Dağıtan Hayalet İsrail'i Dağıttı
İşgalci Siyonist devlet haftalardan beridir Filistin halkının varlık hakkına karşı vahşi saldırılarını bayağı kızıştırmış ve bu konuda iyice arsızlaşmıştı. Onun bu derece arsızlaşmasının en önemli sebebi ise uluslararası emperyalizmin verdiği destekten aldığı cüret ve cesaretti. İlginçtir ki, kendilerinin dünya üzerindeki hâkimiyet ve güçlerini meşru birtakım temellere dayandırabilmek amacıyla demokrasi ve insan hakları kavramlarını dillerinden düşürmeyen çağdaş emperyalistler Filistin halkının özgür tercihine tahammül edememişlerdi. İnsan haklarıyla ilgili uluslararası sözleşmelerde ve hukukta Filistin halkı zaten nazar-ı itibara bile alınmıyordu. Emperyalizmin ve onun güdümündeki BM tarzı meşrulaştırma organlarının tutumundan güç ve cesaret kazanan işgalci Siyonistler, Gazze'nin deniz kıyısında bir Filistinli aileyi 13 yaşındaki Hudâ adlı kız çocuk haricinde toptan yok edebilecek kadar arsızlaşabiliyor, ileri gidebiliyorlardı.
Ama Filistin direnişi emperyalizmin yüzsüzlüğüne, bu yüzsüzlükten cüret kazanan Siyonizm vahşetine teslim olacak, meşru haklarından vazgeçecek değildi. Siyonist saldırganlara saldırganlıklarının kendileri için de maliyetinin olacağını bildirmek ve varlık mücadelesindeki kararlılığını göstermek zorundaydı. Bu amaçla işgalcilere ağır darbe indiren önemli eylemler gerçekleştirdi. Ancak 25 Ocak 2006 Pazar sabahı şafakla birlikte gerçekleştirilen eylem işgalcilerin rüyalarında bile görmeye tahammül edemeyecekleri türden, tam bir kâbus niteliğindeydi.
Gazze'nin güneyinde Rafah sınır kapısının doğusunda Kerem Ebu Sâlim (işgalcilerin isimlendirmesiyle Kirm Şalom) geçidindeki işgalci karakoluna yönelik olarak gerçekleştirilen ve Dağıtan Hayalet adı verilen eylem işgalci Siyonist devleti önce bayağı şaşırttı. Sonra Filistinlilerin oldukça zor şartlarda ve büyük fedakârlıklarla sürdürdükleri direniş karşısındaki acziyetini kabullenme gibi zor bir kararla karşı karşıya getirdi. Gazze'ye yönelik geniş çaplı bir operasyon düzenleme ve bölgenin bütün giriş çıkış kapılarını kapatarak bölge ahalisini günlerce açlığa mahkûm etme kararını askıya almak zorunda kalması bu halka insafından değil acziyetini görmesinden ileri geliyordu.
HAMAS Cepheyi Terk Etmedi
Bazıları Filistin İslâmî Direniş Hareketi (HAMAS)'nin siyasi mekanizmada biraz daha aktif olarak yer almasını ve özerk yönetim hükümetini kurmasını cepheyi terk etmesi olarak değerlendirdiler. Oysa HAMAS daha önce yaptığı açıklamalarında da siyasi faaliyetlerin kendileri için işgale karşı sürdürülen meşru silahlı mücadelenin bir alternatifi olmadığını dile getirmişti. Emperyalizmin bu harekete yönelik dayatmalarının üç ana maddesinden biri de zaten silahlı direnişi bırakması ve şiddeti kınaması talebiydi. Bu talebe, işgalci Siyonist devletin saldırgan tutumu değişmediği sürece kendisinin de haklı ve meşru savunmasının devam edeceğini vurgulayarak cevap vermek suretiyle cepheyi terk etme gibi bir niyetinin olmadığını ortaya koyuyordu. İşgalci Siyonistlerin, savunmasız insanları hedef alan saldırılarına cevap niteliğindeki eylemlerin birçoğunda HAMAS'ın geliştirdiği araçların ve tekniklerin kullanılması bu hareketin cephede her zaman var olduğunun, mücadeleye doğrudan veya dolaylı katkıda bulunduğunun bir göstergesiydi. Son Dağıtan Hayalet eylemi ise HAMAS'ın askeri kanadının fiilen iştirak ettiği bir çalışma neticesinde gerçekleştirildi.
