Şehadet ve şehitlerimiz
Şehadet her şeyden önce şer’î bir kavramdır. Yani İslâm’a aittir. Dolayısıyla bir kimsenin “şehit” hükmünde olabilmesi için aranan şartlar vardır ve bu şartlar şer’î hükümlerle belirlenmiştir.
Daha önce Imad Muğniye’nin şehit edilmesi münasebetiyle yazdığımız yazıda da dile getirdiğimiz üzere bu hafta boyunca yayınlanacak yazılarımızda şehadet konusu üzerinde durmak ve tarihe adını yazdırmış bazı şehitlerimizden, özellikle de şehadet yıldönümleri bu aya denk gelen birkaç sembol isimden söz etmek istiyoruz.
öncelikle şehadet kavramı üzerinde durmak istiyoruz.
Şehadet her şeyden önce şer’î bir kavramdır. Yani İslâm’a aittir.
Dolayısıyla bir kimsenin “şehit” hükmünde olabilmesi için aranan şartlar vardır ve bu şartlar şer’î hükümlerle belirlenmiştir. O hükümler de yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’den ve peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)’in yaptığı açıklamalardan çıkarılmıştır. Dolayısıyla, bir kimse damdan düşerek ölse bile görevi başında öldüğü için yahut üzerindeki elbiseye ya da sahip olduğu unvana binaen onu şehit sayan anlayış bu konudaki ahkâm-ı şer’iyeye muvafık değildir.
Ayrıca önemli olan bir kimsenin Allah katında şehit olmasıdır. çünkü şehitlik, mezar taşına veya raporlara yazılması gereken unvan değil ölen kişinin âhiretteki durumunu belirleyecek unvandır. Bu da şehitliğin Allah katında makbul ve geçerli olmasına bağlıdır. Kimlerin bu unvana lâyık olacakları da Yüce Allah’ın kitabında belirlenmiş, Resûlullah (s.a.s.)’ın hadisleriyle yeterince izah edilmiş ve şer’î hükümlerle çerçevesi çizilmiştir.
Kur’an-ı Kerim’de şehitlere büyük müjdeler vardır. Bunlardan bazıları:
"Eğer Allah yolunda öldürülürseniz veya ölürseniz, Allah'ın size lütfedeceği mağfiret ve rahmet onların biriktirdiklerinden daha hayırlıdır." (Ali İmran, 3/157-158)
"Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanmayın. Aksine onlar diri olup Rableri katında rızıklandırılmaktadırlar. Allah'ın lütfundan kendilerine vermiş olduklarıyla sevinç içindedirler ve arkalarından henüz onlara kavuşmamış olanları, kendilerine bir korku olmayacağı ve üzülmeyecekleri üzere müjdelerler." (Ali İmran, 3/169-170)
"Allah, yolunda çarpışıp öldüren ve öldürülen mü'minlerden, karşılığı cennet olmak üzere, mallarını ve canlarını satın almıştır." (Tevbe, 9/111)
Kur'an-ı Kerim'de bunların dışında da şehitlere müjdeler içeren âyetler mevcuttur. Ayrıca Resûlullah (s.a.s.)’ın şehitleri öven, onların Allah katında büyük nimetlere kavuşmalarından, dünyaya gelip yeniden şehit olma arzularından söz eden muhtelif hadisleri bulunmaktadır.
İslâm tarihi şehitlerle doludur. çünkü bu tarih zulüm ve haksızlıklara karşı durma, iman davetinin önündeki engelleri kaldırıp o ışıktan tüm insanlığın yararlanmasını sağlama mücadelesinden ibarettir. Ayrıca Müslümanlar güçlü bir âhiret inancına sahiptirler. Dünya hayatının geçici âhiret hayatının ise kalıcı olduğu konusunda her türlü şüphe ve tereddütten uzak bir inançları vardır. Dünya hayatının asıl kalıcı hayatı kazanmanın aracı olduğunu bilir, kalıcı hayatı kazanmak için geçici hayatı feda etmekten çekinmezler. Bu sebeple her türlü tereddütten uzak iman sahipleri, özellikle Allah yolunda mücadelede ölüm korkusuna yenilmemişlerdir. Düşmanın silah ve teknik imkânlar yönünden çok daha güçlü olmasına rağmen yine de iman sahiplerinin kararlı mücadelesi karşısında başarısız kalması bu yüzdendir. İşgalci Siyonist devletin Lübnan’daki yenilgisi de bu sebepleydi. çağımızın tüm müstekbir güçleri ve onların işbirlikçileri tarafından desteklenmesine rağmen, bütün dünyanın yalnızlığa terk ettiği, kuşatmaya aldığı Filistin direnişi karşısında başarısız kalması da bu sebepledir.
Şeyhulislâm İbnu Teymiyye’nin bu konuda, değişik vesilelerle tekrar ettiğimiz güzel bir sözü var: “Düşmanlarım bana ne yapabilirler? Ben cennetimi kalbimde, bahçemi göğsümde taşıyorum. Nereye götürülsem onlar benimle beraberdir. Hapsedilmem halvet, öldürülmem şehâdet ve memleketimden sürülmem ise seyahattir." Onun bu sözleri bugün slogan haline getirilmiştir. Ama kimse bu sözlerin ona ait olduğunu bilmez. Ne kadar ilginçtir ki günümüzde İbnu Teymiyye’yi tanımayanlar, iftiracıların dilinden çıkan asılsız iddialardan yola çıkarak ona haksızlık ederken slogan haline getirip tekrar ettikleri güzel sözlerin ona ait olduğunu bile bilmezler.
Şehitlerin İslâmî mücadelede önemli yeri vardır. çünkü onlar kararlılıklarıyla ve fedakârlıklarıyla arkalarından gidenlere örnek oldular.
Bunlardan bazıları da haklı olarak direniş ve şehadet tarihinde birer sembol olmuşlardır. Şehitlerin önderi Hz. Hamza (r.a.) ve Hz. Hüseyin (r.a.) gibi. O büyük insanları örnek alanlar onların yollarını sürdürdü ve bu davaya ışık tuttular. Allah hepsinden razı olsun.
Ahmet Varol / Vakit
ŞEHİD-İ SANi
Aşura Kıyamının Manevi ve Ahlaki Cilveleri