resulullah'ın (s.a.a) önderliği altında düzene girip toplumun bünyesine oturdu.
Bu dönemde zekât, oruç hükümleri ile had cezalarını uygulamaya ilişkin hükümler yasallaştırıldı. Ayrıca namaza çağırmak için ezan okuma uygulaması da bu dönemde yürürlüğe girdi. Bundan önce Hz. Peygamber (s.a.a) namaz vakti girince birini vaktin geldiğini yüksek sesle duyurmakla görevlendirmişti. Şimdi ise ilâhî vahiy inerek Resulullah'a (s.a.a) ezanın içeriğini ve şeklini bildirdi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.a) bizzat Bilal'i çağırarak ona ezanın şeklini öğretti.
6- Kıblenin Değişmesi
Hz. Peygamber (s.a.a) Mekke'de kaldığı süre boyunca namazlarında yönünü Beytu'l-Mukaddes'e doğru dönerdi. Medine'ye hicret edişinin on yedinci ayına kadar namazlarında yöneldiği bu yönü değiştirmedi. Sonra yüce Allah ona namazlarını Kâbe'ye yönelerek kılmasını emretti.
Yahudiler İslâm dinine yönelik düşmanlıklarında, Resulullah'ı ve ilâhî risaleti alaya almalarında o kadar ileri gittiler ki, Müslümanların Yahudilerin kıblesine uymalarını onlara karşı övünme konusu olarak kullandılar. Bu durum Hz. Peygamber'i (s.a.a) üzüyordu ve bir an önce kıble değişimi ile ilgili ilâhî vahyin inmesini bekliyordu. Bu sırada bir gecenin hayli ilerlemiş bir saatinde dışarı çıktı ve uzun süre gökyüzüne bakarak geceyi sabahladı. Aynı gün öğle namazının vakti gelince, Salimoğulları'nın mescidinde bulunuyordu. Öğle namazının ilk iki rekâtını kılmıştı ki, ansızın inen Cebrail (a.s) kolundan tutup yüzünü Kâbe'ye doğru çevirdi. Bu konuda ona şu ayet indi:
"Biz senin yüzünün göğe doğru çevrilip durduğunu görüyoruz. Elbette seni, hoşlanacağın bir kıbleye döndüreceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir…”[1]
Kıblenin değiştirilmesi olayı, Müslümanların Resulullah'ın (s.a.a) emirlerine ne derecede boyun eğdiklerini, ona ne oranda itaatkâr olduklarını belirleyen bir sınav, Yahudilerin inatçılıklarına, alaycı tavırlarına karşı bir meydan okuma ve onların komplolarına verilmiş bir karşılık mesabesinde idi. Ayrıca Müslüman kimliğini oluşturma yönünde atılmış yeni bir adım niteliği taşıyordu.
[1]- Bakara, 144
İslam Devletinin Kuruluşu-5
İslam Devletinin Kuruluşu-4