Oğlunun Şehadetini Kutlayan Anne
Eylemi gerçekleştiren ekibin elemanlarından biri Muhammed Fervâne'ydi. 23 yaşındaki Fervâne diğer arkadaşları gibi şehadeti göze alarak böyle bir eylemin ekibi içinde yer almaya karar vermişti. Çünkü Bu öyle bir cihaddır ki ya şehadet ya da zaferle biter sloganını sürekli tekrar edenlerdendi.
Annesi Ummu Muhammed oğlunun şehadetini duyunca bir yandan ömrünün baharında bir oğuldan ayrılmanın ızdırabını yaşasa da üzülmeyi değil şehit annesi olmaya, dünyadaki en kıymetli varlıklarından olan oğlunu Allah yolunda feda etmiş olmaya sevinmeyi tercih ediyordu. Ayrıca gerçekleştirilen eylemin başarıyla sonuçlanmış olması onun yüreğine su serpiyor, sevincini biraz daha artırıyordu. Bu sebeple ziyaretine gelen hanımlara helva dağıtıyor, kendisine taziyede bulunulmasını değil şehit annesi olmasından dolayı tebrik edilmesini istiyordu. Zaten misafir kadınlar da onun ziyaretine taziye için değil tebrik için geliyorlardı. Anne Ummu Muhammed, İslâm Ordusu'nun askerlerinden olan oğlu Muhammed'in siyonist vahşetin Gazze'de küçük çocukları hedef alan vahşi saldırılarına sessiz kalmayarak istisnaî bir eylem gerçekleştirenlerin arasında yer almasından dolayı da son derece sevinçli olduğunu ifade etmekten büyük bir haz duyuyordu. Bu haz gözlerinden akan yaşların yüzündeki tebessümlere karışmasından hissediliyordu.
Siyonistlere Yaptığınız Yanınıza Kalmayacak Mesajı
Bazıları Filistinlilerin eylemlerinin işgalci siyonistlerin azgınlıklarını artırdığı zannıyla Filistin direnişini tenkit etmektedirler. Oysa onların bu kanaatleri son derece yanlıştır. Tam tersi bir şekilde işgalci siyonistleri azgınlaştıran ve arsızlaştıran yaptıklarının yanlarına kalmasıdır. Onlar her zaman kendilerini güçlü ve ezici konumda görmek isterler. Bu amaçla da, Filistinliler hiçbir eylem yapmasalar, durumun sakinleşmesini isteseler bile işgalci siyonistler bunu Filistinlilerin korkaklığına yorarak hemen saldırı gerçekleştirir, yıldırma operasyonları başlatırlar. Gazze'deki son saldırılar da işte bu tutumlarının yansıması, bu siyasetlerinden vazgeçme niyetlerinin olmadığının göstergesiydi. İşgalci saldırganları korkutan, onları geri adım atmaya zorlayan direniş ve mücadeledir. Kerem Ebu Sâlim geçidindeki karakola yönelik son eylem de işgalci siyonistlere yöneltilen ve yaptıklarının yanlarına kalmayacağını vurgulayan bir mesajdı. Bu tür mesajlar onları sıkıntıya sokmakta, aralarında, gerçekleştirdikleri saldırıların kendileri için de ağır bir maliyeti olduğu tartışmasını doğurmaktadır. Nitekim son eylemden sonra bu tür tartışmalar yeniden gündemlerine girmeye başladı ve içlerinden bazıları Filistinlilerin füze saldırılarının sona erdirilmesi için kendileriyle görüşme yapılmasının zorunlu olduğunu söyleme ihtiyacı duydular.
