Fatıma bint-i Esed
Fatıma; Esed bin Haşim"in kızı, Ebu Talib"in karısı ve Hz. Ali"nin (a.s) değerli annesidir.
O, İslâm'ın ortaya çıkışının başlangıcında Peygamber'e biat etmeden önce Hz. İbrahim'in hanif dinine tâbi idi ve kendisini asla şirke ve putperestliğe bulaştırmamıştı.
İslâm'ın ortaya çıkışından sonra, Hz.Hatice'den sonra Peygamber'e iman eden ilk kadındı ve her zaman Peygamber'i şiddetle savunuyordu.
Peygamber (s.a.a) defalarca onun evine gitmiş, istirahat etmiş ve ona karşı fevkalade saygılı davranmıştır.
Fatıma bint-i Esed, Kâbe'de çocuğunu dünyaya getiren tek kadındır.
Doğum belirtileri kendisinde görüldüğünde Mescid-i Haram'a gidip Kâbe'nin yanında durdu ve Rabbine şöyle yalvardı:
"Allah'ım! Ben sana ve senin tarafından gönderilen peygamberlere ve kutsal kitaplara ve ceddim İbrahim Halil'in sözlerine iman etmişim."
"Allah'ım! Bu evi yapanın hakkına ve rahmimde olan bebeğin hakkına, bu doğumu bana kolaylaştır!"
Bu münacatın akabinde Kâbe'nin duvarı yarıldı, Fatıma Kâbe'nin içine girdi ve o mukaddes mekânda Ali (a.s) dünyaya geldi. Üç gün boyunca orada cennet yemekleri ve meyvelerinden yedi. Sonra aynı duvar tekrar yarıldı ve Fatıma bebeğiyle beraber dışarı çıktı.
Esed kızı Fatıma, Mekke'den Medine'ye yürüyerek hicret eden ilk kadındı. Hicreti de, diğer iftiharlarının yanında onun için bir başka iftihardır.
Peygamber (s.a.a), bu örnek kadının ölüm haberini aldığında, "Bugün annemi kaybettim." buyurdu ve bayanların onun cenazesine gusül vermelerini emretti. Sonra Fatıma'ya kefen yapmaları için kendi gömleklerinden birini gönderdi.
Sonra cenaze törenine katıldı, tabutu omuzlarına aldı ve Baki'ye kadar taşıdı. Kabrin kazılmasına da yardım etti ve teberrük için kabre girip uzandı.
Daha sonra cenaze namazı, tedfin ve telkin merasimini yerine getirdi ve hakkında dua etti.
Sonunda, mübarek eliyle kabre toprak döktü ve şöyle dedi: "Allah'ım! Ben onu sana emanet ediyorum!"
Ammar-i Yasir, bu işin nedenini Peygamber'e sorunca şöyle buyurdular:
"O, gerçekten de benim annemdi; kendi çocuklarını aç bırakır, beni doyururdu; onları tozlu bırakır, beni yıkardı. Ebu Talib'den sonra bana, ondan daha çok iyilik eden birisi olmamıştır."
ZEHRANET