KAZAYI GEREKTİREN DURUMLAR
Soru- Geceleyin cünüp olduktan sonra ikinci defa uyuyan ve uyuduğu zaman uyanma alışkanlığı olduğu hâlde sabah ezanına kadar uyanmayan kimsenin keffaret ödemesi gerekir mi?
Cevap:Sorudaki durumda üzerine sadece kaza farz olur, keffaret ödemesi gerekmez.
Soru - Orucunu riya (gösteriş) yapmakla bozan veya orucu bozan şeylerden birisini yapmadığı hâlde oruç niyetinden dönen, örneğin o gün oruçlu olmamaya niyet eden kimsenin kazayla birlikte üzerine keffaret de gelir mi?
Cevap:Sadece orucunu kaza etmesi yeterlidir.
Soru - Oruçlu kimse sabah ezanını gözetlemesi mümkün olduğu hâlde gözetlemeden orucu bozan şeylerden birisini yapar da daha sonra sabah ezanının olduğunu anlarsa, hükmü nedir?
Cevap:Sorudaki durumda üzerine sadece kaza farz olur.
Soru - Gerçekte fecir doğmasına (sabah ezanı okunmasına) rağmen henüz ezanının okunmadığını söyleyen birisinin sözüne dayanarak bir şey yiyen kimsenin keffaret ödemesi gerekir mi?
Cevap:Hayır, keffaret ödemesi gerekmez.
Soru - Havada bulut ve hiçbir engel olmadığı hâlde havanın karardığını görünce akşam olduğunu sanarak akşam olmadan önce iftar eden oruçlu kimsenin orucunun hükmü nedir?
Cevap:Bu durumda üzerine hem kaza ve hem de keffaret farz olur. Ama eğer akşam olduğuna emin olarak iftar etmişse, üzerine sadece kaza farz olur.
Soru - İki adil şahit veya oruçlu bir adil şahit, güneşin battığına kanaat getirdiklerini söyleyerek akşam olduğunu haber verdiklerinde, onların bu haberine dayanarak iftar eden ve daha sonra akşam olmadığı anlayan insanın orucunun hükmü nedir?
Cevap:Sorudaki takdirde üzerine ne kaza, ne de keffaret farz değildir.
Soru - Üzerinde ramazan ayının kazası vs. gibi farz bir oruç olan mükellef müstehap bir oruç tutmak isterse, tutacağı oruç sahih olur mu?
Cevap:Üzerinde ramazan ayının kazası, keffaret ve benzeri gibi farz bir oruç olan kimse müstehap bir oruç tutamaz.
Soru - Hükmü bilmediği için yolculukta oruç tutan kimsenin orucunun hükmü nedir?
Cevap:Yolculukta tutulan oruç sahih değildir.
Soru - Yaşlı bir kadın ve erkek oruç tutamazlarsa veya oruç tutmak onlar için zor olursa, bu durumda oruçlarını bozabilirler mi?
Cevap:Oruçlarını bozabilirler; hatta oruç tutmadıkları takdirde üzerlerine bir şey de gelmez. Fakat eğer oruç tutmaları zor olursa, her gün için fakire fidye olarak yaklaşık 750 gr. ağırlığında yiyecek maddesi vermelidirler.
Soru - Yaşlı kadın, yaşlı erkek ve çok susama hastalığı olan kimsenin keffareti nedir?
Cevap: Oruç tutabilmelerine rağmen oruç tutmak kendileri için zor olursa, her gün için fakire fidye olarak yaklaşık 750 gr. yiyecek maddesi vermelidirler.
Soru - Kasıtlı olmadan veya bayılmaya sebep olan bir işi yapmadan bayılan oruçlu kimsenin baygınlık günlerinde tutmadığı oruçları kaza etmesi gerekir mi?
Cevap: Baygınlık sonucu tutamadığı oruçları kaza etmesi gerekmez.
Soru - Doğuştan kâfir olan [daha sonra İslâmiyet’i kabul eden] bir kimsenin kâfir olduğu günlerin orucunu kaza etmesi gerekir mi?
Cevap: Müslüman olduktan sonra kâfir olduğu günlerde tutmadığı oruçların kazası yoktur.
Soru - Acaba orucun kazasını hemen yerine getirmek farz mıdır?
Cevap: Orucun kazasını hemen yerine getirmek farz değildir; fakat hiçbir mazeret olmadan gelecek ramazan ayına kadar geciktirmek caiz değildir.
Soru - Ramazan ayında bir mazeret nedeniyle oruç tutmayan bir kimse ramazan ayı çıkmadan önce ölürse, tutmadığı oruçların kaza edilmesi farz mıdır?
Cevap: Sorudaki takdirde tutmadığı oruçların kaza edilmesi farz değildir?
Soru - Ramazan ayında bir mazereti nedeniyle oruç tutmayan mükellefin mazereti gelecek ramazan ayına kadar devam ederse, hükmü nedir?
Cevap: Mazereti hastalık olur da sonraki ramazan ayına kadar devam ederse, tutmadığı oruçları kaza etmesi farz değildir; ancak her bir güne karşılık fakire fidye olarak buğday, arpa, pirinç ve benzeri gibi yaklaşık 750 gr. ağırlığında yiyecek maddesi vermesi gerekir. Ama eğer mazereti hastalıktan başka bir şey olursa, ister kazayı geciktirmiş olmasının nedeni hastalık olsun, isterse başka bir mazeret olsun, üzerine sadece kaza farz olur.
