Hamas"ın siyasi düşüncesi
Hamas"ın Siyasi Düşüncesi. Sabitlerin ve Değişkenlerin Yakınlaşması
Hamas"ın, Milli Birlik Hükümeti döneminde, sabitlerini korumak ve konumunu açıklığa kavuşturmak için ek bir gayret göstermesi gerekecektir.
İbrahim Ebu"l-Heycâ
Siyasi düşünce, sabitler çerçevesindeki hareket sahasıdır. Burada söyleyeceklerimiz, kendi sabitlerini açık bir şekilde ifade etmiş bir hareket için son derece hassas bir özellik gösteriyor. Sabitlerini açık bir şekilde dile getirmiş olan bu hareket, aynı zamanda çok karmaşık iç şartlar ve uluslararası gerçekler içinde bulunuyor ve sabitlerini gerçekleştirmeye yetmeyecek mütevazi imkanlara sahiptir.
Bu şartlar içinde, ülkesini yönetecek bir de hükümet kurma durumuyla karşı karşıya kaldı. Ortaya şiddetle karşı çıktığı ve reddettiği siyasi bir ittifak çıktı. Ancak kalbi ikiye parçalanıyorduNULL taraftan barış sürecine karşı çıkma tavrını sürdürmeye, insanları böyle bir şeyin yokluğuna ve abesliğine ikna etmeye devam etmek istiyor; diğer taraftan da vatanının bir bölümünün, -bu süreçle ve İsrail"in hedefleri ile zorunlu olarak örtüşen- bozguncu azınlık ve güç merkezleri tarafından idare edilmeye devam etmesini istemiyordu.
Özgürleştirme ve bina etmek; direnişle güçlenmek veya fitne; varlığını sürdürmek veya siyasi ölüm. stratejileri ve tercihleri arasında kaldı. İşte bütün bu seçenekler arasında Hamas kendisini, kötü ile daha kötü arasında bir tercih yapmak durumunda buldu. Bu yüzden de bazen koşarak ilerlemek bazen de olduğu yerde durmak şeklindeki askerî bir taktiği uyguladı.
Siyasi bir taktik sergileyerek, boğucu bir muhalefet altında girdiği parlamento ve belediye seçimlerinde ezici bir üstünlük sağladı ve henüz hazır olmadığı halde, Filistin"i yönetmek zorunda kaldı. Ancak Hamas, yönetime akademik ve bağımsız simaları almak yerine -ki bu, yönetimde olmanın yükünü ve zorluklarını hafifletecektir- iktidarın merkezine kendi liderlerini ve birinci saftaki adamlarını yerleştirdi.
Hamas ilk başlarda, bir taraftan iktidar deneyiminin başarısızlıkla sonuçlanması için Fetih örgütünün yaptığı baskılar, diğer taraftan da iktidarda yeni oluşu nedeniyle, İsrail"i tanıması, barış sürecinin şartlarını kabul etmesi ve direnişi durdurması için yoğun telkinlerle karşılaştı. Ancak siyasette yeni olmasına rağmen, Fetih örgütünün barış süreci deneyimini zihninde canlı tutması ve sağlam bir ideolojiye sahip olması, Hamas"ı tuzağa düşmekten korudu.
Bu şekildeki telkin sınamaları ve doğrudan olmayan diyaloglarla geçen üç aydan sonra, aktif tarafların (İsrail, komşu devletler ve dörtlü grup) Hamas ile ilişkileri tamamen reddeden uluslararası bir saf oluşturmaları son derece kolay oldu.
Böylece Hamas hükümetine ekonomik ambargo uygulandı ve onunla siyasi ilişkiler kesildi. Diğer taraftan ise kaçırma, yakma ve öldürme eylemlerine karşılık vererek Fetih örgütü ile sürtüşme içine girmeye zorlandı. Bütün bunlardaki amaç ise, Hamas"ın iktidar deneyimini daha başlangıçta ortadan kaldırmak ve sokağa önderlik etmesindeki başarısızlığını ispat etmektir. Ve dolayısı ile, işgal karşındaki fedakârlıkları ve kendi özgü direnişi sayesinde kazandığı halk desteğini ve inanırlığını kaybettirmektir.
