Düşman, Müslüman ülkelere ve hudutlarına saldırırsa, can ve mal feda etmek de dahil olmak üzere mümkün olan her türlü vesileyle Müslümanların savunma yapması farzdır. Bu konuda şer'î hâkimden (=veliyy-i emr'den) izin almak gerekmez. |
Müslümanlar, ecnebilerin ister direkt olarak, ister iç veya dış uşakları aracılığıyla Müslüman ülkeleri istila etmeyi planladıklarından endişe duyarlarsa, mümkün olan her türlü araçla savunmaları farzdır. |
Yabancı güçler tarafından İslâm ülkelerinde hazırlanan ve çizilen bir takım komplo ve planlar sonucu onların İslâm ülkelerine musallat olacaklarından korkulursa, mümkün olan her türlü araçla planlarını bozup, komplolarını etkisiz hâle getirmek ve nüfuz alanlarının genişlemesini önlemek, Müslümanlara farzdır. |
Yabancıların siyasi, iktisadi veya ticari etkinliklerinin genişlemesi sonucu, Müslüman ülkelere musallat olacaklarından korkulursa, Müslümanların mümkün olan her türlü araçla İslâm ülkelerini savunmaları, ecnebilerin iç ve dış uşaklarının güçlerini yok etmeleri farzdır. |
İslâm ülkeleriyle yabancı ülkeler arasında gerçekleşen siyasi ilişkiler sonucu, onların İslâm ülkelerine musallat olacaklarından korkulursa, sadece siyasi ve iktisadi sulta olsa bile, Müslümanlar bu tür i-lişkilere muhalefet etmeli ve hâkim devletleri bu tür ilişkileri kes-meye zorlamalıdırlar. |
Ecnebilerle ticari ilişkiler sonucu Müslümanların borsalarına iktisadi darbe ineceğinden, ticari ve iktisadi bağımlılığa yol açacağından endişe duyulursa, bu tür ilişkileri kesmek farz ve bu tür ticaretler haramdır. |
İslâm ülkelerine hâkim olan devletlerden herhangi birinin ecnebilerle, İslâm ve Müslümanların maslahatına ters düşecek bir şekilde, siyasi veya ticari herhangi bir ilişki kurması caiz değildir. Eğer herhangi bir devlet böyle bir ilişkide bulunmağa kalkışırsa, diğer Müslüman devletlerin onu mümkün olan her yol ile bu ilişkiyi kesmeye zorlamaları farzdır. |
İslâm ülkelerinin başında olanlar veya bazı millet vekilleri ve senatörler, İslâm ve Müslümanların maslahatına aykırı olan ecnebilerin her türlü örneğin siyasi, iktisadî veya askerî nüfuzlarının genişlemesine sebep olursa, (o görevi üstlenmesi doğru yolla olduğu tasavvur edilse bile) yaptığı bu hıyanetten dolayı hangi makam ve görevde olursa olsun azledilmiş sayılır ve mümkün olan her vesileyle Müslümanlar onu cezalandırmalıdırlar. |
Büyük zalim devletlerin elinde alet olan İsrail gibi devletlerle ticarî ve siyasî ilişkilere girmek caiz değildir ve Müslümanlar mümkün olan her türlü yolla bu ilişkilere muhalefet etmelidirler. İsrail ve uşaklarıyla ticarî ilişkileri olan tüccarlar, İslâm ve Müslümanlara ihanet etmiş ve İslâm hükümlerinin yok olmasına yardımcı olmuş sayılırlar. Müslümanlar bu gibi hain devlet ve tüccarlar ile her türlü ilişkiyi kesip, onları tövbe etmeye ve bu tür ilişkileri kesmeye zorlamalıdırlar. Canın ve malın savunulmasına ilişkin hükümler "Tahrirü'l-Vesile" adlı kitapta açıklanmıştır; isteyen oraya bakabilir. |
Yabancı kuklaların (Allah onları zelil etsin) emriyle açıkça Kur'ân-ı Kerim ve Peygamber efendimizin (Allah ona ve Ehlibeyti'ne rahmet etsin) sünnetine aykırı olarak zalim devletlerin yasama meclislerinin onayından geçen kanun ve kararlar, İslâm açısından geçersizdir ve herhangi bir kanuni değer taşımazlar. Müslümanların, bu işi emredenlere ve buna oy verenlere mümkün olan her türlü yolla sırt çevirmeleri gerekir; onlarla ilişkiye girmemelidirler ve muamele yapmamalıdırlar. Onlar suçludurlar ve onların onayladıkları kanun ve yasalara uyanlar da fasık ve günahkârdırlar. |