Ehl-i Beyt (as) Rivayetlerinde Dua
İmam Bakır(as)’ın ashabından biri kendisinden sordu: Hangi ibadet daha daha iyidir?
İmam buyurdu; Allah(cc) katında hiçbir ibadet kendi katında olan bir şeyin ondan istenmesinden daha iyi değildir ve hiçbir kimse Allah(cc) katında kendisine ibadet etmeyen ve Ondan bir şey istemekten tekebbür eden kişi kadar buğz edilmiş değildir. (Usul-u Kafi-Farsca Tercümesi, C:3, S.210)
İmam Sadık yine buyuruyor; Dua etmek sizin üzerinize olsun. Çünkü hiçbir şeyle aynı onun gibi Allah’a yakınlaşamazsınız. Küçük hacetleriniz dahi olsa dua etmeyi, küçük olduğu için bırakmayınız, zira küçük hacetlerde büyük hacetleri bağışlayanın elinde bulunmaktadır. (Usul-u Kafi, C:4, S:210)
Allah Resulü (sav) buyuruyor; Dua mümin’in silahı, dinin direği ve yerin ve göğün nurudur. (Usul-u Kafi, C:4, S:213)
Allah Resulü (sav) buyuruyor; Sizlere düşmanlardan kurtuluş verecek silahı ve rızkınızı artıracak şeyde yol göstereyim mi?
Arzettiler; Evet, ya Resulullah.
Buyurdu; Allah’a gece ve gündüz dua ediniz, zira mümin’in silahı duadır.(1)
İmam Rıza(as) her zaman ashabına buyuruyordu; Peygamberlerin silahı sizin üzerinize olsun. Ona arzettiler; Peygamberlerin silahı nedir? Buyurdu; Dua’dır.(2)
İmam Sadık(as) buyurdu; Dua, keskin mızraktan daha etkilidir. (3)
Ashabından birisine buyurdu; Dua senin üzerine olsun, O her derdin dermanıdır.(4)
(1,2,3; Usul-u Kafi-Farsca Tercümesi, C:4, S:214), (4 Usul-u Kafi-Farsca Tercümesi, C:4, S:217)
Dua’nın Sebepleri:
Sebep ve sebebler insanın, Allah’u Teala’nın dergahına doğru yönelmesine neden olmaktadır. Bu yöneliş insanlarda değişik şekillerde, yani iman ve itikadi mertebeler açısından farklılıklar arzetmektedir.
Bazıları Allah’a maddi ihtiyaçlarını gidermesi için dua ediyorlar ve bu ihtiyaçlar bazen çok cüz-i ve sade, bazen de çok mühim ve hayati olmaktadır.
Diğer bir kısım insanlarda Allah’a kendisinin yakınlığına ulaşmak amacıyla dua etmekte, buna varmak içinde daha hızlı hareket etmektedirler. Onların duaları yalnız maddi ihtiyaçların giderilmesi için olmayıp aslında onların dualarında maddi ihtiyaçlar söz konusu bile değildir. Onlar yalnız Allah’a karşı duydukları aşk ve alakadan dolayı ona dua etmektedirler. Onlar için dua etmenin kendisi maddi ihtiyaçlar için söz konusu olmaktan ziyade, manevi istekleri, ilahi yakınlık ve yakın kulluktur.
Kısaca dua’nın sebebleri kişilerin isyan ve itikadi derecelerindeki farklılıktan dolayı değişik olmaktadır. Bu esas üzerine dua’nın kişilerin imani ruhlarını yapılandırmadaki rolü muhtelif boyutlarda olacaktır.
Dua ve Rızayet Makamı:
Rızayet makamı, yani insanın hayatındaki olaylar karşısında razı olması ve Allah’a itiraz etmemesidir. Bu insanın vazife ve ödevlerinin güzelce yerine getirmesi ve o zaman Allah’ın takdirine razı olup isyan etmemesi şeklinde de manalandıralabilir.
Bazıları soruyorlar; Eğer insan Allah’ın her istediği şeye razı olursa öyleyse dua etmenin ne manası vardır? Ve acaba dua rızayet makamıyla aykırılığı yokmudur?
Bunun cevabı şudur: Her zaman dua etmekde ve gerçekte gelecek için bir şeylerin olmasını istemekteyiz. Bizim Allah’ın gelecekte ne istediğinden haberimiz yoktur.
Daha açık söylemek gerekirse; Allah’ın gelecekte bizler için razı olacağı şeyleri bilmemekteyiz.Buna dayalı olarak dua eden kimsenin birkaç hedefi vardır.
1-Dua etmesinin nedeni dua’nın kendisi için Allah’a ibadet olduğu için dua ediyordu. Bu durumda dua etmenin rızayet makamı ile hiçbir çelişkisi yoktur. Zira Allah’ın emri ile dua ederek ona itaatde bulunmuştur.
2-Dua etmesinin nedeni bir şeye uluşmak içindir, bunuda Allah’dan istemektedir. Bu durumda, gelecekte Allah’ın ne istediğini bilmediğinden karşımıza iki varsayım çıkmaktadır. Birincisi, Hacetini, Allah’ın selah gördüğü şey ve rızayeti olmak şartıyla istemekte ve şunu söylemektedir. “Allah’ım selah gördüğün ve rızanın onda olduğu ne şey varsa benim için mukadder et! (Allah’ın gerçekleşmesini uygun gördüğü şey)”. İkincisi ise dua edenin haceti her ne kadar Allah’ın selah ve rızayetine ters düşsede ondan istemektedir. Böyle bir durumda dua, rızayet makamına ters düşmektedir. Bu dua’nın değeri yoktur. Ancak birinci varsayımda dua ile hacetin dile getirilmesii Allah’ın rızayeti, şartıyla olduğundan değerli ve hakiki bir dua’dır ve rızayet makamıyla hiç çelişkisi yoktur. Hakiki dua’nın kaide ve usülleri vardır ve riayet edilmesi lazımdır. Buna riayet edilmediği takdirde dahi dua’ya icabed edilmesine ümütli olmak lazımdır.
İmam Zeynelabidin (a.s)'dan Duâlar
Bana dua edin!
EY RAHİM OLAN ALLAH'IM!
Allah’a Yönelme Duası
Dua ibadetin ruhudur
HZ. ALİ’NİN (A.S) MÜNACATI
Kur'an-ı Kerîm'den Dualar