Akide, Şeriat Ve Hayat Yolu : Lâ İlâhe İllallah
Yaşadığımız çağda insanların çoğunun hissinde bilim, medeniyet, teknoloji, edebiyat, sanat, fikir, sosyalite ve siyaset yüzeysel işlerdir veya sadece sanatsal faaliyetlerdir, hatta dinin çizgisi dışında laik meselelerdir. Ve bu meselelerde mü’min ve kafir eşittir. İslam ümmmetinin, akide ile ilgisi olmayan sadece yüzeysel olması yeterli görünen ilerleme çabaları, geri kalmışlığı izalenin gereğinden, medeniyet kervanına ulaşma çabasından, yeni bir devlet icadı çalışmalarından ve içinde yaşadığımız çağa ayak uydurma gayretinden doğmaktadır!
Bu yanlış çıkarımın iki veya üç sebepte toplanması mümkündür.
Birinci sebep: Çağımız müslümanına yönelik fikri savaşın tesiridir. İşte Avrupa –ki çağımız müslümanı onu kendisine bilim, medeniyet ve teknoloji meselelerinde rehber ve kılavuz edinmişti- dini sadece akideye hasretmiş sonra da onu atmıştır. Ve bütün bu işleri din çizgisinden tamamen uzaklaştıran laiklik ruhu ile gerçekleştirmişlerdir.
İkinci sebep: İslam ümmeti –akidevi gerilemede- “La ilahe İllallah”ı yonta yonta gerçek içeriğini boşaltmış, böylece de sadece dil ile söylenen bir kelimeye çevirmiştir. Veya en fazla bu kelimeye ve kulluk şiarlarına vicdanen sahip çıkmışlar ki onlara göre bu, hayat gerçeğinde “La ilahe İllallah”ın gerçekleşebileceği uç nokta olmuştur.
Fikri savaşın ve akidevi gerilemenin beraberce etkisi ile bilim, medeniyet, teknolojik kuvvet ve diğerleri “La ilahe İllallah”ın alanı dışına çıkarıldı. Böylece insanların hislerinde –biz bu alanlarda ilerleme kaydetmek istediğimizde- “La ialhe İllallah”dan bu alanlara geçmeliyiz düşüncesi yerleşti.
Üçüncü sebep ise; her ne kadar bu iki sebebin neticesi olsa da onu da bu ikisine ilave etmek mümkündür. O da insanların çoğunda yankı uyandıran bir vehimdir. Diyorlar ki: Teknoloji devrimi dünyayı, sakinlerinin hayata güç yetirebilmeleri için aynı anlayışlarla veya birbirine yakın anlayışlarla yaşamaları gereken küçük bir şehre dönüştürmüştür. Bu nedenle de bilimsel, medeni, teknolojik v.s. ilerlemeler kazanan batının üretip üçüncü dünya ülkelerinin tüketmeleri için ihraç ettiği hacmi, şekli ve içeriği aynı olan durum tek yol olmuştur ve bundan kurtuluş da, alternatif de yoktur!
Ümmet bilmelidir ki bu üçü de vehim ve batıldır.
Hatalı Avrupanın dine karşı tutumu, izlenecek bir örnek değildir. Bu çağdaş, dine saldırgan cahiliyenin yarısı yıkılmıştır. Diğer yarısı da yıkılma yolundadır. Gözlerimizin önünde yıkılışına şahit olduğumuz halde yıkılmış bir örneğe yapışmamız bizim ahmaklığımızdandır. Hatta bizim bu örneğe yapışmamız; onlar kıyamete kadar sabit yerleşmiş kalsalar dahi küfürleri sebebiyle ahiret yurdunu kaybettiklerini Allahın bize haber verdiğinden ahmaklık olurdu. Kaldı ki bunlar aynı şekilde dünyayı da kaybetmişlerdir. Onların yıkımları konusunda Allah, bize en büyük delili göstermekle lutufda bulunuyor:
“İşte biz, bu temsilleri insanlar için getiriyoruz; fakat onları ancak alimler düşünüp anlıyabilir.” (Ankebut, 43 )
Müslümanlara “Lâ ilahe illallah” ve hayatın her alanını kapsaması hakkında konuşmaktan, bu konıda konuşmayı adet edinmek ve devam etmekten, hiç değilse ümmetin hayatında medeni, ilmi, teknolojik, fikri, ahlaki ve diğer bütün alanlardaki gerilemenin terettüp ettiği, dayandığı itikadi gerilemeden ümmet görünür bir şekilde çıkıncaya kadar bıkmaları onlara yakışmaz.
Muhammed Kutub
Bu yazı, yazarın aynı adla yayınlanmış eserinden derlenmiştir.
Derleyen : Zeynep Bayraktar
Kaynak : fikiryorum.netr
TEVESSÜL DUASI
Gözler Onu Göremez