• Nombre de visites :
  • 2440
  • 8/12/2008
  • Date :

Dünya Sevgisinin Artış Nedenleri

yaprak

      

Bil ki, insan bu tabiat aleminin evlâdıdır. Bu dünya bu su ve toprağın çocuğu olduğu: için, dünya sevgisi daha başlangıcından itibaren gönlünde mevcuttur..Büyüdükçe bu sevgi de gönlünde gelişip serpilir. Allah Teala'hın ona lütfettiği şehvet kuvveleri ve lezzet araçları sayesinde, şahsım ve türünü koruması için bu sevgi gam be gün astar. Bu alemi lezzetler mekanı olarak değerlendirdiği için de, ölümü; bunlardan mahrum kalmak olarak değerlendirir. Bu nedenle de velev filozofların delilleri ve peygamberlerin (salavatullahi aleyhim) haberleri aracılığıyla ahiret alemine ve ondaki nitelik, hayat ve mükemmeliyete inanmak istese bile gönlü buna razı olmaz ve bırakınız mutmain olma derecesine erişmeyi, kabul etmeye yanaşmaz ve dünyaya duyduğu sevgi güçlenerek devam eder.

       Ayrıca insanlar fıtraten ebediyen yaşamaya meyilli olan, yok olmaktan sakınıp nefret eden ve ölmeyi yok olmak sanan bir yapıya sahip olduğundan, velev bu dümyanın fanî ve gelip geçici öte dünyanın ise bakî ve sürekli olduğuna aklen kabul etseler bile asıl önemli olan kalben kabul ve bunun en mükemmel aşaması da itmi'nan mertebesi olduğundan ve Hz. İbrahim Halilurrahman da Hak Teala'dan itmi'nan mertebesini taleb edip bu lütfa nail olduğundan, kalpleri ahirete inanç beslemediği için bu durum bir fayda sağlamaz. Bizim kalplerimizde olduğu gibi.. Her ne kadar aklen tasdik ediyor olsak bile... İtmi'nana sahip olmadıkları için bu dünyada ebediyyen yaşamak isterler ve ölümden yani bu alemden ayrılmaktan korkarlar.

       Ama eğer bu dünya aleminin alemlerin en aşağısı, yokluk, değişim ve dönüşüm alemi ve helak ve noksanlık diyarı olduğunu ve ölümden sonraki alemlerin her birinin ebedi olduğunu, mükemmellik, hayat ve huzur diyarı olduğunu kalben idrak edecek olurlarsa, o aleme fıtraten sevgi beslemeye başlar. Ve dünyadan kaçmaya başlarlar. Ve eğer bu alemde yükselip şuhûd ve vicdan makamına erişir ve bu alemin ve ona ilgi duymanın batınî suretim görecek olurlarsa, bu alem onların gözünde sıkıntı diyarına dönüşür ve ondan nefret ederler, bu karanlık zindandan, zaman ve mekanın zincir ve bukağılarından kurtulmaya can atarlar ki, velilerin sözlerin­de de bu anlama işaret edilmektedir.

     Ali (as) buyuruyor ki: "Allah'a yemin olsun ki, Ebu Talih 'in oğlu (Ali bir çocuğun annnesinin memesine duyduğu iştiyaktan daha fazla ölüme iştiyak duyar." (1) Çünkü o yüce insan bu alemin hakikatini velayet gözüyle müşahede etmişti. Ve Hak Teala'ya yakın olmayı her iki aleme bile değişmezdi. Eğer durum bunu gerektiriyor olmasaydı, onların o pâk nefsi bu karanlık tabiat ortamında bir an bile durmazdı ve bu çokluk, zahir ve mülkî işlerle meşgul olmak şöyle dursun, melekûtî te'yidler bile aşıklar ve meczublar için birer sıkıntı ve acı kaynağıdır ki, bizler bunu tasavvur etmekten bile aciziz.

       Velilerin inleyip ağlamalarının çoğu, Sevgili'den ve kereminden ayrı düşmüş olmaktan kaynaklanmaktadır. Nitekim onlar da bunu dualarında dile getirmişlerdir. Halbuki onlar mülkî ve melekûtî herhangi bir ihtiyaca da sahip değillerdi. Tabiat cehenneminden geçmişler ve dünya bağlarından kurtulmuşlardı ve kalpleri tabiî hayata sahip değildi ama tabiat aleminde bulunmanın bizatihi kendisi tabii bir haz olduğundan; velev bu zoraki haz çok sınırlı olsa bile bu onları utandırmaya yetiyordu. Nitekim Hz. Resul-i Ekrem'in (sav) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: "Ben günde yetmiş kez Allah'a tevbe istiğfarda bulunuyorken kalbim yine sıkıntılı." (2)

---------------------------------------------------------------

(1) Feyz, Nehcu'l-Belağe, Hutbe 5.

(2) İbn Esir, Nihaye, C. 3. s. 180.- El-Cami'us-Sağîr, C. 1. s. 103. -Sa-hih-i Müslim, C. 8., S. 72: "Mietin Marre" ifadesiyle.

 

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)