4.Filistin Savunma Konferansı
Tüm insanlığın zulüm olmasın diye haykırışlarını, eylemlerini, gerek medya gerekse halk ayaklanmaları ile bir araya gelen insanları hiçe sayan ve insanların katledilmesine göz yuman zulmün ve esirliğin bir arada yaşandığı bir yer bir toplum hala kanayan yaralarına ilaç bulamadı. Ne acıdır ki bazı devletler ile aynı inanç altında olan bu insanlara inancın tersine davranışlarda bulunan hükümet başkanları hala bulunmakta.
Filistin….
İnsan haklarının olabildiğince çiğnendiği, masum ve savunmasız insanların her gün katledildiği dünyanın en kritik bölgesi, Filistin topraklarının güney batısında kalan Gazze şerididir. Sadece 360 kilometre yüz ölçümü olmasına rağmen bulunduğu konum itibariyle gerek ekonomik gerek sosyal gerekse inanç açısından hem İslam aleminin hem de Siyonist güçlerinin göz bebeği durumundadır. 360 kilometre alanda yaklaşık 1.4 milyon insanın yaşaması ile beklide dünyada kilometre başına en fazla insanın düştüğü bir yer Gazze. Mısır ile 11 km ortak sınıra sahip ve 1948 yılında yapılan Arap- İsrail savaşının ardından Mısır’ın eline geçti. Ancak daha sonra 1967 yılında gerçekleşen 6 günlük savaşın ardından Siyonist rejim bu bölgeyi işgal etti. . Bu yüzden bazı Filistinli direniş grupları karargahlarını bu bölgeye taşıdı ve aynı dönemde Filistin İslami direniş hareketi HAMAS, Gazze"de kuruldu.
2000 yılında başlayan ve Mescid"ul Aksa intifadası olarak ün yapan ikinci intifada sırasında da Gazze şeridi eksen rolü oynadığı ve halk direnişinin odağı oldu. Nitekim eylül 2005"te ve Filistin halkının yürüttüğü intifadanın üzerinden geçen beş yılın ardından Siyonist rejim Gazze şeridinden geri çekilmek ve bölgenin yönetimini özerk teşkilata devretmek zorunda kaldı. Siyonistler Gazze şeridine su, elektrik, ilaç ve yakıt gibi hayati maddelerin ulaşmasını engelliyor ve gerçekte sessiz bir şekilde burada yaşayan insanlara katliam uyguluyor.
1980"li yılların ikinci yarısında ve işgal altındaki Filistin topraklarında başlayan birinci intifadanın ardından Gazze şeridi, halk kıyamının odağı haline geldi.
Günümüzde İslamiyet inancına sahip ülkelerden adeta tüm Müslüman ülkelerin savunucusu konumuna gelen İran İslam Cumhuriyeti’nin Filistin’de yaşanan katliamlara karşı büyük çalışmaları bulunmaktadır. Tabi ki bu çalışmaların düzenleyicisi ve ülkenin tüm gücünü kullanma yetkisi bulunan Ahmedinejad ve İslamın yeryüzündeki varisinin temsilcisi, İslam İnkılabı Rehberi Seyyid Ali Hamaney’in büyük katkıları bulunmaktadır. Bu çalışmalardan birisi de “Filistin Direniş sembolü, Cinayet Kurbanı Gazze" adı altında Tahran’da yapılmaktadır. Çeşitli yerlerden bazı bağımsız devletlerin parlamento başkanları, üst düzey yetkilileri, din ulemasının, gazetecilerin, sivil toplum kuruluşlarının, araştırmacıların katıldığı toplantıya İslam İnkılabı Rehberi Seyyid Ali Hamaney’in katılmasıyla başladı. Toplantının temel amacı katil İsrail’in Gazze’ye yönelik 23 günlük vahşi saldırısı sonrasında Gazze’nin yeniden imarı, direnişe destek ve savaş suçu işleyen İsrail liderlerinin savaş suçları mahkemesinde yargılanması içindir.
Konferansta konuşan İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, Filistin topraklarının 60 yıldır süregelen bir zulme maruz kaldığını ve günümüz insanlığının derin ve eski yarası olduğunu söyledi. Yüce İslam Peygamberi H.z Muhammed (s.av) efendimizin mübarek kutlu veladetinin yaklaşması dolaysıyla konferansa katılan tüm Müslümanları tebrik eden Cumhurbaşkanı, "halkların gaflet ve zaaf döneminde, 200 yıldır dünyaya sulta sürdüren ve 2 dünya savaşında 100 milyonun üzerinde insanın ölümüne yıl açan profesyonel talancılar ve katiller sinsi planlarıyla tarihin en büyük cinayet ve hilesini hayata geçirmişlerdir" dedi.
Siyonizmin dine sarılması, kendilerinin mazlum göstermesi, çağımızın en büyük yalancılığıdır ve Filistin halkının mülteci konumuna düşürülmesi, katledilmesi ve tarihte soykırım boyutlarına varan savaşları gerçekleştirmesi Siyonist zihniyetin ne denli tahkir ve tahrif edici bir yapıya sahip olduğunun göstergesidir konuları üzerinde konuşan Cumhurbaşkanı İsrail rejiminin artık son nefeslerini aldığı ve çökme aşamasına geldiğini hatırlatarak artık tüm dünyada insaf sahibi insanlar siyonist İsrail rejiminin varlığını, insan hakları karşısında görmekteler dedi.
İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Seyyid Ali Hamenei, Tahran"da başlayan 4. Filistin"i Savunma Konferansı"na katılan delegelere hitaben yaptığı konuşmada Filistin sorununu çeşitli açılardan değerlendirdi. Ayetullah Hamenei, konuşmasında şu görüşlere yer verdi:
Bismillahirrahmanirrahim,
Filistin"i savunmak için düzenlenen 4. oturuma katılmak üzere İran İslam cumhuriyetine gelen siz değerli ulema, düşünür, politikacı ve mücahitlere hoş geldiniz diyorum.
Hicri-kameri 15-17 Rebiul Evvel 1427 tarihlerinde düzenlenen önceki konferansla bu konferans arasındaki zaman diliminde öylesine önemli ve belirleyici olaylar meydana geldi ki, Filistin meselesindeki ufukları daha da aydınlatmakta ve İslam dünyasının hala temel meselesini oluşturan Filistin karşısındaki görevimizi daha da netleştirmektedir.
Bu büyük olaylardan biri, Lübnan"daki 33 günlük savaşta İsrail"in İslami direniş karşısında uğradığı şaşırtıcı askeri ve siyasi yenilgi ve diğeri de siyonist rejimin, Gazze"deki 22 günlük savaştaki onca cinayetine rağmen, yasal Filistin hükümeti ve Gazze halkı karşısında tattığı alçaltıcı mağlubiyettir.
Uzun yıllardır Amerika"nın askeri ve siyasi destekleri sayesinde sahip olduğu ordu ve silahlarıyla korkunç ve yenilmez bir çehreye bürünen gasıp rejim, silah ve teçhizata dayanmak yerine Allah"a ve halka dayanan direniş güçleri karşısında son dönemde iki kez yenilgiye uğramıştır. Siyonist rejim, tüm askeri hazırlıkları ve tatbikatları, dev istihbarat şebekeleri, Amerika ve kimi Avrupa"lı devletlerin bitimsiz destekleri ile İslam dünyasındaki bazı münafıkların elbirliğine rağmen, hızlı bir çözülme ve çöküş grafiği izleyerek güçlü İslami uyanış dalgası karşısındaki yetersizliğini gözler önüne sermiştir.
Öte yandan, tarihi Gazze hadisesi sırasında siyonist suçluların işledikleri cinayetler, sivil halka yönelik büyük katliam, savunmasız evlerin tahribi, bebeklerin göğüslerinin delinmesi, ilkokullar ve camilerin bombardımanı, fosfor bombaları gibi yasak silahların kullanımı, yiyecek, yakacak ve ilaç gibi halkın temel ihtiyaçlarının girişinin iki yıla yakın bir süredir önlenmesi ve daha nice cinayetler, sun"i siyonist devletin başındaki yöneticilerin cani ve vahşi içgüdülerinin, Filistin faciasının başladığı döneme oranla asla değişmediğini göstermiş olup, Deyr Yasin, Sabra ve Şatilla katliamlarındaki acımasızlık ve yırtıcılık, şu anda da bu zamane tağutlarının kalpleri ve beyinlerinde aynen egemenliğini sürdürmektedir. Şu farkla ki, bugün teknolojik ilerlemelere dayanmak suretiyle cinayet alanlarını daha da genişletmiş ve facianın boyutlarını arttırmışlardır.
İster siyonist rejimin yenilmezlik kuruntusu ile ‘gerçekçilik" sloganı atan ve gaspçılara karşı uzlaşma ve teslim eli uzatanlar, ister kendi batıl düşünceleri ile siyonist politikacıların ikinci ve üçüncü kuşağını birinci kuşağın işlediği cinayetlerden aklayanlar ve onlarla sağlıklı bir şekilde bir arada yaşama umudunu kendi gönüllerinde yetiştirenler, şimdi bu hatalarını anlamış olmalıdırlar.
İlkin; müslüman ümmetin uyanış dalgası ve İslami direniş fidanının büyümesi ile birlikte o sahte haybet çöktü ve gaspçı rejimin zafiyeti ve acizliğinin işaretleri ortaya çıktı. İkincisi; bu rejimin yöneticilerinde saldırganlık ve cinayetten utanmazlık huyu ilk on yıllarda olanın aynısıdır ve ne zaman yapabilirlerse veya yapabileceklerini tahmin ederlerse, hiç bir cinayetten sakınmayacaklardır.
Şimdi Filistin işgalinin üzerinden 60 yıl geçiyor. Bu sürede; paradan, silahtan ve teknolojiden tutun da siyasi ve diplomatik çabalar ve muazzam medya ve iletişim imparatorluk ağına kadar tüm maddi güç araçları gaspçıların hizmetine sunuldu.
Bu geniş ve hayret uyandırıcı şeytani çabalara rağmen, gaspçılar ve onların destekçileri siyonist rejimin meşruluk meselesini hayata geçiremedikleri gibi hatta bu mesele zaman sürecinde daha da karmaşık bir hal almış bulunmaktadır.
İslam İnkılabı Rehberi Ali Hamaney konuşmasının devamında konu ile ilgili ayetler ve hadisler ile İslam ülkelerinin Filistin’e yapılan bu zulüm karşısında kayıtsız kalmamaları gerektiğini ve birlik ve dayanışma içinde olunması hakkında görüşlerinin bildirdi.
Unutulmamalıdır ki herkesin bir hesabı varsa yaradanın da bu zulmedenlere karşı bir hesabı vardır.
Serkan KÜNÜ