İnsanlar arasında adalet var mıdır?
Soru: Bazı insanlar vardır ki sürekli dert, ıstırap içinde yaşarlar. Gerçek Müslüman bir tanıdığım var. Aksilikler peşini bırakmıyor. Belki bana olsa onun başına gelenler acıyıp isyan ederim. Ama o hep şükrediyor. Tabi bu çok güzel.... Fakat benim sormak istediğim şudur ki, bazı insanlar dünyada çok şanslı iken, bazıları aynı oranda neden şanssız olurlar? Bu neye göre belirlenir. Allah adaletlidir tabı ki; ama bu dünyada da adaletli midir acaba? Bu bir yargılama yada isyan değil. Samimi bir şekilde soruyorum: Dünyada insanlar arasında adalet var mıdır?
Cevap: Muhterem kardeşim, sorunuzun cevabı dünyadaki hayata bakış açınızla ve hayat felsefenizle doğrudan orantılıdır. Yani hayatı bir eğlence ve dünyayı bir eğlence kampı olarak görenler, tabii ki bu felsefeye ters düşen her olayı ve sahneyi yadırgar, hatta eleştirebilirler. Ancak hayatı bir imtihan ve dünyayı bir imtihan sahnesi olarak görenler de tabiidir ki olayları farklı olarak yorumlayacaklardır.
Yine hayatı dünya hayatıyla sınırlı görüp insanı da bir bitkiden farksız görenler, bu olayları da aynı istikamette yorumladıkları için, bunları bir adaletsizlik olarak yorumlayacakladır hiç kuşkusuz. Ama hayatı dünya hayatıyla kısıtlı görmeyip burayı geçici bir misafirhane gibi gören, burada gerçekleştirilen eylemleri, ebedi hayat için bir ekim işlemi, öbür dünyayı ise ürün alma yeri ve mevsimi olarak görenlerin yorumları da farklı olacaktır mutlaka.
Şunu bilmeliyiz ki, adaletsizlik o zaman söz konusu olurdu ki bir taraftan bir insana yüklenen sorumluluklar veya katlandığı zorluklar karşılıksız kalmış olsun. Öbür taraftan diğer bir insana hiçbir sorumluluk yüklenmemiş olsun ve verilen nimetlere karşılık hiçbir hesap kitap sorulmasın ve yanlışlarının, azgınlıklarının karşılığını görmemiş olsun. Oysa biliyoruz ki Rabbimiz Kur'an'da "Zerre kadar hayır işleyen de onun (karşılığını) görecektir, zerre kadar kötülük işleyen de." buyurmaktadır.
Kısacası bu dünya İlahi dünya görüşünde keyif çatma yeri değil, bir imtihan sahnesidir. Ancak imtihan vesileleri muhteliftir. Rabbimiz herkesi bir şeylerle imtihan etmektedir. Bazılarını rahatlık ve refahla, bazılarını zorluklarla, bazılarını zenginlikle, bazılarını fakirlikle, bazılarını sıhhat ve selametle bazılarını ise hastalıkla vs. Önemli olan her insanın bunun farkında olup ona göre kendisini hazırlaması ve o durumların her birisinde Rabbinin istediği istikametten azmaması ve onun verdiğine razı olmasıdır.
Şunu da unutmamamız lazımdır ki insanın bu dünyada katlandığı zorluklar, ne kadar çok olursa öbür dünyadaki mükafat ve makamı da o derece büyük olur ve vereceği hesapta o derece kolaylık hasıl olur. Tabi bunların hepsinde Allah rızasını gözetmek ve ihlaslı olmak şarttır.
Tarihe baktığımızda Allah'ın en sevgili kulları olan Peygamberler ve Evliya, en çok sıkıntı çeken ve en çok belalara müptela olan kimselerdir. Hatta hadislerde "Allah kimi daha çok severse, daha çok belaya müptela kılar ki sevap ve mükafatı artmış olsun." buyrulmaktadır. Yine buyuruyor ki kıyamet günü olduğunda "Mu'minler teessüf edip diyeceklerdir ki keşke dünyada bizi (Allah yolunda) makaslarla doğrasalardı da makam ve mükafatımız, daha büyük olsaydı!"
