İmam Humeyni`nin Ardından
“Ağla ey gönül, sus ey dil.
Göçtü heybeti Musa aramızdan ağla ey gönül!
Göçtü botşikeni Humeyni aramızdan, ağla ey gönül sus ey dil!
Arifler, abidler, adalet aşıkları Pir-i Cemeran aramızda yok artık!”.
Dizelerini, İran İslam Cumhuriyeti Radyosu türkçe yayınında okuyan, o güzel ağabeyimin sesi adeta yüreğime saplanmıştı. Bende yıkılmıştım yıkılan milyonlar gibi, biz onunla karşılamayı ummuştuk “Adalet Güneşi”ni. O’ndan daha layıkını göremiyor, başkasına yakıştıramıyorduk bayrağı teslim edeni.
O, Humeyni’ydi benim gibi milyonları 79 Şubatında özüyle tanıştıran ve bize ceddinin “Zilletle yaşamaktansa, izzetle ölüm daha şereflidir” sözünün tecellisi olan.
Oydu, Beheşti Zehra’daki ilk sözleriyle o andan itibaren başımızı döndüren. Üzerimizden ölü toprağını atıp yeniden dirilten.
Ve aşıkın maşukuyla buluşma anı geldiğinde, karşılandığı gibi yine milyonlar uğurluyordu onu.
Onu anlayanların gönüllerine taht kurduğu gibi, anlayıp da kibirlerinden dolayı sevmeyenler ise, onu övmekten kendilerini alamıyorlardı.
2500 yıllık bir saltanatı tarihin çöplüğüne atan devrimin mimarı ve lideri olarak dünyaya, İslam aliminin fonksiyonunun ne olması gerektiğini göstermesini Uluslararası ilişkiler uzmanı Dr. Haluk Gerger şöyle ifade ediyor:
“ Ayetullah Humeyni bir eylem adamıydı. Yaptığı ilk ve temel şeyse, mazlum ulusların dünyasında emperyalizmin işbirlikçisi tepeden tırnağa silahlı bir zulüm yönetimini devirerek ona ve çıkarlarına büyük darbeler vurmaktı. Bu, ezilenlerin dünyasında umut ve kararlılık tohumları ekmekteydi.”
İmam’ın en fazla üzerinde durduğu meselelerden birtanesi, bölük pörçük bir durumda olan İslam aleminin vahdetiydi.
“İmam Humeyni’nin en büyük başarısı, İslam’ın kendi orjinal devrimci istekleri ve amaçlarını yeniden güzelleştirmesiydi. İmam, Şii ve Sünni okulların siyasi düşüncelerinin birleşmesine birbirlerine yaklaşmasına sebep oldu.” Cezayir İslam Enstitüsü sorumlusu Kelım Sıddıki’ye ait olan bu sözler İmam’ın vahdet çağrılarının aydın kesimde ne denli etkili olduğunu göstermektedir.
İmam Tahran cezaevinde bulunduğu sırada dönemin Güvenlik Teşkilatı Başkanı:”Devlet ve siyaset pis bir iştir; sizin makamınız ise, kendinizi insanı öldüren bu aşağılık işlerle kirletmenizden daha yücedir.” şeklindeki sözüne şu cevabı verir: “Sizin söylediğiniz anlamdaki siyaset, dediğiniz gibi sizin işinizdir. Ama İslam’ın söylediği siyaset mukaddes bir görevdir ve bizim işimizdir.”
Bu mukkades işi yaparken İmam’ın bir örnek müslüman modeli olduğunu Yaşar Kaplan şöyle açıklıyor:
“İmam Humeyni’nin rehberlik veya liderlik anlayışı hiçbir zaman tek adam olma heveslerine dayalı olmamıştır. İlim ve takva sahibi örnek bir müslüman olmasının yanısıra yirminci yüzyılın en önemli siyaset adamlarının başında yer almaktadır. Siyasetçiliği sözkonusu olduğunda ise, en dikkat çeken özelliği ise bir teşkilatçı olmasıdır. İyi siyaset yaptığına inanıldığı halde çevresindekileri örgütleyemeyen, dolaysıyla siyasetçiliği sadece lafta kalan birçok insanın varlığı hatırlanacak olursa, her siyaset adamının mutlaka iyi bir teşkilatçı kabul edilemeyeceği de anlaşılacaktır. Kabul etmek zorundayız ki, İmam Humeyni hem siyasetçiliğiyle, hem de teşkilatçılığıyla başarılı bir insan olduğunu kanıtlamıştır.”
Tarih insanları gerçek manada lider yapmaz ama liderler söz ve amelleriyle tarih yazarlar. Ama bazen tarih de Rehber olacaklara işaret etmiştir.
İmam Musa-i Kazım’a (a.s.) ait olduğu söylenen şu söz bunu doğrulamaktadır:
“Kum’dan insanları hakka çağıran bir adam çıkacak. O’nun etrafını demir parçalarına benzeyen, şiddetli fırtınalarla sarsılmayan, yorulmak bilmez, (gayretlerinde) cömert, Allah’a teslim olmuş insanlar saracak.”
Ağla ey gönül, sus ey dil
Göçtü Pir-i Cemeran aramızdan ağla ey gönül sus ey dil!
Kaynak: iqra.de
İmam Humeyni Konuşuyor (4)
İmam Humeyni`nin Ardından