İşgalciyi Korkutan İşbirliği
İşgalci siyonistler uzun süreden beridir Filistinlileri birbirlerine düşürmek için yoğun bir şekilde fitne planları yapıyor, bu planlarını hayata geçirebilmek için parayla satın aldıkları bazı adamlarından yararlanmaya çalışıyorlar. Medya organları da gerçekleri çarpıtarak, hadiseleri olduğundan çok farklı bir şekilde yansıtıyor, işgalciler tarafından yönlendirilen bazı marjinal grupların çıkardığı kargaşaları ve gerçekleştirdikleri cinayetleri Filistinliler arası çatışma olarak lanse etmeye çalışıyorlar. Gerçekte Filistinliler arasında herhangi bir iç çatışma yoktur ve geçtiğimiz günlerde yaşanan olaylar siyonist lobilerin hizmetindeki medya organlarının çarpıtması sebebiyle kamuoyuna olduğundan çok farklı bir şekilde yansıtılmıştır.
İşgalci siyonistler Filistinliler arasında fitne çıkarmak için bu kadar oyun çevirirken, üç ayrı direniş grubunun işbirliğiyle gerçekleştirilen bir eylemle karşı karşıya gelmeleri hesaplarını iyice altüst etti. Bu eylem fitne oyunlarının tutmayacağını ve Filistinlilerin el ele, gönül gönüle ittifak halinde aynı hedefe doğru ilerlemeye devam edeceklerini de onlara göstermiş oldu.
Mahmud Abbas'tan Yine Garip Kınama
Özerk yönetim başkanı Mahmud Abbas âdetini bozmayarak direnişçilerin işgalcilere ağır darbe indiren son eylemlerini de kınadı ve eylemin Filistinliler arasındaki ittifaka aykırı olduğunu iddia etti. Heniyye hükümeti Abbas'ın bu açıklamasını garipsediğini dile getirirken, HAMAS sözcüsü Sâmî Ebu Zuhrî de eylemin tam zamanında ve yerinde gerçekleştirilmiş olduğunu dile getirdi. Ebu Zuhri, Dağıtan Hayalet eyleminin işgalcilerin insanlık dışı saldırılarına tabiî ve haklı bir karşılık olduğuna da dikkat çekti.
Totaliter Arap Rejimlerinin Gayretkeşliği
Eylemde bir işgalci askerin esir alınması siyonist devleti bayağı sıkıntıya soktu. Çünkü daha önce bu tür esir alma eylemleri karşısında gerçekleştirdiği kurtarma operasyonlarında genellikle başarılı olan işgalci siyonist devletin, son dönemde HAMAS'ın askeri kanadının eylemleri karşısındaki operasyonlarında ağzı yandı. Bu yüzden benzer bir tecrübeye girerek zaten Sderot'taki durum ve üzerinde durduğumuz eylem karşısında iyice yıpranan prestijinin yeni bir yara almasını istemiyor. Bunun yerine tehdit politikasını devreye sokarak askere herhangi bir zarar gelmesi durumunda hükümet başkanı İsmail Heniyye'den en alt elemanına kadar tüm HAMAS mensuplarının hedeflerinde olacağını söylüyor. Ancak bu tehditlerini icra etmenin kendisi için de ağır maliyetinin olacağını dikkatten uzak tuttuğunu sanmıyoruz. Bundan dolayı olacak ki hemen ABD'nin, Avrupa'nın ve totaliter Arap rejimlerinin askerin kurtarılması için devreye girmelerini sağlamak amacıyla diplomatik faaliyetleri başlattı. Ne kadar ilginçtir ki HAMAS milletvekillerinin işgalci siyonist saldırganlar tarafından tutuklanmaları karşısında hiç harekete geçme ihtiyacı duymayan emperyalist güçlerin ve totaliter Arap rejimlerinin işgalci siyonist devletin askerinin kurtarılması için hemen devreye girdiklerini görüyoruz. Özellikle Mısır ve Ürdün'ün gayretkeşliği dikkatlerden kaçmıyor.