Bir diğer husus ise şudur ki, İlahi dünya görüşünde dünya ve dünyanın süs-püsü ve malı servetinin fazla bir değer arz etmediğidir. Bunlardan kafir ve facir insanlara verilmesi de bir imtihan vesilesi olarak görülüp daha çok vebal sahibi olmaları içindir. Yani bir anlamda o imkanlar, gerçekçi bir gözle bakıldığında kafirler ve kötüler için bir ceza niteliği taşımaktadır! Bu konuda bakın Rabbimiz Kur'an-ı Kerim'de ne buyuruyor: "O küfre sapanlar, kendilerine verilen mühleti, sakın kendileri için hayırlı sanmasınlar! Biz onlara, ancak günahları artsın diye mühlet vermekteyiz. Onlar için aşağılatıcı bir azap vardır." (Al-i İmran, 178)
Hadis-i şerifte de şöyle buyurmaktadır: "Eğer dünyanın bir sinek kanadı kadar değeri olsaydı, Allah (azze ve celle) kafir ve facire ondan bir yudum su bile içirmezdi!"
Elbette bir noktayı bilmemiz lazımdır ki bazen başımıza gelen bazı sıkıntılar, kendi yanlışlarımız ve hata ve günahlarımızdan kaynaklanmaktadır. Allah-u Teala bu yanlışları yapan mu'minleri, bu dünyada bir takım sıkıntılara mübtela ederek onların temizlenmesini istemektedir. Kısacası zorluklara mübtela olan mu'minler için bunlar, ya birer imtihan ve makamlarının yücelmesi içindir, yada yanlışlarından temizlenmeleri için. Bu konuda şu hadislere dikkatinizi çekmek istiyorum:
Resul-i Ekrem (s.a.a): "Mu'min erkek ve kadın, bedeni, malı ve evladı hakkında belaya müptela olur ve o şekilde (ölürse) günahsız bir şekilde Allah'a kavuşur."
İmam Sadık (a.s): "Allah bir kula hayır dilerse, onun (günahlarının) cezasını dünyada çabuklaştırır. Ama bir kulun kötülüğünü dilerse, onun günahlarını kıyamete bırakır ki orada cezalandırılsın."
Resul-i Ekrem (s.a.a): "Hastalık günahları imha eder."
Bir kişi Allah Resulüne (s.a.a): "Benim günahlarımı silip temizleyen nelerdir?" diye sorduğunda şöyle buyurdu: "Gözyaşları, (Allah karşısında) eğilip huzu ve huşu göstermek ve hastalıklar."
İmam Rıza (a.s): "Hastalık, Mu'min için temizlenme ve rahmet vesilesidir, kafir için ise azap ve lanet vesilesidir."
Kudsi bir hadiste ise Allah-u Teala'nın şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Bana itaat edenler, benim ziyafetimdedirler; bana şükredenler (nimet ve lütfumun) çoğalmasına, beni zikredenler nimetime mazhar olurlar. Bana karşı günah işleyenleri ise ben, rahmetimden ümitlerini kesmem. Tevbe ederlerse, ben onların dostu olurum, dua ederlerse kabul ederim. Hastalanırlarsa onların tabibi ben olurum, rahatsızlık ve musibetlerle onları tedavi eder ve bu vesileyle onları günahlar ve kusurlardan temizlerim."
Resul-i Ekrem (s.a.a): "Mu'minin günahı çoğalırda, onu telafi edecek bir ameli de olmazsa, Allah onu can sıkıntısına müptela eder ki o günahına keffaret olsun."
Resul-i Ekrem (s.a.a): "Günahlar içerisinde bazı günahlar vardır ki onları ne bir namaz temizler ne de bir oruç." "Ya Resulullah, onu ne temizler?" dediklerinde: "Geçimi temin etme yolunda insanın başına gelen sıkıntı ve üzüntüler." buyurdu."