• Nombre de visites :
  • 1738
  • 12/5/2009
  • Date :

İsmet İle İlgili Akli Deliller  (1)

ismet

  İnsan tabiatı gereği kendisiyle sonuçlanan konularda veya genel bir deyimle çevresinde olup biten konular hakkında akli tahliller yapmakta, gelişen olaylara akli deliller bulmaya çalışmaktadır. İnsan akli delillerle kabul ettiği konular hakkında kesinlikle şüphe ve tereddüde düşmemektedir. Basit bir örnek verecek olursak; iki çarpı ikinin dört (2x2=4) olduğunu gerçekten akılsal hesapla bulan bir şahıs bu işlemin sonucunun hiçbir zaman ve kesinlikle değişmeyeceğini bilir. İnsan dünya görüşünü şekillendirip biçime sokan inanç temelleri de aynı konuma sahiptir.

  Allah’ın varlık ve birliğini akli delillerle kendisi için ispatlayan birisi onun varlığı konusunda (ne kadar kötü bir ortamda dahi olsa) şüpheye düşmez. İnanç esasları ile ilgili olan diğer konularda aynı şekildedir. Öne sürülen her şüpheye ve soruya cevap verilebilir.

  İnanç esasları ile ilgili bilgiler iki kısma ayrılmaktadır. Kulaktan duyma bilgiler: İnsan Allah’ın birliğini veya diğer inanç esaslarını oluşturan konuları akli yönden değilde, şundan bundan duyduğu sözlerle kabul eder, veya bir takım gerçekleri gönül gözüyle görüp yakin eder. Bu durum kendisi için yeterli olmasına rağmen başkaları için delil olma rolünü üstlenemez. Örneğin nefis tezkiyesi ile belli bir makama ulaşan bir arif bir takım ruhi haletlerle kıyamet gününün niteliğini ve niceliğini görebilir. Bu yola “keşf ve şühüd” denir. Bu yol bir arif için kıyamet gününün niceliği konusunda yeterli olmasına rağmen diğer insanlara aktarılma hususunda hiçbir değere sahip değildir. Sadece keşf sahibinin kendisi içindir. Diğerlerine aktarılma veya aktarılabilme özelliği ve kabiliyetine sahip değildir. İnanç esasları hakkında ikinci kısım bilgi ise, insanın bu konuları delil ve akli tahliller yoluyla bulması ve yakine ulaşmasıdır. Bu kısmın iki ayrı özelliği vardır:

ismet

 a) İnsanın kendisi için ilahi gerçeklere ulaşmada en güvenilir yoldur. Esrar-ı ilahiye bu yolla ulaşan birisi kendisine hücum eden her türlü şüphe ve soru karşısında sarsılmaz bir dağ gibi ayakta durur. İşte bu yüzdendir ki Şia inancında “Usul-u Dinde” (inanç esasları) bir başkasından taklid etmek caiz değildir. Usulu din’de bir müçtehidden veya bir arif’den taklid eden birisinin inancı boştur. Kendisine yöneltilen küçük bir soruda şüpheye düşer. Dolayısıyla hiçbir değere sahip değildir.

 b) Diğerlerine aktarılabilir, diğerlerine delil olarak getirilebilir. Bu yolla yakine varan birisi, yakine ulaşmasında çok büyük rol oynayan delilleri diğerlerine sunarak onlarında yakine ulaşmasında pay sahibi olabilir. Dikkat edilecek olunursa başkalarının bu delillerle yakine ulaşması taklid değildir. Zira bu delilleri olan birisi deliller üzerinde düşünmekte ve kendisinden önceki şahsın ulaştığı sonuca varmaktadır. Bu durum ilk durumla çok farklıdır. İlk kısım bir arif veya müçtehidin inançlarını kabul etmek veya taklid etmekti. Ancak bu bölümde ise onların delillerini almakta, bu deliller üzerinde tahliller yapıp aynı sonuca ulaşmaktadır. Bundan dolayı ismet –masumluk konusunda başkalarına taklit etmemek veya başkalarının görüşlerini körü körüne kabul etmemek için bu konuda oldukça fazla olan akli delillerden sadece bazılarını sunuyoruz.


İsmetin Tanımı

Ehl-i Beyt (a.s.)ın İmameti

Nübüvvet-i Amme ve İmamet

 

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)