Çizgi filmlere dikkat!
Haber oldukça üzücü… İngiltere'de 4 yaşındaki kız çocuğunun, televizyonda en sevdiği çizgi filmde gördüğü bir sahneden etkilenerek sallanmak isterken, boğularak feci şekilde can verdiğinden bahsediyor...
Çizgi filmler üstün nitelikli kameralar ve geliştirilen görüntüleme teknikleri ile gerçek hayatın birebir sanal dünyaya aktarılabileceğini mümkünatını bizlere gösteriyor. Sahneler o kadar gerçek ve sahici ki etkilenmeden edemiyorsunuz. Tabi bir de olayın bağımlılık boyutu var…
Çocuklarımız artık otuz-kırk yıl önceki gibi bir varmış bir yokmuş masalları ile büyümüyor. Bu gereksinim -çok erken yaşlardan başlamak üzere- çizgi filmlerle karşılanmaya çalışılıyor. Elbette, masalların büyülü dünyaya karışarak kaybolup gittiğini söyleyecek değiliz. Aksine kitapçı raflarını sayısız masal kitapları süslüyor. Çocuklarımız o kitapları alıp okuyorlar. Artık nineler torunlarına, anneler ve babalar çocuklarına eskisi gibi uzun kış gecelerinde masal anlatmıyor... Çocuklarımız her ne kadar masal okusalar da, birçok çocuğa çizgi film seyretmenin masal okumaktan daha cazip geldiğini söylemek tartışma kabûl götürmez bir gerçek…
Çocuklarımızı ne yazık ki çizgi filmler eğitiyor. Çizgi film kahramanları çocuklarımızın örnek aldığı ve özdeşleştiği figüranlar olarak karşımıza çıkıyor. Anne-baba ve çocuk arasındaki sıcak iletişim yerini çizgi filmlere bıraktı. Sevgi, paylaşma, fedakârlık ve iyilik, yerini mücadeleye, kavgaya, sihirli hayatlara ve istediğine hemen kavuşmaya terk etti.
Çocuklar sürekli izleyici ve dinleyici pozisyonunda olduğu için artık konuşmayı ve insanlarla iletişim kurmayı unuttu. Karşılarında cinler, periler, devler, konuşan hayvanlar ve istediği her şeyi yapabilen canlılar var artık...
Şiddet, cinsellik ve sihir bütün çizgi filmlerin ayrılmaz bir parçası oldu. Ne kadar öldürürseniz o kadar güçlü ve kahraman oluyorsunuz. Ayrıca bir o kadar da puan topluyorsunuz.
Biliyoruz ki okul öncesi dönemde (0-6 yaş) çocuğun soyut olan şeyleri algılama ve muhakeme yeteneği gelişmemiştir. Yani hayalle gerçeği birbirinden ayıramaz.
Onun için çocuk izlediği çizgi filmlerde kahraman olarak kendini görebilir ve çizgi film kahramanının davranışını gerçek yaşamda da uygulamak isteyebilir.
Bir ara izlediği çizgi filmlerden etkilenen bizim ufaklık ben de uçabilirim deyince gerçek hayatta insanlardan uçan birini ya da benim ve annesinin uçtuğunu görüp-görmediğini sordum. Sizin uçtuğunuzu hiç görmedim deyince; gerçekte insanların uçmadığını, onun televizyon da uçuyormuş gibi gösterildiğini anlattım. Bu örnek çocuğumu tatmin etmişti. Çünkü anne ve babası hiçbir zaman uçmamışlardı.
Çocuk bu dönemde izlediği gerilim, korku veya aşırı şiddet içeren görüntülerden de oldukça aşırı etkilenebilir. Akla gelen görüntüler ve düşünceler onları günlerce rahatsız edebilir. Bununla birlikte çocukta uyku bozukluğu, yalnız kalmak istememe, korku ve endişeye sevk edebilir. (Klinik ortamda bunun örneklerini görmekteyiz.)
Yine bir gün bizim küçük çocuğun geceleri korkarak uyandığını ve ara sıra sayıkladığını gördüm. Abisi ile oyun oynarken abisinin istemediği bir şeyi yaptığında kardeşini öcü geliyor diye korkuttuğuna şahit oldu. 6 yaşındaki büyük çocuğuma kendisini hiç öcüyle korkutup-korkutmadığı mı sordum. O da hayır deyince; kardeşini öcü ile korkutmamasını çünkü bundan olumsuz etkilendiğini ve geceleri uyurken korktuğunu anlattım. Abisi bir daha onu öcüyle korkutmadı ve olay da zaten kendiliğinden çözülmüş oldu.
Aile içerisinde yeterli derecede sevgi, kabul, onay görmeyen çocuklar, filmde izledikleri kahramanlarla anormal boyutlarda özdeşim kurarlar.
Anne-babalar çocukların izlediği çizgi filmlerin içeriğini kontrol ederek savaş, şiddet, cinsellik gibi öğelerden ziyade, çocuklarda sevgi, şefkat, yardım ve sevecenlik gibi duygularının gelişmesini sağlayacak eğitici ve eğlendirici filmleri tercih etmelidir.
Bunun yanında çocukları farklı hobi ve uğraşlara yönlendirerek hem hayal dünyalarını sadece çizgi filmlerin oluşturmasını engellemiş hem de televizyon izleme süresini azaltmış oluruz.
Esan Gül
Okul Öncesi Dönem (3-6 Yaş)
Bilgisayar ve Çocuk