Kerbela'da kadınların konumu 1
İmam Hüseyin (a.s) öldürüleceğini bildiği halde, niçin ailesini de yanında götürdü? Ayrıca Kerbela kıyamında kadınların konumu ve rolleri neydi?
İmam Hüseyin’in (a.s) kıyamı iki boyuttan oluşmaktadır ve her boyut içerisinde farklı görevler bulunmaktadır. Birinci boyuttakilerin vazifesi canlarını feda ederek, şehadete ulaşmak, ikinci boyuttakilerin vazifesi ise; bu hareketin ve şehadetin mesajını ulaştırmaktır. Kerbela kıyamında, kadınlar ikinci boyuttaki görevi üstlenen ve onu birçok fedakârlıkla en güzel şekilde yerine getirenlerdir. Onlar, her ne kadar Aşura gününde İmama ve yaranlarına birçok yardımda bulunmuş olsalar da asıl görevleri “mesaj ulaştırmak” idi.
İmam Hüseyin’in (a.s), kıyamının mesajının ulaşmasındaki kadınların rolünün daha iyi anlaşılması için öncelikle iki konuyu belirtelim; birincisi rivayetlerden anladığımız kadarıyla İmamın başına gelenlerin hepsi belli bir hesap üzereydi, ailesinin bu yolculukla esir olarak birçok zulüm göreceğini bildiği halde yinede yanında götürdü, zira Allah’ın bunu istediğini mana âleminde bizzat Peygamberin (s.a.a) kendisi İmama buyurmuştu. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu:“Allah onları esir olarak görmek istiyor.”
Böylece İmam ailesinin esir olmasının Allah’ın rızası olduğunu anlayarak ailesini de yanında götürdü. İmam Hüseyin (a.s) bu işi yaparak aslında elçilerini bütün şehirlere, hatta düşmanın kalbine kadar gönderip, kıyamının mesajını ulaştırmayı başarmıştır.
Kadınların tarihte etkili olduğu hakkında ikinci bir konuysa, kadınların tarihin akışını değiştirdikleri önemli olaylarda çok etkili olduklarını herkesin kabul etmesidir.. Şöyle ki, kadın erkeği şekillendirir erkekte tarihi ve kadının erkeği şekillendirmede ki etkisi erkeğin tarihi oluşturmadaki etkisinden çok daha fazladır. Genel olarak kadınların tarihte etkin bir rol oynamasını üç kısma ayırabiliriz.
Bir: Bazı toplumlarda kadınlar bir hazine gibi değerlidirler, ama toplumu yönlendirme, yönetme ve karar hususunda hiçbir rolleri bulunmamaktadır. Kadın sadece değerli bir şeydir, fakat bir şahsiyet değildir. Erkek için çok değerli olduğundan, sürekli belli sınırlar içerisinde tutulmaktadır, böyle toplumları oluşturan tamamen erkektir.
İki: Bazı toplumlarda ise; kadın şey değildir kendisi için bir şahsiyet kazanmıştır, toplumsal olmuş toplu iradede etkin bir rol oynamaya başlamıştır, ama bu seferde değerli olma özelliğini kaybetmiştir. Kadın her yer de olduğu için değerini kaybetmiş, sıradan ve değersiz bir hal almıştır. Bilgi, kararlılık, güç, kariyer, değişik işleri yapabilme kabiliyeti v.b özellikler ona şahsiyet kazandırmıştır, fakat diğer taraftan artık erkeğin gözündeki değeri, paha biçilmez bir hazine olma özelliği yok olmuştur. Kadının doğasında erkek için önemli olmak vardır, eğer erkeğin gözünden düşecek olursa bu onun yıkımı demektir. Bu toplumu her ne kadar kadın ve erkek beraber oluşturmuşsa da, kadın erkek için ucuz bir eşya gibidir. Hiçbir erkeğin gözünde saygın, kıymetli ve onurlu bir konuma sahip değildir.
Üç: İslam’ın toplumsal sistemine göre ise; kadın hem değerli, hem de üstün şahsi özellikleri kendisinde toplayan olmalıdır. Birinci grup değer verdi, ama şahsiyet vermedi, ikinci grup şahsiyet verdi ama değerini yok etti. İslam her ikisini de kadına sunmaktadır. Kadın bir taraftan kemalleri kendisinde toplamalı örneğin; bilgi, hüner, güçlü irade, korkusuzluk, yaratıcılık, manevi boyut v.b ruhi ve cismi kemallere sahip olmalıdır. Fakat diğer taraftan da müptezel, ela ayağa düşmüş olmamalıdır.
Kuran’ı Kerim, kadınlara şöyle değer vermiştir: Âdem’le beraber Havva’ya da ağaca yaklaşmamasını buyurmuştur, Sara’da Hz. İbrahim gibi melekleri görmekteydi, Meryem’e cennetten özel yiyecekler geliyordu ve Fatıma, Kevser ( çok fazla hayırlı) olarak adlandırılmıştır.
İnsanlık tarihinde en örnek kadını, Hz. Fatıma’dır. O Peygamberin ev işlerini yapmasını istemesine sevinmekte, ama yeri geldiğinde de tüm tarihin kaderini etkileyecek, dünyanın en bilgin insanlarının bile yapamayacağı türde bir konuşmayı camide yapmaktadır. Ama konuşmasını erkeklerin önüne çıkmadan, perdenin arkasında yapmıştır. Böylece hem kendisinin kadınlık sınırlarını korumakta ve hem de toplumsal olaylara duyarsız kalmamaktadır.
Bu iki konuyu açıkladıktan sonra, şimdi Kerbela tarihinin kurucularının kadın ve erkek beraber olduklarını söyleye biliriz, yalnız herkes kendi bölgesinin sınırlarını aşmadan bu tarihi oluşturmuşlardır.
Erkeklerin Aşura gününde ifa ettiği roller çok açıktır. Kadınların özelliklede Hz. Zeynep’in başarması gereken görev ise; Aşura gününden sonra başlamaktadır. O İmam Hüseyin’in (a.s) şehit olmasıyla bedenin başında ilk matem tutandır. Onun matemi dost düşman herkesi ağlatmıştır. İmam Seccad (a.s) ile kadınlar ve çocuklarla ilgilenmiştir. Küfe’ye vardıklarında, Hz. Ali (a.s) gibi cesurca ve Hz. Fatıma gibi hayâ ile Küfelileri kendilerine getirecek konuşmayı yapmıştır. İşte İslam’ın örnek olarak sunduğu kadın modeli budur. Gelişmiş, mükemmel ve toplumsal bir şahsiyet ve bununla beraber kadınlık sınırlarını koruyup, hayâlı ve iffetli olmak. [*]
Buraya kadar belirttiklerimize dikkat ederek, İmam Hüseyin’in (a.s) ailesini de yanında bulundurması birkaç yönden çok önemlidir.
1- Kadınlar ve çocuklar mesajı ulaştırma gücüne sahiptirler.
2- Mesajı ulaştırma kabiliyetiyle beraber, düşman kadınlara karşı bir şey yapamazdı, zira kadın olmaları nedeniyle bir saygısızlık yapılacak olsaydı, bunu bütün toplum kınayıp karşı gelecekti.
Devamı