Fatıma Kübra "Mâsume"
İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur:
"Hz. Mâsume'yi Kum'da ziyaret eden, beni ziyaret etmiş gibidir."[1]
Hz. Mâsume'nin paklığına ve yüce makamına dair bir çok deliller vardır. Ayrıca İmam Rıza'nın (a.s) yukarıdaki sözü, Hz. Mâsume'nin bu makama sahip olduğunu açıkça göstermektedir.
Öte yandan asıl ismi, Fatıma Kübra'dır. "Mâsume" lakabını ona veren İmam Rıza'nın (a.s) kendisidir. Hz. Mâsume'yi ziyaret etmenin sevabı da İmam Rıza'yı (a.s) ziyaret etme sevabıyla aynı tutulmuştur.
Hz. Mâsume'nin paklığının bir diğer göstergesi ise rivayetlerde de geçen yüzü örtülü iki meçhul kişinin gaipten gelerek onun cenazesini defnetmeleridir. Zira bize göre, mâsumu ancak mâsum defnetmelidir. Büyük bir ihtimalle bu iki kişi, İmam Rıza (a.s) ile İmam Cevad (a.s) idi.
Burada şöyle bir soru akla gelebilir: Peygamberler ve on dört masumun dışında acaba bu yüce makama sahip olan başkaları da var mıdır?
Cevap olarak şunu söylemeliyiz ki; ismet makamı, pak ve temizliğin mânen en üstün makamıdır. Bu makam, iki kısma ayrılır:
1- Hatadan masum.
2- Günahtan masum.
Hz. Mâsume, Hz. Zeyneb gibi, her ne kadar on dört masumun derecesinde olmasa da günahlardan masumdur. Zira on dört mâsum, günahtan masum olduğu gibi, hatadan da masumdur.
Her halükârda nübüvvet ve imamet bahçesinden değerli bir gül olan Hz. Mâsume'nin bereket dolu varlığı, Kum için "bedende bir ruh" gibi olmuş, manevî parlaklığıyla bu diyara ayrı bir değer katmış ve gerek Kum'a gelişi, gerekse buradaki anıları, Kum'un azametini daha da yüceltmiştir.
O, pak bir sülale olan imamet ve velayet hazinesinden ve varlık aleminin sedeflerinden, her geçen gün Kum'un görkemini artıran paha biçilmez bir mücevherdir.
Şeyh Zeki Bağban, meşhur kasidesinde şöyle der:
Kum, Mâsume'nin asaletiyle sefa buldu
Berrîn cennetinin bağı gibi nurla doldu
Padişahlar dahi dergâhına sığındı
Şüphesiz, cennete gidilir bağış yoluyla
Günahkârın naşına Kum tozu konmaz.
Ben de, naçizane, kendi çapımda Hz. Mâsume'ye itha-fen şöyle bir şiir yazdım:
Ey Kum toprağı, sen et artık iftihar
O kutlu cevherden ve o hükümdarın kızından
Bütün topraklara karşı izzet senindir
Her dem, her lahza sürur senindir
Söyle gökyüzüne, çekinme yıldızlardan
Bende şeref yıldızı, parlak güneş var
İmam kızı, İmam kardeşine deri
Hem İmam halası, hem ismet yarısı
Şia daim sıdk ile hitap eder
Mustafa ile Zülfikâr'ın kızına
Ey ismet bağının biricik cevheri, şeref yakutu
Sensin faziletlerin ve mânanın membaı
Kapının toprağı gözbebeği oldu bize ve hep olacak
Yüzündeki şefkat ise yârin aynası, O'nun anısı
Sadakat ve iltica sırrıyla melekler
Sarayında sana saygı ve tevazu gösterirler
Kurbanın olsunlar, dergâhına köle olsunlar ey yüce
Ey dokuz sedefin iffet ve vakârı olan cevher
Senin nurunla ayakta, görkemli İlim Havzası
Ve senin lütfünle nurunu her yana saçmakta
Olaylar, tehlikeler, iniş ve çıkışlar arasında
Şu değerli yârine sen ol sığınak, sen ol yâver
Yarasalar senin nurunla yolunu bulur
Senin varlığınla düşmanın gözü tarumâr olur
Bundan böyle şefaatçimiz ol, mahşer gününde
Ey yüreği burukların şefaatçisi, Allah katında
O'nun lakabı "Şefîa" olduktan bu yana
Ne olursa olsun, ziyaretinde "işfi'î" söyle
Sadakat ve kulluk gizemiyle dolu Muhammedî koku var onda
Sabah akşam, lütfünün gölgesinde bahardayım
Evet, İmam Rıza (a.s), Hz. Mâsume'yi ziyaret ederken ona hitaben şöyle söylememizi bize öğretmiştir:
"Ey Fatıma (Mâsume)! Cennete girebilmem için bana şefaatçi ol. Çünkü senin, Allah katında yüce bir makamın var."[2]
[1]- Nasihu’t-Tevarih, c.3, s.68; Riyahaynu’ş-Şeriat, c.5, s.35.
[2]- Bihar, c.102, s.266.
KUM ŞEHİRİNE DEĞER VEREN HZ. MASUME (A.S)
Hz. Mâsume
Masume Validemiz
Ziyaretnâme Hz. Mâsume
HZ. MASUME’NİN (S.A) YÜCE TÜRBESİNİN GÖLGESİNDE