Sderot'un Sarsıntısı Geçmeden Dağıtan Hayalet
Siyonist devletin Gazze'ye yönelik olarak gerçekleştirdiği ve çoğunluğu savunmasız kadın ve çocuklardan oluşan onlarca Filistinlinin şehit edilmesine yol açan saldırılarına cevap niteliğindeki eylemlerin birinci hedefi Sderot yahudi yerleşim merkeziydi. Gazze sınırı yakınına inşa edilmiş olan bu yerleşim merkezine fırlatılan füzeler bazı binaların ciddi şekilde hasar görmesine ve birçok yerleşimcinin yaralanmasına sebep olmuştu. Her şeylerini dünyadaki zevklerinden ibaret gören yerleşimciler Sderot'ta sürekli yanlarına veya kafalarına bir füze düşmesi korkusuyla yaşamaktan iyice bıkmış ve tepkilerini işgalci devletin yönetimine yansıtmaya başlamışlardı. Hatta protesto eylemleri sebebiyle bazı yetkililer Sderot'a sokulmamış, yerleşim merkezi adeta bir hayalet şehre dönmüştü. İşte tam bu sırada Gazze'nin sınır kapılarının kontrol altında tutulması amacıyla kurulmuş karakollardan birine yönelik olarak Dağıtan Hayalet eyleminin gerçekleştirilmesi, işgalci siyonist devlete tüm emperyalist güçleri arkasına almasına rağmen yine de kararlı mücadele karşısında acziyet içinde kalmaktan kurtulamayacağını gösterdi.
İsrail Gerçek Ölü Sayısını Gizliyor
Siyonist işgal devleti eylemde öldürülen askerlerinin sayısının iki olduğunu açıkladı. Ancak gerçek sayının daha fazla olduğu tahmin ediliyor. Çünkü eylemcilerin verdiği bilgilere göre hedef alınan karakola yapılan ilk baskında bir manga asker tamamen imha edildi. Bu sırada bir tank olaya müdahale etti ve bu tank atılan el bombalarıyla imha edildi, içindeki iki asker de öldürüldü. Yani sadece olaya müdahale eden tankın imha edilmesi esnasında iki asker öldürüldü. İşgal devleti yaptığı resmi açıklamada bunları kabullenirken, ilk baskında imha edilen bir manga askerle ilgili herhangi bir açıklama yapmıyor.
İşgal devletinin bu konudaki tutumu bilinmektedir. İşgalcilerin Gazze'den henüz çekilmedikleri sırada yine bir tünel kazılması yoluyla gerçekleştirilen ve Gazze'deki en büyük istihbarat merkezini hedef alan eylemde de sadece bir askerin öldürüldüğü açıklanmıştı. Oysa eylemde istihbarat merkezi tamamen imha edilmişti ve bu merkezde en az elli askerin çalıştığı tahmin ediliyordu. Eylemin görüntüleri daha sonra medya organlarına dağıtıldı. Görüntülerde söz konusu merkezin tamamen yerle bir edildiği, bir tek askerin bile kurtarılması imkânının olmadığı bir manzaranın ortaya çıktığı müşahede ediliyordu. Ama medya, işgalci siyonist devletin kayıplarını gizlemedeki sahtekârlığının üzerine gitme ihtiyacı duymadı.
Dağıtan Hayalet eyleminde de işgalci saldırgan güçlerin gerçek kayıplarının ve yaralılarının sayısının resmi açıklamada verilen rakamların bayağı üstünde olduğu tahmin ediliyor. Zaten eylem karşısında iyice şaşkına dönmeleri ve ciddi tartışmaların içine girmeleri bunu biraz hissettiriyor.
Eylem Siyonistleri Birbirine Düşürdü
Direnişçilerin iki ay önceden planladıkları, büyük bir itinayla hazırlığını yaptıkları ve profesyonelce icra ettikleri Dağıtan Hayalet eylemi işgalci siyonistlerin kendi içlerinde birbirlerine düşmelerine yol açtı. Şimdi işgalcilerin gündemini, Filistinli direnişçilerin böyle bir eylem gerçekleştirebilmelerine imkân sağlayan hatayı kimlerin işlediği sorusu oluşturuyor. Sorunun cevabını bulmak için muhtelif kurumlar topu birbirlerine atıyorlar. Tenkitlerin hedefine yerleştirilen kurumların başında ise işgalci siyonist devletin iç istihbarat örgütü olarak bilinen Şabak yer alıyor.
