• Nombre de visites :
  • 6690
  • 9/12/2007
  • Date :

Ayetullah Uzma Musavî Erdebilî

Ayetullah Uzma Musavî Erdebilî

  ÇOCUKLUK DÖNEMİ

  Hz. Ayetullah Uzma Musavî Erdebilî, 13 Recep 1344 H.K. (28 Ocak 1926) sabahı Erdebil şehrinde, fakir bir ailede dünyaya gözlerini açtı. Babası merhum Seyyid Abdurrahim, bir din âlimi; annesi merhum Seyyide Hatice hanım, mümin bir kadın idi. Kendisinden önce sekiz kız çocuğu sahibi olmuşlardı.

  Ailesinin tek ve son erkek çocuğu olan Ayetullah Erdebilî, 1928 yılında iki yaşındayken annesini kaybetti. Ablaları onun bakımını üstlendiler.

  Çocukluk döneminin hatıralarından birisi, bulûğa erişmeden önce gördüğü bir rüyadır. Kendileri olayı şöyle anlatıyorlar:

"Çocukluğumda İmam-ı Zaman (a.s)'la görüşmeyi çok arzuluyordum. Bundan dolayı kitaplarda Hz. Veliyy-i Asr (a.s)'la görüşmek için zikredilen bütün amelleri yerine getiriyordum. Hatta müstahapları bile terk etmemeye çalışıyordum. Sonunda onu (a.s) rüyamda gördüm. Ayaklarına kapanarak bana bir şey vermesini istedim. Hazret, mübarek parmağındaki firuze taşlı yüzüğünü çıkartarak benim parmağıma taktı."

  Bu rüyayı babama anlattığımda babam bana: "Bundan sonra senin için hiçbir kaygım yoktur. Çünkü sen İmam-ı Zaman (a.s)'ın lütuflarının gölgesi altında olacaksın" dedi.

  AİLESİNİN EKONOMİK, DİNİ VE SİYASİ DURUMU

  Çok dindar bir âlim olan babası, ailesini İslam dinini tanıyan, ona amel eden ve imanı güçlü olan kişiler olarak yetiştirmek istiyor, bunda kararlı davranıyordu.

  O günler Rıza Pehlevi'nin saltanatı dönemiydi. Rıza Şah İngiliz efendilerinin emriyle her gün yeni bir siyaseti baskı ve şiddet ile uygulamaya koyuyordu. Bir gün ortak kıyafet adı altında halkın elbisesini ve şapkasını değiştiriyor, başka bir gün hicabın açılması mecburiyetini getiriyordu. Yas merasimlerini ve vaazları yasaklıyor, ulema elbisesine (sarık, aba) de yasak getirerek onları baskı altına alıyordu.

  Bu uygulamaların karşısında ulemadan bir kısmı, evlerinde oturarak sabır ve bekleme siyasetini seçtiler. Bir kısmı, elbiselerini değiştirerek ulema sınıfından ayrıldılar ve başka meslekler seçtiler. Az olmayan başka bir grup da teslim olmayarak direndiler. Yoğun baskılara tahammül edip, gizli veya açıktan mücadele ettiler. Merhum Seyyid Abdurrahim de bu mücadeleciler arasındaydı.

  O, Pehlevi saltanatının tüm uygulamalarını şeriata aykırı ve haram biliyordu. Onun bu fikir yapısı, o günkü İran'ın siyasi ve toplumsal yapısından dolayı, birçok zulümlere, baskılara maruz kalmasına sebep olmuştu. Öyle ki bazen aylarca evden dışarı çıkmıyordu. Çok zaruri ihtiyaçları olması durumunda gecenin karanlığında, büyük bir tedirginlikle dışarı çıkıyor ve çok hızlı bir şekilde eve dönüyordu.

  O günlerin koşulları o kadar korkunçtu ki bazı tanıdıkları ve dostları dışında kimse onun evine gitmeye cesaret edemiyordu. Bu durumun tabii sonucu da, ailesinin fakirliğinin günbegün artması, hatta birçok günleri bile ailesinin aç olarak geçirmesi idi.

