Türk Edebiyatı Tarihi-3
Uygurların ikinci devresinde ortaya konan eserlerde mühim değişiklikler görülür. Her şeyden önce Göktürk yazısı bırakılmış, Soğd alfabesiyle eserler verilmiştir. Bunun sebebi dindir. Maniheizmin kabulüyle Maniheist olan Soğdların yazısı alınmış, fakat Göktürk yazısı az da olsa kullanılmıştır. İkinci bir sebep 840 yılından sonra Uygurlar yerleşik bir medeniyete geçmişlerdir. Dil, gerek, sentaks gerekse yabancı kelimelere açıldıkları için, bozulmuş ve açıklığını kaybetmiştir. Bu devirde Nasturiliğe ait metinler de olmakla birlikte daha çok Budizm ve Maniheizm dinlerine ait eserler ağır basarlar. Ayrıca hukuk, tıp, tarih ve coğrafya ile ilgili kitapların bulunduğunu zikretmek gerekir. Bu eserlerin bazıları tercümedir. Belirli bölgelerde parça parça bulunan metinler toplama olarak belirli isimlerde, eser olarak ele geçenlerse taşıdıkları adlarla neşredilmişlerdir.
Prof. W. Bang, V. Gabain ve büyük Türk filologu Prof. Dr. Reşit Rahmeti Arat'ın birlikte çalışmalarının sonucu on cüzden meydana gelen ve Berlin Prusya Akademisi yayınları arasında yer alan Turfan Türk Metinleri; yine Turfan'da Bulunan İki Kazık Üzerindeki Yazılar; Hoça'da Bulunan Türkçe Mani Metinleri; dört cüzden meydana gelen ilk üçü Müller, dördüncüsü Gabain tarafından hazırlanan ve Prusya Akademisince neşredilen Uygurica; Radloff'un hazırlamaya başladığı ve Prof. Malov'un 1928 yılında neşrettiği yedisi Buda, ikisi Mani ve biri Hıristiyanlığa ait olan Uygur Dili Yadigarları; Von le Cog'un 1910 yılında Berlin Akademisi yayınları içinde neşrettiği Mani Dinine Ait Bir Metin Parçası; Bang ve Reşit Rahmeti'nin birlikte 1932 yılında neşrettikleri Eski Turfan Şarkıları ve Reşit Rahmeti Arat tarafından neşredilen Tıbba Dair Eserler parça parça eserlerdir.
Bunlardan başka Altun Yaruk ile İki Kardeş Hikayesi başlı başına eser olarak Uygur Türk Edebiyatı içinde hususi bir değere sahiptir. Altun Yaruk 1697 yılında istinsah edilen Budist Sarı Uygurlara ait olan bir eserdir. Prof. Malov tarafından bulunan eser Budizm'e ait olup, bu dinin akide ve ahlakla ilgili esaslarından bahsetmektedir.
1908 yılında Kansu vilayetinde bulunan İki Kardeş Hikayesi'nin aslı Paris'te Bibliothèque Nationale'dedir. Eser ilk önce Cl. Huart, 1914 yılında da Pelliot tarafından neşredilmiştir. Türkiye'de Hüseyin Namık Orkun, Pelliot neşrine dayanarak Prens Kalyanamkara ve Papamkara Hikayesinin Uygurcası adıyla Dil Kurumu yayınları arasında bastırmıştır. J.R. Hamilton ise eserin Le Conte Bourdhique adıyla son ve mükemmel neşrini yapmıştır.
Turfan Türk Metinleri adlı eserin bunlar içinde ayrı bir yeri vardır. Bilhassa 8. cüzde yer alan Sekiz Yükmek adını taşıyan metin, kelime zenginliği bakımından dikkati çeker. Ayrıca açık bir ifadenin hakim olduğu metinde yer alan mefhumların Türkçede karşılanışı esere ayrı bir değer katar.
İslamiyetten Önceki Türk Edebiyatının örneklerini veren Göktürk ve Uygur metinleri şüphesiz sadece bunlar değildir. Ele geçmeyen ve geçmesi muhtemel metinlerin de olduğunu düşünmek gerekir. Zaten abidelerde kullanılan dilin bir hayli işlenmiş edebi bir dil olması çok öncelerde Türk dili yadigarlarının bulunması gerektiğini düşündürmektedir.
Yalnız Uygurların edebiyatlarının bir devamı olarak teşekkül eden İslamiyetten sonraki eserlerde Uygur yazısı kendisini uzun müddet korur. İslamiyetin kabulüyle alınan İslami Türk yazısıyla atbaşı yürüyen ve ikili bir alfabenin içine giren Türklük alemi, eserlerinde her ikisine de yer verir. Uygur yazısını bilen katipler “bahşı” adıyla anılır ve Uygur yazısı paralarda da görülürdü. Hakaniye Devletinde, Moğol İmparatorluğunda, İlhanlılar zamanında, Timurlular ve Altınordu Devletinde İslami Türk yazısına yer verilmekle birlikte, resmi kitabette daima Uygur yazısı kullanılmıştır. Hatta Anadolu Türkleri de bu yazıyı bilip kullanmışlar ve bu durum Fatih zamanına kadar kendini korumuştur. Bilindiği üzere Fatih Sultan Mehmed Han zamanında bazı yarlıklar bu harflerle yazılmıştır.
Kaşgarlı Mahmud'un Divanü Lügati't-Türk adlı eseri bir tarafa bırakılırsa, İslami Türk Edebiyatının başlangıcında yer alan eserler Kutadgu Bilig, Atabetü'l-Hakayık, Bahtiyarname, Miracname, Tezkiretü'l-Evliya ve Mir Haydar'ın Mahzenü'l-Esrar tercümesi Uygur yazısıyla yazılan eserlerin başında gelmektedir. Fakat bu eserlerin İslami Türk yazısına yer veren nüshalarını da zikretmek gerekir.
KaynaklarRehber ansiklopedisi
Türk Edebiyatı Tarihi-2
Türk Edebiyatı Tarihi-1