SABIR
Nefsin boyunduruğundan ve esaretinden kurtulup özgür olmanın büyük sonuçlarından ve muazzam semerelerinden birisi de sıkıntı ve belalara sabretmedir.
Şimdi de sabrı kısaca tanımlayıp kısım ve semerelerini ve özgürlükle olan ilişkisini anlatmamız icab etmektedir.
Hak taifesinin muhakkiki ve araştırmacısı, ilim ve amelde mükemmel bir şahsiyet olan Nasiruddin Tusî"nin (qadde-sellahu nefsehu el-qudsiyye) tarifine göre sabır, nefsi mekruh karşısında boyun eğmekten korumak anlamındadır. Meşhur arif ve muhakkik Menazil es-Sairîn"de buyuruyor ki: "Sabır, nefsi, sonucu kestirilemeyen gizli sıkıntılardan şikayet etmekten sakındırmaktır."
Ve bil ki sabır makamı orta düzeyde bir makam sayılmıştır. Çünkü musibet ve belaları mekruh sayan ve bu yüzden onlardan kaçman bir nefsin marifet makamı noksandır. Bu nedenledir ki kazaya rıza ve belalardan hoşnut olma makamı, daha yüce bir makamdır, ama bu makam da orta düzeydeki makamlardan biri sayılmıştır. Aynı şekilde, masiyete karşı taatta sabretmek de ibadet ve masiyet ile taatm esrarına yönelik marifetin bir noksanlığıdır. Çünkü ibadetin hakikatini idrak eden ve onun güzel uhrevî suretlerine iman eden ve aynı şekilde müminin maiyetlerinin korkunç uhrevî suretlerine muttali olan kişi için sahip olduğu konum bakımından sabrın anlamı yoktur. Hatta bu husus tersten işler. Eğer hoşnut olacağı rahat bir durumda bulunsa veya durumu herhangi bir ibadeti terketmesine ya da masiyete sürüklenmesine yol açsa, o rahat durum karşısında sabırsızlık gösterir.
Her halükarda gerçek anlamıyla sabır nefsin sıkıntılar karşısında sabırsızlık göstermekten sakındırılmasıdır. Ve hidayet imamları veya yüce peygamberlere ilişkin olarak sabır adı altında rivayet edilen hususların cismanî rahatsızlıklara sabretmek şeklinde olması muhtemeldir, veya sabırları, mahbubun ayrılığına sabretme olabilir ki bu muhiblerin yüce makamlarından birisidir ve daha sonra bu hususa işaret edilecektir. Değilse, taat, masiyet ve belalar karşısında sabretmek sadece onlar açısından değil, hatta onların tabileri açısından bile bir anlam ifade etmez.
Tanınmış arif Kemaleddin Abdurrezzak Kaşanî Menâzil şerhinde diyor ki: "Sabır, şikayetten kaçınmadır. Yaratılmıştan şikayet edilebilir ama Hak Teala"dan şikayet edilemez.Nitekim Hz. Eyyub"un şikayet ediş biçimi şu şekildedir: "Şeytan bana bir yorgunluk ve azab dokundurdu." (1)
Ve Allah Teala da onu şu sözleriyle övmüştür: "Gerçekten biz onu sabredici bulmuştuk." (2)
Ne güzel bir kuldu o, daima (Allah"a) yönelirdi. Hz. Ya"kub da şikayetini şöyle arzetmiştir:
"Ben üzüntü ve tasamı Allah"a şikayet ederim." (3) Ama o, sabredicilerdendi ve bu şikayeti Allah"a yönelik değil, haklılığını savunmaya ve kendisini sıkıntıya sokanlara karşı çıkmaya yönelikti."
Yüce peygamberlerin ve masum imamların (salavatullahı aleyhim ecmain) siretlerinden de anlaşıldığı üzere, onların makamı sabır, rıza ve teslim makamından daha yüce olmasına rağmen hiçbir zaman Mabud"un dergahından niyaz, aczini bildirme ve tazarrudan uzak durmadılar. İhtiyaç ve dileklerini Hz. Hak Teala"ya arz ediyorlardı ve bu ruhaniyet makamına ters düşmemektedir. Aksine, Allah"ı anmak, mahbub ile üns ve halvette olmak ve Mutlak Kâmil"in azametine kulluk ve zillet izharında bulunmak, ariflerin emellerinin sonu ve saliklerin sülûkunun neticesidir.
--------------------------------------------------------------------
(1)Sad Suresi, 41.
(2) Sad Suresi, 44.
(3) Yusuf Suresi, 86.
Sabır, direnç göstermektir
Sabır