Bir şey vakfedildikten sonra, vakfeden kimsenin mülkünden çıkar; artık hiç kimsenin onu bağışlama, satma ve miras yoluyla ona sahip olma hakkı yoktur. Ancak, 2094 ve 2095. hükümlerde açıklanan şekilde, [vakfedilen mal kullanılmaz hâle gelir veya kendilerine vakfedilen şahıslar arasında ihtilaf söz konusu olursa,] vakfedilen malın satılmasında herhangi bir sakınca yoktur. |
[Vakfederken vakfın özel akdini okumak şarttır; ama] akdin Arapça okunması şart değildir. Örneğin Türkçe olarak, "Kendi evimi vakfettim." denilmesi ile de vakıf sahih olur. Böyle bir vakıf akdinin okunmasından sonra (özel vakıf türünden olsa bile) vakfedilen tarafın, "Ben de bu vakfı kabul ettim." demesine artık gerek yoktur. |
İnsan, vakfetmek için bir malı ayırır ama akdi okumadan önce pişman olur veya ölürse, o malın vakfedilmesi gerekmez. |
Vakfedilecek bir mal, sürekli olarak vakfedilmelidir. Dolayısıyla, on yıl [gibi belirli bir süre üzere] vakfedilen bir malın vakfı batıldır. Bunun gibi on yıla kadar vakfın malı olup, beş yıl vakfa ait olmaması, daha sonra tekrar vakfedilmesi şart koşulan malın vakfı da geçersizdir. Farz ihtiyat gereği vakıf, akit okunduktan hemen sonra gerçekleşmelidir. O hâlde, "Bu malı, ölümümden sonraki bir dönem için vakfettim." diyerek vakıfta bulunan kimsenin vakfı, akdin okunmasından ölümüne kadar vakfedilmemiş olduğundan dolayı sakıncalıdır. |
Bir mal, ancak vakfedilen kimsenin kendisinin, velisinin veya vekilinin yetkisine bırakıldığı takdirde sahih olur. Dolayısıyla bir şeyi, kendi küçük çocuklarına vakfeder ve onların mülkü olması maksadıyla onu onların adına muhafaza ederse, vakıf sahihtir. |
Cami olarak vakfedilen bir yeri devretme niyetiyle orada namaz kılınmasına izin verirse, herhangi bir kimsenin orada namaz kılmasıyla vakıf gerçekleşir. |
Vakfeden kimsenin akıllı olması, bulûğa ermesi, kendi istek ve bilinci üzere vakfetmesi ve de şer'î açıdan kendi malları üzerinde tasarruf hakkını kullanma yetkisine sahip olması gerekir. Dolayısıyla bulûğa ererken sefih olan veya şer'î hâkim tarafından malî tasarrufları yasaklanan sefih kimsenin sahip olduğu bir malı vakfetmesi, kullanma yetkisi olmadığından dolayı doğru değildir. |
Bir malı, henüz dünyaya gelmemiş kimseler için vakfetmek sahih değildir. Ama içlerinden bazısı hayatta olan kimseler için bir malı vakfetmek sahihtir; henüz dünyaya gelmemiş olan diğer bazıları ise, dünyaya gelince bu malda öncekilerle ortak olurlar. |
Bir şeyi kendisi için, meselâ bir dükkanın gelirini, öldükten sonra kendi kabrine harcamaları için vakfederse, sahih olmaz. Ama örneğin bir malı, fakirlere vakfeder ve sonradan kendisi fakir düşerse, o vakfın gelirlerinden yararlanabilir. |
Vakfeden kimse, vakfettiği şey için mütevelli tayin ederse, vakfeden kimsenin anlaşmasına uygun davranılmalıdır [tayin ettiği kimse mütevelli olarak kabul edilmelidir]. Eğer mütevelli olarak birini tayin etmez ve örneğin, kendi evladı gibi belli şahıslara vakfetmiş olursa, sonraki kuşakların da menfaatlerini ilgilendiren vakıfla ilgili maslahatlar konusunda şer'î hâkim yetkilidir. Fakat sadece mevcut kuşağın menfaatlerini ilgilendiren şeylerde ise, bulûğa erdikleri takdirde yetki kendi ellerindedir. Baliğ olmadıkları takdirde ise, onların velisi yetkilidir; vakfedilen şeyden yararlanmak için şer'î hâkimin izni gerekmez. |