Büyük İsrail Hayalleri Kuranlar İsrail'in Geleceğini Tartışıyorlar
Uluslararası siyonizm daha yakın zamana kadar Büyük İsrail emelini gündeminden düşürmek istemiyordu. Ama bugün kendini var olan İsrail'in geleceğinin nasıl kurtarılacağı tartışmasını yapmak zorunda hissediyor. İsrail'in geleceği tartışmasının Amerika'daki FBI'ın raporlarına bile yansıdığı muhtelif haberlerde dile getirildi. FBI yetkilileri bu konudaki endişelerini işgalci siyonist devletin elemanlarına gerilla tipi direnişçiler karşısında savaşma tecrübelerini aktarma amacıyla eleman gönderme girişimleriyle dışa yansıttılar. Oysa ABD Irak işgali karşısında silahlı mücadele başlatanlara karşı başarılı olmak için İsrail'in tecrübelerinden yararlanacağını söylemiş, bazı askerlerinin İsrail silahlı güçleri tarafından özel olarak eğitilmesini istemişti. Dün İsrail askerlerinin kendi askerlerini eğitmesini isteyen ABD bugün tersini yapıyor. Körler sağırlar, birbirini ağırlar! Oysa ne biri Irak'ta, ne de diğeri Filistin'de planladığı başarıyı gerçekleştirebildi.
Bir Gün İsrail de Komaya Girecek
İşgalci siyonist devletin Sabra ve Şatilla katliamlarıyla ünlü, bu yüzden Beyrut kasabı ismiyle tarihe geçen eski başbakanı Şaron aylardan beridir komada can çekişiyor. Düşünebilenler için bunda büyük ibretler var. Yüce Allah zalimlerin hasımı mazlumların sahibidir. Şaron'un zulüm ve katliamları işgalci siyonist devletin zulüm ve katliamlarının sadece bir parçasıdır. Mazlumların intikamı için Şaron'u komaya sokan Yüce Allah inanıyoruz ki bir gün işgalci siyonist devleti de komaya sokacaktır. Kasap Şaron, ilk yediği birkaç darbenin ardından geçirdiği krizlerden sonra kendini toparlayabildi. Ama sonunda öyle bir kriz geçirdi ki artık toparlanmasının mümkün olamayacağına işgalci siyonistler tarafından da ittifakla karar verildi. İnşallah bir gün işgalci siyonist devlet de bir daha kendisine gelmesinin mümkün olamayacağı bir kriz geçirecek ve o kriz kendini ölüm için gün sayacağı komaya sokacaktır.
Filistin Haklıdır ve Kazanacak
Filistin haklı ve meşru bir mücadele içindedir. O işgal edilmiş vatanını, gasp edilmiş haklarını geri almak için meşru mücadele vermektedir. Onu bu mücadelede güçlü ve kararlı kılan en önemli etken de haklı olmasıdır. Haklı olmasaydı, tüm çağdaş emperyalist güçlerin desteklediği ve en modern askeri teknolojiye sahip siyonist devlet karşısında kendini bu derece cesaretli ve azimli hissetmesi mümkün değildi. Haklıdır ve Allah'ın izniyle kazanacaktır.
İslâm Ümmeti Sorumluluğunu Unutmamalıdır
Filistin davası sadece Filistinlileri değil tüm İslâm ümmetini yakından ilgilendirmektedir. Filistinliler orada kıyamete kadar gelecek Müslüman nesillere emanet edilmiş kutsal İslâm beldesini savunmaktadırlar. Bu mücadele ümmetin çağdaş emperyalist saldırganlarla karşı karşıya geldiği önemli bir meydanda sürdürülmektedir. Orada kazanılacak zafer ümmet adına bir zafer olacaktır. Oradaki her kayıp da ümmetin ortak kaybıdır. Bu davaya tüm Müslümanların birlikte ve tam bir duyarlılıkla sahip çıkmaları gerekmektedir.
AHMET VAROL