TAKVA (1)
Takva: Şuur bilenmişliği, kesintisiz çekingenlik
Takvâ, Allah'tan uzaklaştıracak şeylerden uzaklaşmaktır. Sorumluluk şuurudur takvâ. Allah'a karşı duyulan sevgi ve yakınlıktır. Allah'a yaklaşmak için her çeşit haramdan kaçınmak; O'nun rızasını, O'nun sevgisini yitirmekten çekinmektir.
Takva “Ve-Ka” fiilinden gelir. Masdarı vi-ka-ye'dir. Ve-ka “korundu, kendini zararlı ve eziyet veren şeylerden sakındı” demektir.
Mastarıyla ifade edecek olursak; 'bir şeyi eziyetten korumak, zarar verecek şeyden onu sakındırmak, sakınılması gereken şeye karşı onu himaye etmek' anlamlarına gelmektedir.
Takva ise, ve-ka-ye fiilinden türetilmiş olan ittika fiilinin isim halidir.
İttika fiili, elem ve zarar verecek şeylerden sakınıp kendini iyice koruma altına almak anlamına gelir. Buna göre, ittika ve onun ismi olan takva, lügat itibariyle, kuvvetlice bir himayeye girmek, korunmak, kendini muhafaza altına almak demek olur.
Kavram olarak; nefsi günahlardan korumak demektir; bu ise haramı terkle olur. Kur’an “hududullah”tan söz eder ki, işte bu Allah’ın içinde kalınmasını emrettiği sınırlardır.
Müminlere sürekli olarak “Allah’ın sınırlarını aşmayın” değil, “Allah’ın sınırlarına yaklaşmayın” diye emredilir.
Yaklaşıldığında sınırların aşılması her zaman mümkündür. İşte, bu şekilde Allah’ın çizdiği sınırları aşma korkusuyla bu sınırlara yaklaşmamak, nefsi bu sahada korumak ve sınıra yaklaştırmamak takva’dır.
Evet, işte takva budur. Yani kalp duyarlılığı, şuur bilenmişliği, sürekli korku, kesintisiz çekingenlik ve yolun dikenlerinden uzak durma titizliği… Hayat yolunun dikenlerinden; yani arzu ve ihtiras dikenlerinin, istek ve emel dikenlerinin, korku ve vesvese dikenlerinin, boş umut ve asılsız korku (fobi) dikenlerinin ve daha birçok dikenlerin cirit attığı yol…
“Ey iman edenler! Allah’tan O’na karşı takva’nın gerektirdiği şekilde ittika edin ve ancak Müslümanlar olarak can verin. Toptan Allah’ın ipine sarılın ve ayrılığa düşmeyin” (A’li İmran 102-103)
İnsanın kendisini Allah’ın korumasına bırakması, bu nedenle de ahirete zarar verecek günahlardan çekinip sevaplara koşması takva’dır.
Takva, Kur'an'da hep inanç ve amel ile ilgili açıklamalardan sonra anılır. Bu açıklamalarda bazen neleri yapmanın takva olduğu belirtilirken, diğer yandan nelerin yapılmasının takvaya aykırı olduğu da belirtilmiş olmaktadır.
Yüce Rabbimiz insanın yaratılışını ifade ederken "fücur" ve "takva" terimlerini kullanmaktadır.
"Nefse ve ona 'bir düzen içinde biçim veren'e, ardından ona fücurunu ve takvasını ilham edene andolsun" (Şems, 7-8).
Görüldüğü gibi "takva"nın karşıtı olarak Kur'an'da "fucûr" terimi / kavramı kullanılmaktadır. Fücur ise, birşeyi genişliğine yarıp parçalamaktır. Kavramsal olarak da, hak yolunu yarmak, hak'tan sapıp taşkınlık etmektir. Bu durumda karşıt anlamda kullanılan 'takva'nın anlamı, hak yolunda kalmak, çizilen / belirtilen yolun sınırlarına riayet etmektir. Bu ise, yapılması istenilenleri yapmak ve kaçınılması gereken şeylerden de sakınmakla olur. İşte takva, bu iki halin ifadesidir. Ve bu hal, insanı sarıp-sarmalayan bir örtü gibidir ki, insan onunla kendini korur.
Takvanın Hakikati
Takva ve Değerli Aşamaları