  1941 yılının Eylül ayında Müttefiklerin İran'a saldırması, Rusların Azerbaycan bölgesine girmesi ve Rıza Pehlevi'nin İran'dan kaçmasıyla, İran'ın içtimai durumunun karışması sonucu, halk hükümetin baskı ve zulümlerinden kurtuldular. Ulemaya uygulanan sınırlamalar azaldı. Böylece halka bu aileye de gidip gelme imkânı doğdu.

Ayetullah Uzma Musavî Erdebilî

  OKULA VE DİNÎ İLİMLER EĞİTİMİNE BAŞLAMASI

  Ayetullah Uzma Musavî Erdebilî, öğretimine altı yaşında mektephaneye girerek başladı. Orada, Kur'an, İlmihâl (ahkâm), Gülüstan, Tenbih-ul Gafilin, Nisabus Sibyan, Gülzar-ı Bahar, Ebvabu'l-Cinan, Mecalisu'l-Muttakin, Tarih-i Mu-cem, Durre-i Nadiri, Tarih-i Vessaf, Hesap, Farsça ve diğer bazı kitapları öğretmenlerinin huzurunda okudu. 1939 yılında Arapça eğitimine başladı. 1940 yılında dini ilimlere devam etmek için Erdebil şehrindeki Molla İbrahim Medresesi'ne girdi.

  O zaman Erdebil'de üç tane dini ilimler medresesi vardı. Bunlar, Mirza Ali Ekber, Salihiyye ve Molla İbrahim medreseleri idi. Bu üç medreseden birincisi ilkokul, ikincisi ise İranlı Kafkas muhacirleri için barınak hâline getirilmişti. Dini ilimler talebelerinin kaldığı tek medrese olarak Molla İbrahim Medresesi kalmıştı. O zaman için orada dini ilimlere fazla bir rağbet yoktu. Öyle ki bu medresede sadece dört tane talebe vardı. Ayetullah Erdebilî, bu zor koşullarda dini ilimler eğitimine başladı. Camiu'l-Mukaddimat, Suyuti, Cami, Mutavvel, Haşiye-i Molla Abdullah, Şemsiyye, Meâlim ve Şerayi derslerini 1943 yılına kadar bu medresede okudu.

  Müttefiklerin İran'a girmesinden ve halkın devlet zulmünden biraz olsun rahata kavuşmasından sonra, gençler dini ilimlere rağbet etmeye başladı. Molla İbrahim Medresesi'ne yeni talebeler alındı. Bu genç talebelerin medreseye gelişi, Erdebilî'nin ilk derslerini vermeye başlamasına yol açtı.

Dini ilimlerin mukaddimeleri olan Sarf, Nahv ve Mantık derslerini gençlere öğretiyordu. Bunun yanında yirmi yıllık Rıza Han diktatörlüğü ardından doğan kültürel boşluğu doldurmak için Erdebil yöresinde vaaz meclisleri düzenliyordu.

  KUM'A HİCRET

  Ayetullah Uzma Musavî Erdebilî, 1943 yılının Ramazan ayında Kum şehrine hicret ederek, tahsiline orada devam etmeye karar verdi. Aynı yılın Ramazan ayının sonunda Erdebil'den çıktı ve Şevval ayının dördüncü günü mukaddes Kum şehrine vardı. Feyziye Medresesi'nin bir odasına yerleşti. Kum'daki ikameti yaklaşık üç yıl sürdü.

  Bu müddet içerisinde Lüm'ateyn, Resail, Mekasib, Kifayeteyn, Haric-i Usul derslerinden u-mum ve husus, mutlak ve mukayyed, mücmel ve mübeyyen bahislerini, bir miktar Kur'an tefsiri, Felsefe de Manzume'nin Vücud-i Zihnî bahsini ve Meybudi'nin Şerh-i Hidaye'sini okudu. Aynı zamanda Meâlim, Lüm'ateyn ve Kavanin dersleri verdi.

