Kimya-yı Saadet (1)
Dünyayı Tanımak
Bil ki dünya din yolunun konaklarından bir konak, Allah’a giden yolda bir uğrak ve yolcuların azıklarını almak için çölün başında kurulmuş bir pazardır. Dünya ve ahiret iki halden ibarettir. Ölümden önce olana sana yakın olduğu için dünya denir. Ölümden sonra olana da ahiret denir. Dünyaya gelmekten maksat ahirete azık hazırlamaktır. Çünkü insan başlangıçta basit ve noksan yaratılmıştır. Ancak maddesindeki kabiliyet ile kemal kazanıp meleklik suretini kalbinde nakşetmeye muktedir olur. Böylece Allahu Teala’nın huzuruna layık olur. Bu da onun Allahu Teala’nın cemalini görüp cennet-i ala ve en son saadete kavuşması demektir. İnsan bunun için yaratılmıştır. Ancak basiret gözü açılıp Allahu Teala’nın cemalini idrak etmeye liyakat ve kabiliyet hasıl olmadıkça O’nun cemalini görmek mümkün değildir. Bu derece de ancak marifet ile elde edilebilir. Bu sebepten insan su ve toprak alemine gönderildi ve Allahu Teala’nın acayip işlerini bilmek için Allahu Teala’yı bilmenin anahtarı yapıldı. İnsanın duyguları da Allahu Teala’yı bilmenin anahtarı yapıldı. Duygular da ancak su ve toprak alemine gönderildi ki yolculuk azığını tamamlasın. Kendini ve kainatı bilmekle Allahu Teala’yı tanısın.
İnsanın Dünyadaki İhtiyaçları
Bil ki insanın iki şeye ihtiyacı vardır. Kalbini helak olma sebeplerinden koruyup gıdasını temin etmek. Diğeri de bedenini helak edici şeylerden koruyup gıdasını temin etmektir. Kalbin gıdası Allahu Teala’nın marifeti ve sevgisidir. Çünkü her şeyin gıdası tabiyatının arzuladığı şeydir. Bu onun özelliğidir. Kalbin helak olması da Allahu Teala’dan gayrısının sevgisine dalmakla gerçekleşir. Beden bağlı bulunduğu kalbin arzularını hazırlamak içindir. Çünkü beden fani kalp ise bakidir. Beden ile kalp arasındaki ilişki hacı ile deve arasındaki ilişki gibidir. Hac yolunda deve hacı içindir. Hacı deve için değildir. Ancak hacı ahiret için kabe’ye (Allah şerefini arttırsın) varıncaya kadar devenin yemini ve diğer temin edip deve ile ilgilenmek zorundadır. Kabeye varınca onun sıkıntısından kurtulur. Ancak hacının yolda devesiyle ilgilenmesi lüzumu kadar olmalıdır. Çünkü bütün vaktini onun yem ve diğer ihtiyacını tedarik için harcarsa kafileden geri kalıp helak olur. Bunu gibi eğer insan bütün ömrünü bedenin kuvveti için sarf etse kendi saadetinden mahrum olur.
Dünyada insanın yalnız üç şeye ihtiyacı vardır. Biri yemek, biri elbise, biri de mesken. Kalbin gıdası olan Allah’ın marifeti ne kadar artarsa daha iyi olur. Bedenin gıdası yemek haddinde fazla alınırsa helak sebebi olur. Şehvet yaratılışı icabı haddinde rahat durmayıp daima fazlalık ister. Akıl cevheri şehveti haddi üzerinde istikrarlı tutmak için yaratılmıştır. Şehvetin hududunu belirtmek için peygamberler lisanıyla şeriat gönderilmiştir.
Yemek, elbise ve mesken. Bütün bu anlatılanlar bu üç şey içindir. Bu üç şey de beden içindir. Beden de kalp içindir. Kalp, Allahu Teala içindir. O halde kendini ve Allah’ı unutan insanlar, kendini ve Kabe’yi unutup bütün zamanını deveyi tımar eden hacı gibidir. Demek ki dünyanın hakikati bu anlatılanlardır. Her kim dünya meşgalesini lüzumundan fazla tutarsa dünyayı gereği üzere tanımamış olur. Bu cahilliğinin sebebini rasulullah şöyle buyurur:
“Dünyanın sihri Harut Marut sihrinden daha fazladır. Ondan sakının.”
Dünya öyle bir büyücüdür ki dünya işleri başlangıçta kısa görünür. İnsanlar zanneder ki bu dünya işleri artık çoğalmaz. Fakat bazen olur ki dünyanın bir işinden yüz türlü iş meydana çıkar. Ve onun ömrü tamamen o işlerde son bulur. İsa(a.s.) buyurmuştur ki, Dünya isteklisi deniz suyundan içene benzer. Ne kadar içerse o kadar susar. Sonunda ölür de susuzluğu gitmez.