Müslümanın Usûl-i Din (dinin temel inançları) hususundaki delile dayalı olmalıdır. Ancak dinin zarurî [=Müslümanla-rın inancı hepsinin kabullendiği tartışma götürmeyen kesin] hükümleri dışında ya müçtehit olup hükümleri delillerden çıkarabilmeli ya bir müçtehidi taklit yani onun emirlerine göre hareket etmeli ya da üzerine düşen görevini yerine getirdiğinden emin olabilecek bir şekilde ihtiyat etmelidir; örneğin müçtehitlerden bazılarının görüşüne göre haram, bazılarının görüşüne göre de haram olmayan bir ameli yapmamalı ve yine bazılarına göre farz ve bazılarına göre müstehap bilinen bir ameli de yapmalıdır. Böylece müçtehit olmayan ve ihtiyata uyamayan kimselerin bir müçtehidi taklit etmeleri gerekir. |
Hükümlerde taklit etmek, bir müçtehidin fetvalarına göre amel et-mek demektir. Taklit edilecek müçtehit erkek, bulûğ çağına ermiş, akıllı, Şia-i İsna Aşeriyye (=İmamiyye Şiası), helâlzâde, yaşayan ve adil olmalıdır. Yine farz ihtiyat gereği, taklit edilecek müçtehit dünyaya düşkün olmamalı ve bilgi açısından diğer müçtehitlerden üstün olmalı, ya-ni Allah'ın hükmünü anlamada kendi zamanında yaşayan müçtehitlerin hepsinden daha üstün olmalıdır. |
Müçtehit ve müçtehitler arasında en bilgili olanını üç yolla tanı-mak mümkündür: 1) İnsanın kendisinin bu hususta kesin bilgi edinmesi; meselâ, kendisi ilim ehlinden olup müçtehidi ve müçtehitler arasında en bilgili olanı tanıma gücüne sahip birisi olması gibi. 2) Müçtehidi ve müçtehitler arasında en bilgili olanını tanıma gücüne sahip iki adil ve âlim şahıs, bir kimsenin müçtehit veya müçtehitler arasında en bilgili olduğunu tasdik etmeleri ki, bu da diğer iki adil âlimin onların sözlerine karşı çıkmaması şartıyla olur. 3) Müçtehit ve müçtehitler arasında en bilgili olanını tanıyabilecek güçte olan ve sözleri insana güven veren bir grup ilim ehlinin [=ulemanın] bir kimsenin müçtehit veya müçtehitler arasında en bilgili olduğunu tasdik etmesi. |
Müçtehitler arasında en bilgili olanını tanımak zor olursa, en bilgili olduğunu zannettiği bir kimseyi taklit etmeli; hatta bir kimsenin müçtehitler arasında en bilgili olduğuna zayıf bir ihtimal verir ve başkasının ondan daha bilgili olmadığını biliyorsa, farz ihtiyat gereği onu taklit etmelidir. Eğer bir kimsenin nazarında diğerlerine göre en bilgin, ancak birbirleriyle bilgi açısından aynı mertebede olan bir kaç kişi varsa, onlardan herhangi birisini taklit etmelidir. |
Müçtehidin fetvasını elde etmenin dört yolu vardır: 1) Müçtehidin kendisinden işitmek. 2) Müçtehidin fetvasını nakleden iki veya bir adil[1]kişiden işitmek. 3) Güvenilir ve doğru konuşan bir kimseden işitmek. 4) Müçtehidin ilmihâl kitabında görmek, elbette insan onun doğruluğuna güveniyorsa.
[1]- [Bu konuda bir adil kişinin yeterli oluşu için bakınız: Tahriru'l-Vesile, Taklit hükümleri, H: 21] |
İnsan müçtehidin fetvasının değiştiğine dâir kesin bilgisi olmazsa, ilmihâl kitabında yazılı olana göre amel edebilir; fetvasının değiştiğine ihtimal verirse, araştırması gerekmez. |
En bilgili müçtehidin fetva verdiği konuda [şer'î hükümde], onun mukallidi, yani onu taklit eden kimse, başka bir müçtehidin fetvasına uyamaz. Ama eğer fetva vermez de "İhtiyata uygun, şu şekilde amel etmektir." derse, meselâ; "Namazın üçüncü ve dördüncü rekâtında tesbihat-ı erbaa yani, Subhanellahi ve'l-hamdu lillahi ve la ilâhe il-lellahu vellahu ekber zikrini üç defa tekrarlamak ihtiyata uygundur." derse, mukallit, ya farz ihtiyat denen bu ihtiyata uyup üç defa okur veya farz ihtiyat gereği ilmi en bilgili müçtehitten daha az, ama diğer müçtehitlerden daha üstün olan başka bir müçtehidin fetvasına uyar; eğer o, bir defa söylemeyi yeterli görüyorsa bir defa söyleyebilir. En bilgili müçtehit; "Hüküm, üzerinde teemmül edilmesi (=geniş-çe durulması) gereken veya işkallı (=sakıncalı) bir hükümdür." derse, yine aynı durum geçerlidir. |
En bilgili müçtehit, bir konuda fetva verir ve daha sonra o hususta ihtiyata uygun bir hüküm açıklarsa, meselâ, "Necis kap, bir defa çok suda yıkanırsa pak olur; ancak üç defa yıkamak ihtiyata uygundur." derse, onu taklit eden şahıs bu konuda başka bir müçtehidin fetvasına göre hareket edemez; en bilgili müçtehidin ya vermiş olduğu fetvasına veya fetvadan sonra açıklamış olduğu ve "müstehap ihtiyat" denilen ihtiyata uymalıdır. Ancak başka bir müçtehidin fetvası, ihtiyata daha uygun olursa, o zaman onun fetvasına göre de amel edebilir. |
İlk taklit eden kimsenin ölmüş olan müçtehidi taklit etmesi, caiz değildir. Ama ölmüş olan müçtehidin taklidinde kalmanın sakıncası yoktur. Ancak ölmüş olan müçtehidin taklidinde kalmak, yaşayan müçtehidin fetvasına dayalı olmalıdır. [Yani ölmüş olan müçtehidi taklit etmek konusunda yaşayan bir müçtehidin fetvasına göre davranmalıdır.] Bazı konularda yaşayan bir müçtehidin fetvalarına göre amel etmiş olan kimse, o müçtehidin ölümünden sonra tüm konularda onu taklit edebilir. |
Bir konuda, bir müçtehidin fetvasına göre amel eder ve onun ölümünden sonra da aynı konuda yaşayan bir müçtehidin fetvasına u-yarsa, aynı hususta yeniden, ölmüş olan müçtehidin fetvasına uyamaz. Ama hayatta olan müçtehit, konuyla ilgili olarak fetva vermeyip, ihtiyat eder ve onu taklit eden de bir süre o ihtiyata uyarsa, tekrar ölmüş olan müçtehidin fetvasına dönebilir. Meselâ, bir müçtehit namazın üçüncü ve dördüncü rekâtında tesbihat-ı erbaa yani Subhanellahi ve'l-hemdu lillahi ve la ilâhe illellahu vellahu ekber zikrini bir defa söylemeyi yeterli bilir ve onu taklit eden kimse de buna uyarak bir müddet bir defa okur, daha sonra o müçtehit dünyadan göçer ve yaşayan müçtehit, bunun üç defa okunmasını farz ihtiyat bilir ve onu taklit eden de bir müddet bu ihtiyata göre amel edip üç defa okursa, tekrar vefat eden müçtehidin fetvasına dönüp bir defa okuyabilir. |