Vasiyet; insanın, ölümünden sonra kendisi için bazı işlerin yapılmasını istemesine veya ölümünden sonra malvarlığının bir kısmını başkasının mülkiyetine geçirmelerini veya hayırlı işlerde harcamalarını söylemesine ya da kendi evladı ile yetki sahibi olduğu kimseler hakkında belirli bir kimseyi yetkili tayin etmesine denir. Kendisine vasiyet edilen [ve vesâyeti yüklenen] kimseye "vasî" denir. |
Konuşamayan, işaretle maksadını anlatabilirse, işaretle her şeye vasiyet edebilir. Hatta konuşabilen bir kişi, işaretle maksadını anlatır ve vasiyet ederse, vasiyeti sahihtir. |
Ölen bir kişinin imza ve mührüyle yazılı bir vasiyet olursa, alametler vasiyetin ölen kişiye ait olduğunu gösterirse, o vasiyete amel edilmelidir. |
Vasiyet eden kişi, baliğ, akıllı olmalı ve aptal olmamalıdır. Vasiyeti kendi isteğiyle yapmalıdır. Şu halde, baliğ olmayan çocuğun vasiyeti sahih değildir. Ancak on yaşında olur yakınlarına veya umumun hayrına vasiyet etmiş olursa, bu iki durumda onun vasiyeti sahihtir. Yakınlarından başkası için vasiyet eder veya yedi yaşındaki çocuğun malından az bir miktarın başkasının malı olmasını vasiyet ederse, bu vasiyetin geçerli olması şüphelidir. İhtiyata uymak gerekir. Aptal bir kişinin malında yapmış olduğu vasiyeti geçerli değildir. Malı dışında, mesela ölüm merasimi için vasiyette bulunursa sahihtir. |
İnsan intihar etmek amacıyla, öldürücü bir şekilde kendini yaralar veya zehir içerse; malının bir kısmını belli bir masrafta harcanmasını vasiyet ederek ölürse, vasiyeti sahih değildir. Ancak bunları Allah yolunda cihat amacıyla yaparsa, vasiyeti sahihtir. Malının dışında yapmış olduğu vasiyetler de sahihtir. |
İnsan, malının bir kısmının bir şâhısın olması için vasiyet ederse; vasiyet edilen kişi vasiyet edenin ölümünden önce veya sonra o vasiyeti kabul ederse, vasiyet edilen şey vasiyet edenin malının üçte birinden de fazla olmazsa, vasiyet eden öldükten sonra, vasiyet edilen kişi, o mala sahip olur. |
İnsan, kendisinde ölüm alametlerini gördüğünde, zaman kayıp etmeden halkın emanetlerini geri vermelidir. Veya 2302. meselede açıklandığı gibi onlara haber vermelidir. Bir insan halka borçlu olur, borcu ödeme vakti gelmez veya vakti gelmiş alacaklı istemiyor veya alacaklı ister o ödeyemiyorsa, ölümünden sonra borcun kesin ödeneceğine kanaat edebileceği bir şey yapmalıdır. Mesela borcu olduğunu kimse bilmiyorsa, vasiyet etmelidir. Vasiyetine de şahit tutmalıdır. Ama vermek gücü olur, borcun ödeme zamanı gelmiş, alacaklı da alacağını istiyorsa, ölüm alametlerini görmese de, onu zamanında ödemelidir. |
Ölüm alametlerini kendisinde gören, üzerinde humus, zekât ve başkalarının hakkı olan, o an ödeyemiyorsa; kendisinden malı varsa veya onu birisinin ödeyeceğine ihtimal verirse, ölümünden sonra kesin ödeneceğini kanaat edecek bir iş yapmalıdır. Mesela güvendiği birisine vasiyet etmelidir. Aynı şekilde ona hac vacip olursa, o an naip tutamazsa, vasiyet etmelidir. Ancak şer’i borcunu o an ödeyebiliyorsa, ölüm alametleri olmasa da, zaman kayıp etmeden ödemelidir. |
Kendisinde ölüm alametleri gören, üzerinde kaza oruç ve namazı olursa, ölümünden sonra yapacaklarına kanaat etmesi için bir şeyler yapmalıdır. Mesela kendi malından onları yapması için ecir tutmalarını vasiyet etmelidir. Malı olmaz, ama birisinin ücretsiz yapabileceğine ihtimal verirse, yine de vasiyet etmesi vaciptir. Ancak -büyük oğlan gibi- haber vermesi durumunda onun kaza orucunu tutup namazlarını kılacağını bilirse, haber vermesi yeterlidir. Vasiyet etmesine gerek yoktur. |
Kendisinde ölüm alametlerini gören, başkasının yanında veya bir yere gizlettiği ve mirasçılarının bilmediği bir malı olursa, farz ihtiyat gereği onlara haber vermelidir. Küçük çocukları için kayyım tayin etmesine gerek yoktur. Kayyımları olmaması durumunda malları veya kendileri telef olacak olurlarsa, onlar için güvenilir kayyım tayin edilmelidir. |