  Bu süre boyunca değerli üstatlardan faydalandı. Mekasib ve Kifaye'nin birinci cildini Ayetullah Uzma Seyyid Muhammed Rıza Gülpaygani; Mekasib, Kifaye'nin ikinci cildi, Meybudi'nin Şerh-i Hidaye'sini Ayetullah Uzma Hacı Seyyid Ahmed Hansari; Resail'i Ayetullah Hacı Şeyh Murtaza Hairi ve Ayetullah Sultani; Manzume'yi Ayetullah Hacı Mirza Mehdi Mazenderani; Esfar'ı ise Ayetullah Seyyid Muhammed Hüseyin Tabatabai'nin -Allah hepsine rahmet etsin- huzurunda okudu.

  Eğitim ve öğretimin yanında Muharrem, Sefer ve mübarek Ramazan aylarında Hamedan, Urumi-ye, Bender-i Enzeli gibi İran'ın çeşitli şehirlerine tebliğe gidiyor, oralarda çeşitli vaaz ve saire toplantıları düzenliyordu.

  O tarihte Ayetullah Hüccet Kuhkemerei Ayetullah Seyyid Muhammed Taki Hansanri ve Ayetullah Sadruddin İsfahani Kum ilim Havzası'nın önderleri konumundaydılar. Ayetullah Feyz Ayetullah Kebir ve Ayetullah Ruhani Havza'nın dâhili işlerim idare etmekte onların yardımcıları sayılıyorlardı ikinci derecedeki şahsiyetler arasında, Ayetullah imam Humeyni (r.a), Ayetullah Seyyid Muhammed Rıza Gülpaygani, Ayetullah Hacı Şeyh Muhammed Ali Eraki ve Seyyid Muhammed Damad -Allah hepsine rahmet etsin- bulunuyorlardı. Bunlar, Havza'nın yüksek derslerinin öğretimiyle meşgul oluyorlardı.

  O günlerde Kum ilim Havzası'nm büyüklerinden bazıları, ilim havzasını yükseltmek için merhum Ayetullah Uzma Burucerdi'yi (r.a) Kum'a davet etmeye karar verdiler. Bu âlimlerin çabasıyla Ayetullah Burucerdi Kum'a geldi. Onun ders vermeye başlamasıyla ilim havzası daha verimli ve hareketli olmaya başladı.

  O yıllarda yabancı güçlerin İran'a saldırmasıyla ülkenin, buna paralel olarak da Kum'un siyasi durumu karışık hâl aldı. Öte taraftan Rus kuvvetlerinin Azerbaycan'daki varlığı, Azeri ailelerin yardımlarının kesilmesine sebep olmuştu.

Ayetullah Uzma Musavî Erdebilî

  Bu nedenle Azeri öğrenciler çok zor durumda kalmışlardı. Aynı günlerde, Ayetullah Uzma Seyyid Ebu'l-Hasan İsfahani (r.a.) Necefte vefat etti. Onun vefatı Şia dünyasında, özellikle İran'da büyük bir yankı uyandırdı. İran'ın o günkü hükümeti bu âlimin ölümüne önem vermekle bir taraftan Tudehlileri ve muhalifleri zayıf düşürmek, diğer taraftan imkan dâhilinde Necef İlim Havzası'nın merkezini Kum'a taşımayı amaçlıyordu. Böylelikle ulemanın halk arasındaki mevkisinden yararlanarak ülkenin siyasi istikrarsızlığını gidermeyi amaçlıyordu.

  Bu hedef doğrultusunda Muhammed Rıza Pehlevi, Ayetullah Uzma İsfahani'nin (r.a.) vefatı dolayısıyla Ayetullah Uzma Burucerdi'ye (r.a) bir tesliyet telgrafı gönderdi. Bu, Kum İlim Havzası'nın gücünün ne derecede arttığının bir göstergesiydi. Gerçi Pehlevi rejimi sonradan bu gibi hatalarından doğan tehlikelerin farkına vardı ama ne yaptıysa ulemaya ve ilim havzasına yönelen sevgiyi ortadan kaldıramadı.

  Bir yandan merhum Ayetullah Burucerdi'nin bariz ilmi şahsiyeti, diğer yandan zamanın hükümetinin tarafsızlık politikası neticesinde Havzanın büyüklerinin Kum ilim Havzası'nı güçlendirip derinleştirme doğrultusundaki çabaları neticeye ulaştı. Ulema her taraftan Kum'a akın etti. Havza kaynamaya başladı. Aynı zamanda Necef Havzası da önceki huzur ve sükûnetini koruyor ve ilim tahsili için sakin bir muhit sayılıyordu.