Bütün bunlara rağmen Hamas ve taraftarları kararlılık ve sebat gösterip, zorlandıkları şeye sürüklenecek kadar zayıflık sergilemediler. Filistin devlet başkanı, erken seçimin belirlenmesine yönelik niyetini açıklamasına rağmen, Hamas"ın gücü ve komşu ülkelerin, Hamas"ın bu şekilde yönetimden uzaklaştırılmasının getireceği iç karışıklıklardan korkarak bunu reddetmesi, Filistin devlet başkanını Hamas ile diyalog yolunu tercih etmek zorunda bıraktı. Zaten Hamas da, yönetimi tek başına üstlenmesinin getireceği zorlukları ve bedelini bildiğinden, baştan beri bunu istiyordu. Filistin bir fitnenin eğindeyken ve iç savaş tamtamları çalarken, ilk Milli Birlik Hükümeti kurulmuş oldu.
Bunu özümseyebilmek için, değişkenlere nispetle, Hamas"ın, siyasî ve fikrî sabitlerine bağlılık noktasında, gerçekleştirdiği yakınlaşmaları kıyaslamak zorunludur. Buradaki kıyaslama aracını, Hamas"ın, Filistin Kurtuluş Örgütü"nün yapmış olduğu anlaşmaları ret veya kabul etmek olarak değerlendirmek mümkündür. Hamas bu konuda orta bir yol benimsemiştir; yapılan anlaşmalara saygı gösteriyor, ama aynı zamanda onları kendisi için bağlayıcı kabul etmiyor.
İşte, bu garip yaklaşım tam da iktidarın yaşadığı problemi ve girdiği darboğazı ifade ediyor. Çünkü Filistin yönetimi, Filistin Kurtuluş Örgütü"nün yaptığı bu anlaşmalarla kurulmuştur. Aynı zamanda bu durum, Hamas"ın, sabitlerini koruyacağı ve -Filistin halkı ve Filistin meselesi için kötü olduğunda hiç kimsenin ihtilaf etmediği- bu anlaşmaları reddedeceği bir yol bulmanın zorluğunu da ifade ediyor. Hamas için böyle bir üsluba ulaşmak, şüphesiz hiç de kolay olmamıştır. Ancak iktidar olmanın zorluğu ve mesuliyeti, kuşatıcı bir şekilde dış ilişkilerinin kesilmesi ve içeride dört gözle başarısızlığının gözleniyor olması onu böyle bir üslup geliştirmeye sevk etmiştir.
Hamas"ın Siyasî Anlayışını Belirleyen Faktörler
Filistin Kurtuluş Örgütü"nün yapmış olduğu anlaşmaları kabul etmek veya bu anlaşmalara saygı göstermek ya da onlarla bağlı olmak, bizi kati bir şekilde Hamas"ın sabitlerinin hareket çerçevesini anlamaya götürür. Bu da Mekke anlaşmasını kuşatıcı bir şekilde ve içyüzünü anlayacak şekilde okumamızı sağlar. Çünkü bütün bunlar, hem Hamas"ın sabitlerinin değişkenlere yakınlaşmasını, hem de siyasetini belirleyen faktörleri anlamak için önemlidir.
1- İslâmî düşünce dairesine (hak ve batıl) ve şer"î daireye (helal ve haram) dayanan bütünsel sabitler.
2- Bütünsel sabitleri ortadan kaldırmamak veya eksiltmemek şartıyla, cüzî bir hedefin kabul edilme imkanı ile birlikte sabit bir yönde hareket etmek.
3- Aklî öncelikleri ve denge vasıtalarını ortadan kaldırmadan, katî şer"î yönde hareket etmek; yani katî çerçevesinde zannî hareket, aksi değil.
