Toprak mı kanadı, can mı çırpındı
Kerbela çölünde Ali’nin oğlu
Güneş mi kavruldu, sahra mı yandı
Kerbela çölünde Ali’nin oğlu
Bir kudret elinde sahra yakılmış
Yollara şuheda kanı dökülmüş
Sulara sellere zehir ekilmiş
Kerbela çölünde Ali’nin oğlu
Bu ne mukadderat, bu nasıl yazı?
Depreşir canların kanlara nazı
Bir tepsi içinde mübarek yüzü
Kerbela çölünde Ali’nin oğlu
Bu çöller katline ferman mı senin
Başın Yezidiye derman mı senin
Göğsün kılıçlara kalkan mı senin
Kerbela çölünde Ali’nin oğlu
Yetiş düldül, yetiş can Zülfikar
Yetiş Ehl-i Beyt’in sultanı Haydar
Güle kıran girdi, bülbüller ağlar
Kerbela çölünde Ali’nin oğlu
Şu cihan nurunun yarı sen idin
Yanan yüreklerin carı sen idin
Haydar-ı Kerrar’ın nuru sen idin
Kerbela çölünde Ali’nin oğlu
Uyan ey şuheda, uyan da çırpın
Sana mezar olmaz Kerbela çarkın
Daha değmeyecek yaşına kırkın
Kerbela çölünde Ali’nin oğlu
Kuzgun pusu kurmuş sahra içinde
Mazlumlar kırılmış kutsal gücünde
Muhammed okunur kanlı saçında
Kerbela çölünde Ali’nin oğlu
Fatımet-üz Zehra, ey vuslat ana
Sen ne isim verdin mahzun cana
Diyeceğim vardır ulu divana
Kerbela çölünde Ali’nin oğlu
“Aydoğan’ım” vur taşlara başını
Bu katliam mukaddera işi mi?
Ben ulu Mevla’ya saldım düşümü
Kerbela çölünde Ali’nin oğlu
Mustafa Aydoğan