  O günlerde en büyük hedefi ilim tahsili olan Ayetullah Uzma Musavî Erdebilî, tahsil ve tedris için sakin ve sessiz bir ortam arıyordu. Necef i bunun için uygun buldu ve oraya gitmeye karar verdi.

  NECEF-İ EŞREFE HİCRET

  Ayetullah Uzma Musavî Erdebilî, Kum İlim Havzası öğrencilerinden üç kişiyle birlikte Necef e hicret etmeye karar verdiler. Üç kişiden ikisinin vazgeçmesiyle, üçüncü şahıs olan merhum Şeyh Ebulfazl Helâlzade, Erdebilî ile birlikte 7 Kasım 1945 (1 Zilhicce 1364 H.K.) tarihinde Kum'dan Necef e doğru hareket etti. O zaman kanuni olarak Irak'a gitme imkanı olmadığından veya bunun çok zor olduğundan kaçak olarak Hurremşehir ve Ervendrud yoluyla, Irak'ın Basra şehrine girdiler. Büyük zorluklara ve meşakkatlere göğüs gererek Basra, Abbasiye ve Divaniye şehirlerinden geçip Allah'ın yardımıyla Zilhicce ayının 7. gününün ikindi vaktinde Necef-i Eşrefte Seyyid Medresesi'ne girdiler. O günün gecesi Arefe gecesiydi. Necef İlim Havzası'ndaki geleneğe göre ziyaret guslü alıp aynı gece Kerbela'ya gittiler. İki gün sonra Necef e dönerek derslerine başladılar.

  Ayetullah Uzma Erdebilî, tahsil hayatının en güzel günlerinin, Necefde geçirdiği günler olduğu kanısındadır. Orası emniyetli, sakin, sessiz bir yerdi ve bu koşullar eğitim için çok uygundu. Kendisi de bu uygun ortamdan faydalanarak büyük bir şevkle büyük üstatların derslerine katılıyordu. Havzada bu büyük âlimlerden aldığı derslerin yanı sıra da araştırma yapıyordu.

  NECEF'DEKİ İLMİ FAALİYETLERİ

  Ayetullah Uzma Erdebilî, Necefde ikamet ettiği müddet içerisinde usul-u fıkıhta kat' ve zan, beraat ve iştigal ve mebahis-i elfazm bir miktarını; fıkıhda a'dad ve evkat-ı salat, kıble, libas-ı musal-li, mekan-i musalli, halel-i salat ve mekasib bahislerini merhum Ayetullah Uzma Hoi'nin huzurunda; tehareti abdestin sonuna kadar merhum Ayetullah Uzma Hekim'in huzurunda; içtihat ve taklit konularını merhum Ayetullah Uzma Mirza Abdulhadi Şirazi'nin huzurunda; bey' kitabının evvelini merhum Ayetullah Uzma Milani'nin huzurunda; bey'us sabiyi merhum Ayetullah Uzma Şeyh Muhammed Kâzım Şirazî'nin huzurunda; Urvet-ul Vuska kitabının bir miktarını merhum Ayetullah Uzma Şeyh Muhammed Kazim Al-i Yasin'in huzurunda; felsefede tabiiyyat'tan Menzume'nin sonuna kadar merhum Sadra'nın huzurunda; okudu. Bunlara ilaveten Ayetullah Uzma Hoi, Ayetullah Uzma Milani, Ayetullah Uzma Hekim'in derslerinin takriratını yazdı.

  Necefteki ikameti, iki yıl gibi kısa bir süre olmasına rağmen, Necef üstatlarının fıkıh ve usul dallarında Şia'nın son asırlardaki büyük ulemasından olmalarından dolayı kendisi için ilmi olarak çok faydalı oldu. Bu üstatların fıkıh, usul ve felsefedeki dikkatlerinin, onun ilmi ve kültürel şahsiyetinin rüştünde büyük tesirleri vardı.

 

 

 

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)