Soru - Orucun kazası sonraki ramazan ayına kadar geciktirilirse, hüküm nedir?
Cevap: Eğer geciktirilmesi bir mazeret nedeniyle olmazsa, kaza dışında her gün için fakire yaklaşık 750 gr. ağırlığında yiyecek maddesi vermesi gerekir.
Soru - Acaba orucun kazasını sonraki yıllara geciktirmenin tekrarlanmasıyla fidye de tekrarlanır mı?
Cevap:Tekrarlanmaz.
Soru - Ramazan ayının kaza orucunu öğleden önce bozmak caiz midir?
Cevap: [Vakit geniş olur ve sonraki ramazan gelmeden önce] başka bir zamanda tutacak kadar vakit olursa, caizdir.
Soru - Büyük oğlun üzerine [ölen] babasının tutmadığı oruçları kaza etmek farz mıdır?
Cevap: Babasına kaza etmesi farz olan oruçları kaza etmek büyük oğla farzdır.
Soru - Ramazan ayının birkaç gününün keffaretini sadece bir fakire vermek caiz midir?
Cevap: Sakıncası yoktur.
Soru - Biz rahmetli İmam Humeyni’yi taklit etmeye devam eden, yeni konularda ise müracaatlarımızı size yapan ve taklitte tamamen size dönmek için onayınızı bekleyen büyük bir grubuz. Ayrıca içimizde Ayetullah Hoî ve Ayetullah Erakî’nin de mukallitleri vardır... Biz önceleri zalim, zorba ve din düşmanı bir ülkede yaşadığımız bir dönemde, tağutların ve fasıkların hükmü altında olduğumuz için beş aydan on beş aya kadar mübarek ramazan ayının oruçlarını tutamadık. Bu ise bilinçsizliğimizden ve özellikle devlete bağlı kurumlarda resmi görevi olanlarımıza devlet tarafından oruç tutma yasağı bırakılması, oruç tutmamıza izin verilmemesinden kaynaklanıyordu. Anladığımız kadarıyla üzerimize tutmadığımız oruçların hem kazası, hem de keffareti farz oluyor. Bu nedenle bazılarımız kazalarını tamamlamış ve bir kısmımız da oruçlarını kaza etmeye devam etmekteler. Fakat maaşlı olduğumuz ve az maaş aldığımız için beş ay veya daha fazlasının keffaretini vermeye gücümüz yetmiyor. Acaba keffaretten kurtulmamızın bir yolu var mıdır?
Cevap: Kasten ramazan ayının orucunu bozmanın keffareti olan bir köle azat etmek, altmış gün oruç tutmak veya altmış fakiri doyurmaktan âciz olan birisi, gücü yettiği miktarda sadaka vermelidir ve eğer buna da gücü yetmezse, istiğfar ederek Allah’tan bağışlanma dilemelidir.
Soru - Gusletmenin farz olduğunu ve nasıl yapılması gerektiğini bilmeyen, fakat bulûğ çağından on yıl sonra taklit etmesi gerektiğini ve guslün farz olduğunu bilen bir mükellefin namaz ve oruçlarının kazası konusunda üzerine farz olan nedir?
Cevap: Cünüplü olarak kıldığı namazları kaza etmesi gerekir. Oruca gelince, ihtilâm olduğunu ve kendisinden meni çıktığını veya cünüplü olmayı gerektiren başka bir sebeple cünüplü olduğunu bilir, fakat cünüplü kişinin namaz kılabilmesi ve oruç tutabilmesi için gusletmesinin gerektiğini bilmezse, tutmadığı oruçları kaza etmelidir; hatta hükmü bilmeyişinde kusurluysa, güçlü görüşe göre üzerine keffaret de farz olur. Ama eğer sadece cünüplü olduğunu bilmez ve oruç tutması gereken günün sabahında da cenabetli olduğunun farkına varmazsa, bu durumda üzerine değil keffaret, kaza bile farz olmaz.
Soru - Belli bir günde oruç tutmayı veya belli bir namaz kılmayı nezreden yahut bunun için yemin eden ve daha sonra nezrini veya yeminini bozan kimsenin üzerine o günün keffareti dışında oruç veya namazının kazası da farz olur mu?
Cevap: Oruç veya namazla ilgili nezrine muhalefet etme konusunda; keffaret dışında oruçta güçlü görüşe göre, namazda ise ihtiyat gereği kaza da farzdır. Bu konuda yemini bozmanın da nezri bozmaya ilhak edilmesi uzak bir ihtimal değildir.
Soru - Mükellefin fitre zekâtının verilmesinin gerekliliğine cahil olduğu dönemlerde ödemediği fitre zekâtını şimdi ödemesi gerekir mi? [Eğer gerekiyorsa,] her yıl için verilmesi gereken miktar nasıl hesaplanmalıdır?
Cevap: İhtiyat gereği ödemelidir ve ölçü şimdiki fiyattır.
-------------------------------------
Oruç Hükümleri