4- Bütünseli veya cüz"îyi gerçekleştirmek için askerî hareket. Bu yola gidip gitmeme, siyaseti okumaya ve bunu için gereken şartların gerçekleşip gerçekleşmediğine göre belirlenir; yoksa birine bahşişte bulunmak veya birini öldürme isteğine göre değil.
5- Bundan sonra yukarıdaki maddelerde yazılı hareket kararlarının, Hamas"ın farklı kesimlerinden oluşan cemaat şûra"sına da uyması gerekir. Ancak bu şûra"nın, sadece içerde (Filistin"de) olan ve her gün askerî baskı ve düşmanlık altında bulunanlardan oluşması yeterli değildir. Aksine dışarıda olanların, yani topraklarından ve ailelerinden uzaklara hicret etmiş veya sürülmüşlerin de şûra"da yer alması gerekir. Çünkü her ikisi de zulmün ve işgalin bir şeklinin ifadesidir. Hepsinin de, karar almaya ve konumlarını belirlemeye hakları vardır.
6- Karar alma yöntemi yukarıdaki usulle olur. Alınan kararlar uygulanırken de, hareketin çıkarları, içerdeki ve dışarıdaki siyasi dengeler değerlendirilir ve nihayet genelde bütün Müslümanlar, özelde de Filistin"in özgürleştirilmesi projesi için en uygun olacak seçenek tercih edilir.
Siyasî Değişimleri Gözlemlemek
Birbiriyle çelişen çok sayıdaki açıklamayı bir kenara bırakıp, Hamas"ın siyasî tavrındaki değişimleri gözlemlediğimizde, bu süreçte birden çok istasyona uğrandığını görürüz. BunlarNULL Anlaşması, Islah ve Değişim Programı, Ulusal Mutabakat Anlaşması, Mekke Anlaşması ve Ulusal Birlik Hükümeti Programı"dır.
Bütün bu veriler, Hamas"ın sergilediği tavrı okumak ve geçirdiği değişimlerin boyutunu veya sabitleriyle olan uyumunu anlamak için son derece önemli belgeler niteliğindedir. Hamas"ın, aktif bir Filistinli taraf olarak siyasî sistem içinde kabul edilmesi yolunda ödediği teorik ve pratik bedellerden bazılarını şu şekilde sıralayabilirizNULL"de parlamento seçimlerine girmesi, direniş eylemlerini 1967 sınırları içinde sürdürmeyi kabul etmesi, defalarca Filistin devletinin 1967 sınırları içinde kurulacağından bahsetmesi, İsrail"in varlığının bir vakıa olduğundan bahsetmesi, Filistin Kurtuluş Örgütü"nün Filistin halkının yasal ve tek temsilcisi olduğuna muvafakat etmesi, Filistin Kurtuluş Örgütü ile yapılan anlaşmalara saygı göstermesi.
Ancak her halukârda Hamas"ın bu istasyonlarda siyasî sabitlerinin dışına çıktığını söyleme imkanımız yoktur. Değişim yönünde pek çok adım attığı doğrudur; daha önce reddettiği halde parlamento seçimlerini girmiştir. Ancak Hamas, çatısı Oslo anlaşmasıyla oluşturulan yönetime muvafakat ettiğinden dolayı değil, Kahire anlaşmasına dayanarak seçimlere girdiğini söylüyor -Hamas"ın seçimlere girişindeki kurucu siyasî anlaşma budur.- Hamas"ın bu sözünün doğruluğunun delili, yönetimin merkezinde olduğu halde ve geniş kapsamlı teşvik ve korkutmalara rağmen, halen barış sürecindeki anlaşmalara teslim olmayı reddetmesidir.
Kendiliğinden barışa riayet etmesi veya direniş eylemlerini 67 sınırları içinde sürdürmeyi kabul etmesi ise yeni değildir. Hamas, hem içerdeki şartları, hem de bölgesel ve uluslararası konjonktürü okuyarak, İsrail"in derinliklerinde direniş eylemleri yapmaktan zaten uzak duruyor. Bununla birlikte Hamas, silahlarını bırakacağını veya gelecekte Siyonist devletin derinliklerinde eylemler yapmaktan kaçınacağını söylemedi. Bunun delili, Hamas"ın, iktidarda olduğu halde, Gilad Shalet adlı İsrail askerini kaçırmasıdır. Aynı şekilde Hamas"a mensup gruplar, Gazze"nin etrafındaki yerleşim alanlarına füze saldırısında bulunmuşlardır. Hamas"ın Gazze bölgesinde silah ve tecrübe birikimine sahip olduğu biliniyor.
