Masumların Ramazanı 7
Kadir gecesini derk etmek, büyük bir başarıdır. Bu başarı, herkese nasip olmamaktadır. Kadir gecesinin belirli bir gece olmaması ve üç geceden biri sayılması ve benzeri meseleler, öylesine sıradan meseleler değildir. Bu yüzden kadir gecesini derk etmeye aşık olan büyükler, bu geceyi ihya hususunda büyük ve sürekli bir çaba içinde olmuşlardır. Bunun bir örneği de Mirza Kummi ve Seyyid Şefti’nin çağdaşlarından olan ve Bahr’ul Ulum ve Sahib’ur- Riyaz’ın öğrencilerinden olan Hacı İbrahim Kelbasi’nin bir yıllık ibadetidir. O Kadir gecesini ibadetle terk etti. Zira bir yıl boyunca geceyi sabaha kadar ibadetle geçirdi. [1]
“Ariflere hakikaten gece karanlık değildir.
Allah erlerinin gecesi âleme nur saçan gündüzdür.”
Ramazan Ayı İle Vedalaşmak
Ramazan ayının sonuna yaklaştıkça ilahi velilerin bu maneviyat deryasına olan aşk ve heyecanı daha da bir alevlenmektedir. Masumların (a.s) rivayetlerinden anlaşıldığı kadarıyla ayın son gecesi de özel bir takım niteliklere sahiptir. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Ramazan ayının son gecesi geldiğinde melekler şöyle seslenirler:
“Ey Allah’ın kulları! Selam olsun sizlere! Gerçekten de Allah günahlarınızı bağışladı ve tövbenizi kabul etti. Bundan sonra nasıl olacağınıza bir bakın.”[2]
Muhammed b. İclan şöyle diyor: “İmam Sadık’ın (a.s) şöyle buyurduğunu işittim: “Ramazan ayı geldiğinde Ali b. Hüseyin (a.s) hiçbir kölesini ve cariyesini dövmüyordu. Bir hata yaptıklarında bile onu yazıyor, Ramazan ayının son gecesi geldiğinde hepsini çağırıyor, bir yere topluyordu. Daha sonra o yazıyı çıkararak onların yaptıkları hataları okuyor ve hepsinden bu konuda itiraf alıyordu. Daha sonra da ayağa kalkıyor ve herkesin yüksek sesle şöyle demesini istiyordu: “Ey Ali b. Hüseyin! Sen amellerimizi saydığın gibi Rabbin de senin yapmış olduklarını muhasebe etsin, yazsın. Şüphesiz ki o, sana yaptıklarını haber verecektir. Küçük veya büyük, yapmış olduğun her şeyin hesabını soracaktır. Biz, amellerimizi senin yanında bulduğumuz gibi, sen de O’nun nezdinde olan şeyleri elde edeceksin. O halde bağışlanmanı istediğin gibi sen de bizleri bağışla. Sen bizleri bağışlarsan, şüphesiz onu bağışlayıcı ve merhamet edici bulursun. Ey Ali b. Hüseyin! Hakim ve adil olan Allah karşısındaki küçüklüğünü göz önünde bulundur. Şüphesiz Allah, hardal tanesi kadar hiç kimseye zulüm etmez ve her ameli yerine getirir. Bizi bağışla ve affet ki Allah da seni affetsin.”
Bu esnada ağlamalar başlıyor, Allah ile münacaat ediliyordu. Daha sonra İmam (a.s) onları tek tek öpüyor ve şöyle buyuruyordu: “Ben sizleri affettim, acaba siz de beni affettiniz mi, benden hoşnut oldunuz mu?” Onlar şöyle diyorlardı: “Evet ey efendimiz, biz sizi affettik, siz bize kötülük etmediniz.” İmam (a.s) daha sonra hepsinin şöyle demesini istiyordu: “Allah’ım! O bizleri affettiği gibi sen de Ali b. Hüseyin’i affet, o bizleri esaretten kurtardığı gibi sen de onu ateşten kurtar.” Daha sonra İmam (a.s) şöyle buyuruyordu: “Amin! Ey âlemlerin Rabbi olan Allah’ım! “ Daha sonra İmam hepsini özgür kılıyordu.”[3]
ABNA.İR
[1] Sima-ı Ferzanegan, s. 167
[2] Bihar’ul Envar, c. 93, s. 361
[3] Bihar’ul Envar, c. 5, s. 186
Masumların Ramazanı 6
Masumların Ramazanı 5