Kur"an ve İslam"ın şartları (2)
Kuran’ın içinden bakarak İslam’ın her şeyden evvel iki şartı vardır: Birincisi iman etmek, ikincisi de iyilik yapmaktır. Eğer birisi, söz konusu iyiliğin sadece namaz, oruç ve zekatla sınırlandırılabileceğini düşünüyorsa, o kişi her şeyden evvel kendine karşı büyük bir adaletsizlik ve İslam’a çok kötü hizmet ediyor demektir.
Tabiî ki bazıları, itirazımızın gerçek manasını anlamadan, adalet, basitlik, karşılıklı yardımlaşma, güzel davranış vs. hakkındaki o kalın kitabı olan ahlak, İslam etiğini unuttuğumu bana hatırlatacaktır.
Fakat zaten ahlak, şartlardan farklı olarak ikinci planda değil midir? Yapılacak bir anket, Müslümanların büyük bir çoğunluğunun, şartları bilerek fakat ahlak ve onun hükümlerini bilmeden yaşayıp öldüğünü garantili olarak ortaya koyardı. İşte tamda ahlakın bazı hükümlerinin şart olmaları gerektiği söz konusudur. Bu hükümlerden biri şüphesiz, Kuran’ın Allah’a imandan sonra en çok zikrettiği iyilik misyonudur.
Kuran bu çifte çağrısını bütün 23 yıllık nüzulü esnasında, doğrudan gönderilmiş olduğu topluluğun geçtiği bütün durumlarda ısrarla ve yorulmadan tekrar etmeye devam etmektedir.
Sadece Bakara suresinde sekiz yerde buldum (ayet 58, 62, 82, 83, 177, 224, 254 ve 277) daha sonra aynı şekilde takip eden surelerde: 3/92, 104, 180- 4/36, 58, 124, 149- 5/1, 3, 10, 38, 51, 72- 7/156, 198- 9/21, 72, 113- 11/23- 13/22, 24- 16/90, 97- 17/100, 18/30, 108- 19/60, 97- 20/75, 82- 21/73, 94- 22/41, 50, 56 vs. Bu Kuran’ın sadece ilk yarısıdır. Devamını, “iman edin Salih amel yapın” ilkesini kitabın diğer yarısında da aynı şekilde bulması için okuyucuya bırakıyorum.
İman edip salih amel işlemek –Kuran’ın sayısız yerinde ve aynı zamanda tüm insanların kalplerinde de yazılı bulunan insan hayatının sarsılmaz bu iki kanunu- her namazdan, oruçtan, sadakadan ve ibadetten daha büyük önceliğe sahiptirler.
Ancak onları takip eden saygı duyarsak, yani iman edip Salih amel işlersek biz Müslümanız. Onlarsız biz öyle değiliz. Beş vakit ve diğer güzel şeylere rağmen. Çünkü bunlar, bu iki büyük ve basit hükme karşı adeta şeklin içeriğe, fikrin tekniğe, hedefin vasıtaya olan ilişkisi gibidir. Hatta bu şekillerin içerikle, canlı imanla doldurulmuş mu olacağı yoksa boş ve cansız taşlaşmış kabuklar mı olacağına, hakikaten iman edip iyi amel işlediğimize bağlıdır. Bu iki kanun seviyesine yavaş yavaş Kuranın diğer bütün talepleri, emirleri, tavsiyeleri ve yasakları eşitlenebilir. Onların kendileri ise temel, biri diğerine dönüşemez. Çünkü İslam’ın özünü oluşturmaktadırlar. Sadece dinden, onun dışa vurulduğu, teyit edildiği ve kontrol edildiği ameller olmaksızın, İslam yoktur. Ve tersine, sadece iyi amellerden, içinde onların gerçek sebebinin olduğu, onların metafizik öneminin, dünya resminin genelinde onların yerini ve gerekliliğinin görüldüğü iman olmaksızın da İslam yoktur. Allah’ın emri olduğu için iyi amel yapıyor, yasakladığı içinde kötülüklerden sakınıyorum. İyi amel işleyerek ben mükemmel olmayan bir dünyanın düzeltilmesine, mükemmelleştirilmesine Allah’a yardımcı oluyor, O’nunla işbirliği içinde bulunuyorum. (Bakara,152) Benim katkım olmaksızın dünyanın bir kısmı ebediyen eksik, bitmemiş, gerçekleşmemiş olarak kalacaktır. Bu sebeple sadece iman edemem, aynı zamanda faal olmak, eylemlerde bulunmak ve çalışmak zorundayım.
Kuran ve İslamın şartları (1)
Kur'an-ı Kerim Evrensel Bir Kitaptır