Hamas"ın İsrail"in varlığının bir vakıa olduğundan bahsetmesi, bu vakıayı kabul ettiği anlamına gelmiyor. Bunun delili ise, uluslararası prosedürde bir devleti kabul etmenin yolu o devleti tanımak olduğu halde, Hamas, hem de çok büyük baskılara rağmen, İsrail"i tanımamıştır.
Yine Hamas"ın 1967 sınırları içinde kurulacak bir Filistin devletini kabul etmesi, Filistin"in 1948 yılında gasp edilişini de kabullendiği anlamına gelmiyor. Hamas sürekli olarak acil bir çözümden bahsediyor ki, bu da 1967 sınırları içinde Filistin devletinin kurulmasıdır. Daha sonraki çözüm ise, denizden nehre kadar, Filistin"in tamamının özgürlüğüne kavuşmasıdır.
Hamas"ın, Filistin Kurtuluş Örgütü"nün, Filistin halkının yasal ve tek temsilcisi olduğuna muvafakat etmesi de, şu anda olduğu gibi bu örgütün teslimiyetçi haliyle değil, kendisini düzeltmesi şartına bağlıdır.
Bu noktada gözlemlediğimiz zikre değer ve sürpriz değişim, Mekke anlaşması ile Hamas"ın, Filistin Kurtuluş Örgütü"nün yaptığı anlaşmalara saygılı olduğunu ilan etmesidir. Bununla birlikte anlaşma metni çok dikkatli bir şekilde incelendiğinde, metnin üslûbunun olumlu yönde kapalılıklar içerdiği görülüyor.
Birincisi, Filistin halkının çıkarlarından ve kazanımlarından söz ediliyor. İkincisi, Filistin Kurtuluş Örgütü"ne saygıdan bahsediliyor; ancak kesinlikle bu şekliyle değil, kendisini düzeltmesi şartıyla. Çünkü Mekke anlaşması, parçalara ayrılmayacak bir bütündür. Ancak yoğun açıklamalar arasında bir hususu da gözden kaçırmamamız gerekiyorNULL sözü edilen, Filistin devlet başkanı Mahmut Abbas"ın Milli Birlik Hükümeti için yayınladığı bildirgedir. Yani bu, Hamas tarafından yayınlanmış bir metin değildir. Yine bu metindeki hitabın sizleri çağırıyorum dediğini de göz önünde bulundurmak gerekiyor. Dolayısıyla bu durum, olumlu kabul, şartlı kabul, seçmeci kabul veya olumsuz ret gibi ihtimaller taşıyor. Bu meseledeki yorum alanı çok geniştir ve Hamas"ın bir şeyi kabul etme mecburiyeti yoktur.
Yine Mekke anlaşması metninin yeni olmadığını, aksine bu metnin -bazı kelimelerin anlam üzerinde etkili olmayan yer değişiklikleriyle birlikte- Ulusal Mutabakat sözleşmesinden ve Kahire anlaşmasından çıkarılmış olduğunu keşfetmek için bu iki anlaşmaya yeniden göz atmak gerekiyor. Çünkü Arapça sadece bir anlatım dili değil, aksine mucize bir dildir. Anlamlarının dakikliğinde, onun mucizesi gizlidir. Dilin anlaşılmasında müteradiflere (eş anlamlılara) yer yoktur. Dolayısıyla saygı duymak, bağlı olmak anlamına gelmiyor. Aksi takdirde büyük (kebîr) olan bir şey için çok (kesîr) diyebilir ve yine dinlemenin, duymak ile ismin de isimlendirmek ile aynı şey olduğunu söyleyebilirdik. Oysa ibarelerdeki, isimlerdeki ve sıfatlardaki farklılıklar, anlamlarda da farklılıklar gerektiriyor. Dolayısıyla her birinin gerektirdiği anlam, diğerinin gerektirdiğinden farklı oluyor. Aksi takdirde kelimelerdeki fazlalıklar, hiçbir faydası olmayan gereksiz şeyler olurdu.
