Vasiyet; insanın, ölümünden sonra kendisi için bazı işlerin yapılmasını istemesine veya ölümünden sonra malvarlığının bir kısmını başkasının mülkiyetine geçmesini söylemesine ya da kendi evladı ile yetki sahibi olduğu kimseler hakkında belirli bir kimseyi yetkili tayin etmesine denir. Kendisine vasiyet edilen [ve vesâyeti yüklenen] kimseye "vasî" denir. |
Bir kimse, dilsiz olmasa bile maksadını ifade edecek bir işaretle de vasiyette bulunabilir. |
Ölen kimseden, altını imzaladığı veya mühürlediği bir yazı [vasiyetname] ele geçince, eğer o yazı maksadını açıklayacak şekilde olur ve onun bunu vasiyet için yazdığı da anlaşılırsa, ona uygun olarak amel edilmelidir. |
Vasiyet eden kimsenin akıllı ve baliğ olması gerekir. On yaşında olup, iyiyi kötüden ayırt edebilen mümeyyiz çocuğun cami, köprü, su membaı inşası gibi hayır işler için vasiyet etmesinde sakınca yoktur. Ayrıca insan, vasiyeti kendi istek ve iradesi üzerine yapmalıdır. Yine, vasiyet edenin bulûğa ererken sefih ve de şer'î hâkimin emriyle malî tasarrufları yasaklanmış kimselerden olmaması gerekir. |
Bilerek kendisini yaralayan yahut zehirleyen ve ölümünün de bu işlerden dolayı olduğu kesin olarak bilinen veya zannedilen kimse, malının bir kısmının herhangi bir harcamada bulunulması için vasiyet ederse, geçerli olamaz. |
Bir şeyin bir kimseye verilmesi vasiyet edilirse, vasiyet eden kimse hayatta olsa bile, malın kendisine verilmesi vasiyet edilen kişi ancak onu kabul ettikten sonra ona mâlik olur. |
Ölüm belirtilerini kendinde görmeye başlayan kimse, yanında bulunan emanetleri hemen sahiplerine iade etmelidir. Eğer halka borcu olur ve onların da ödeme zamanı gelmişse, borçlarını ödemelidir. Ancak, borçlarının ödenmesi için tayin edilen süre dolmaz veya kendisi verebilecek durumda olmazsa, vasiyet etmeli ve bu vasiyete de şahit tutmalıdır. Fakat borcu belli olur ve mirasçılarının da onu ödeyeceğinden emin ise, vasiyet etmesi gerekmez. |
Ölüm belirtilerini kendinde görmeye başlayan kimsenin humus ve zekat borcu veya mezâlimi [yani boynunda şahsen tanımadığı kimselerin malî hakkı] varsa, hemen vermelidir. Ancak, kendisine ait bir malı olan böyle bir kimse, şahsen borcunu verebilecek durumda olmaz veya başkasının onları eda edeceğine sadece ihtimal verirse, vasiyet etmelidir. Üzerine hac farz olan kimsede de hüküm aynen geçerlidir. |
Kendisinde ölüm alametlerini hisseden kimsenin kazaya kalan namaz ve oruçları varsa, bunları ücret karşılığı yerine getirecek birisinin ecîr tutulması hususunda malından vasiyet etmelidir. Hatta mal-varlığı olmayan kimse, birisinin ücret almadan onları yerine getireceğine ihtimal verse bile, yine de vasiyette bulunmalıdır. Kazaya bırakmış olduğu namaz ve oruçları daha önce "Büyük Oğlun Üzerine Farz Olan Babasının Kaza Namazları" hükmünde açıklandığı gibi büyük oğluna farz olursa, ona bilgi vermeli veya yerine getirilmesi için vasiyet etmelidir. |
Ölüm alametlerini kendinde görmeye başlayan bir kimsenin, başkasının yanında veya mirasçıların bilmediği bir yere saklamış olduğu bir malı varsa, eğer bunu bilmemeleri yüzünden hakları zayi olacaksa, onlara bilgi vermesi gerekir. Fakat kendi küçük çocukları için bir kimseyi yetkili kılması gerekmez. Ancak, yetkili birini tayin etmediği takdirde, haklarının veya kendilerinin zâyi olması söz konusu olursa, onların sorumluluklarını üstlenecek emin ve güvenilir birini yetkili kılmalıdır. |