Gizli Tehlikeler
Yukarıdaki yorumlar ışığında, Hamas"ın halen sabitlerini korumaya devam ettiğini söylediysek de, sabitler üzerinde sebat etmenin, hep böyle devam edeceğini söylemek noktasında çok dikkatli olmamız gerekiyor. Bu noktada bir çok yönden endişemiz vardırNULL/font>
BirincisiNULL aşırı sürat. Hamas, iki seneden az bir sürede, teorik ve eylemsel pek çok konudaki tavrını terk etti. Dikey olarak kaydedilen bu siyasî ve fikrî büyüme, Hamas"ın temellerindeki, eğitim ve terbiyenin yatay genişlemesinde gözetilmiyor. Bunun, -er ya da geç, karşı karşıya geleceği farklı anlayışlar neticesinde- Hamas"ın sergilediği yumuşak tavır (vereceği tavizler) üzerinde çok önemli etkisi olacaktır. Kanaatimce Hamas, sergilediği yumuşak tavırları nedeniyle, eylem planında henüz böyle bir sınavdan geçmedi.
İkincisiNULL, siyasî alanda sergilediği bu yumuşak tavra, şu ana kadar henüz uluslararası bir anlayışla karşılık bulamamış ve hükümetine yönelik ambargodan kalıcı ve ciddi bir çıkış sağlayamamıştır. Hükümetin bakanları hatta milletvekilleri hâlâ tutuklu durumdalar. İsrail"e karşı kendiliğinden barışçı bir tutum içinde olmasına rağmen, İsrail düşmanlıkta daha ileri gitmekte ve Filistinlilerin hukukunu -hem de aşırı bir şekilde- tanımamaya ve inkar etmeye devam etmektedir.
ÜçüncüsüNULL, hükümetine yönelik boğucu bir uluslararası baskının şiddeti ile hükümetinin meşruiyetini ve çoğunluk oluşunu savunmak zorunda bırakılmıştır. İktidar olmanın gerekliliklerine cevap vermenin ve mesuliyetinin büyüklüğünden dolayı Hamas, çok sayıdaki ayrıntıların içinde kaybolmuş ve bu durum onun, Filistin meselesindeki problemlerin özü üzerinde odaklanmasını engellemiştir. O, kendisine karşı tezgahlanan Filistin"deki iç fitneye cevap vermekle meşgul olurken, İsrail fırsattan yararlanıp, Yahudi yerleşim alanlarını şişirmeye ve Kudüs"ü Yahudileştirmeye başlamıştır.
DördüncüsüNULLçtiğimiz dönemde, Fetih örgütünün, kamu görevlerine yoğun bir şekilde kendi yandaşlarını getirmiş olması ve yine Hamas"ın iktidarı devralmasından birkaç ay önce, kamu görevlilerinin tertibiyle oynaması, kamu kesimde Fetih örgütünün hakimiyetini açık bir şekilde ortaya koyuyor. Bütün bunlar Hamas"ı, kendi taraftarlarını kamu görevlerine getirme konusunda hummalı bir yarış içine soktu. Ancak bu durum, halkın Hamas"ı çok yaralayıcı bir şekilde eleştirmesine yol açtı ve hatta Hamas"ı da, kendi taraftarlarını kamu görevlerine yerleştirmek, iktidar sevgisi, partizanlık ve buna benzer konularda Fetih örgütüyle aynı kefeye koymalarına ve aynı değerlendirmeye tabi tutmalarına sebep oldu.
BeşincisiNULL, hareketin ilk safında bulunan mensuplarını da kamu görevlerine getirdi. Bu ise bir probleme işaret ediyor. Çünkü hareketin ileri gelenlerinin, iktidar merkezlerinden ve buraların bağlayıcılıklarından uzak kalması çok önemlidir. Bu sayede Hamas, iktidar olma projesiyle ilgili çok daha net bir görüşe sahip olabilir ve fiilen gerektiğinde iktidardan ayrılabilir. Çünkü görüyoruz ki, iktidar olma projesi, özgürlük projesinin bir aracı olarak, halen bir imtihan olmaya devam ediyor. Yani iktidar olmak gaye değil, araçtır ve bunları birbirine karıştırmak da çok tehlikelidir.
AltıncısıNULL, uluslararası baskılara karşı koymadaki ve siyasî projesini sonlandırmamak için zekice sergilediği yumuşaklıktaki nispî başarısına rağmen, iktidar olmanın gereklilikleri ile direniş noktasındaki görevlerini nasıl bir araya getirip uzlaştırabileceğine ilişkin, henüz tatmin edici bir cevap bulabilmiş değildir.
YedincisiNULL büyük değişim ümidinin ve -parlamento seçimlerinin ortaya koyduğu gibi- Hamas"a duyulan yüksek halk güveninin, Hamas tarafından devamlı bir şekilde üzerinde durulmuyor veya bu işin gerektirdiği zorluk ve ortaya çıkaracağı tehlikeler ölçüsünde idrak edilemiyor. Ümit ve güç yetirme arasındaki bu uzaklık ve bu konudaki açıklığın zayıf oluşu, Hamas"a olan halk desteğinin -dikkatli birinin gözünden kaçmasının mümkün olmayacağı bir şekilde- gerilemesine yol açıyor. Bu durumun, sabır, açıklık ve gücünün sınırlarını bilmeyi gerektiren sabitler ile sürekli olarak içine düşmesi istenen değişkenler arasında sağlanması gereken uyum üzerinde büyük bir etkisi vardır.
SekizincisiNULLükümetin gereklilikleri ile hareketin sabitlerinin birbirinden ayrılması konusunda, Hamas hükümetine katılmış bazı bakanların sesleri yükseldi. Böyle bir ayrımın içinde boğulmak, Hamas"ı, sabitlerini karıştırmaktan, konumlarını anlamadaki çelişkilerden ve içteki kutuplaşma çalışmalarından uzak tutamayacaktır.
Yarısı Dolu Bardak
Mekke anlaşması -pek çok eksikliklerine rağmen- Hamas"ın, siyasî programında sebat etme stratejisindeki nispî başarıyı pekiştirmiş oldu. Üstelik bu başarıyı, çok sayıdaki değişkene ve çağımızda hiçbir ulusal hareketin maruz kalmadığı büyüklükteki baskılar altında elde etti.
Bu noktada, zayıf bir şekilde ve musibet derecesindeki ittifakların hakemliğine başvurarak hükümete girmeyle ilgili mantıklı sorular sorulabilir. Hatta direniş ve özgürlük projesi ile bina etme ve değiştirme projesi arasındaki dengenin oluşturulmasındaki öncelik hakkında daha zor sorular da sorulabilir. Ancak hiç kimse, Hamas"ın, meşruiyetini savunmada bir başarı elde ettiği hususunda farklı düşünmüyor. Dolayısıyla bu aynı zamanda, bir taraftan direnişe inanmaya ve direniş eylemlerine devam eden, diğer taraftan da hükümet işlerini yürüten bir hareketin meşruiyeti konusunda gerçekleştirilmiş bir başarıdır.
Bu şu anlama geliyorNULL hükümetinin stratejik olarak gerçekleştirdiği şey, uluslararası platformda direnişin meşruiyetinin tanınması ve bunun terör tarifleri ile karıştırılmamasıdır. Daha önemlisi ise, bunun siyasi bir bedel gerektirmemiş veya daha önceden siyasî bir bedel ödenmemiş olmasıdır.
Doğrudur, Hamas, siyasî ve fikrî hazırlık çerçevesinde, Kahire anlaşmasından başlayarak, Ulusal Mutabakat sözleşmesi ve nihayet Mekke anlaşması ile bir çok siyasî evrakını yakmıştır. Ancak hiçbir şekilde işgalin meşruluğunu kabul etmemiş ve barış süreci anlaşmalarının selâhiyetini ikrar etmemiştir. Sözleşmelerdeki kapalılıklar ise, direnişe bağlı kalmasına ve barış sürecinin özünü reddetmesine rağmen, kendi iktidarının tanınması yönünde uluslararası baskı oluşturmasındaki merkezî rolü oynamaya devam etmektedir.
Bu yüzden Hamas seçimlerden galip çıktığında ve hükümeti kurduğunda, Oslo anlaşmasıyla belirlenen sınırları ve araçları tanımadığını tekrar etti. (Başlangıç sorusu) İsrail"in fiilen yaptıkları barış sürecini gerçekleştirmeye yönelik şeyler midir? Soruyu tekrar edecek olursak, Oslo anlaşmasıyla belirlenen süreci veya diğer herhangi bir sözleşmeyi veya uluslararası kararı tanımak, İsrail"e yardım etmek midir?
Fetih örgütünün ve Filistin Kurtuluş Örgütü"nün onlarca defa, bir vakıa ve varlık olarak İsrail"i tanıdıklarını açıklamış olmalarına rağmen, dörtlü grup ve onların arakasında da İsrail, şu anda İsrail"in varlığının tanınmasını istiyor ve bu hususu çiğneyen Filistin içi bütün ittifakları reddediyorlar.
Bu, Hamas için büyük bir siyasî zaferin delilidir; önceliği yeniden Filistinlilere ve Filistin meselesine iade etmiştir. Soru, Filistinlilerin haklarıyla ilgili olmak yerine, aslında İsrail"in varlığının gerçekliği ile ilgili olmaya başlamıştır. Bu yüzden Hamas"ın, haklarını tam olarak elde etmek için direniş programına bağlılığını ilan ettiği halde bir yıl boyunca iktidarda kalmış olması, ulusal bir grup olarak Hamas"ın zaferinden önce, Filistin"in haklarının zaferi kabul edilir.
Ufuk"ta
Her şeye rağmen Hamas pek çok konuda yumuşaklık göstermiştir. Ancak şunu da -tekrar tekrar- itiraf etmemiz gerekir ki, bütün bu tavizler ve geri adımlar, Fetih örgütünün, Filistin Kurtuluş Örgütü"nü, emniyet teşkilatını, üst düzey kamu görevlilerini ıslah edeceğini ve hatta sefaretlerde ve merasimlerde ortaklık esaslarını tatbik edeceğini garanti etmiyor.
Bu yüzden Hamas, Milli Birlik Hükümeti"ni gerçekleştirme uğruna, kendisini büyük bir tehlikeye atmıştır. Bununla birlikte Dörtlü Komisyon olarak isimlendirilen grup, ambargonun kaldırılması konusunda işi ağırdan almaya devam ediyor.
Ordusunu Batı Yakası"na gönderip Gazze savaşına hazırlanan İsrail ise, Mekke anlaşmasının başarısızlığa uğraması için çalışan bir diğer taraftır. Sonuçta bütün taraflar Hamas"tan daha fazlasını istemeye devam edeceklerdir.
Kanaatimce Hamas"ın vereceği tavizler bitmiştir. Dolayısıyla Hamas"ın, Milli Birlik Hükümeti döneminde, sabitlerini korumak ve konumunu açıklığa kavuşturmak için ek bir gayret göstermesi gerekecektir. Aksi takdirde Hamas, herhangi bir sabitine dokunması durumunda, müstakil bir hareket olarak zararı sadece kendisi görmeyecek, aksine en büyük zararı Filistin meselesi, yani özgürlük projesi ve direniş görecektir.
Bu makale Halil Kendir tarafından Dünya Bülteni için tercüme edilmiştir.
KaynakNULL Online
İsraile tepkilerin “sert”liğine dair
İsrail utansa daha iyi eder