Ramazan ve değişen insanlar
Bünyamin Sait – Balkan Müslümanlarından
Oruç tutmak, bedenimizle, ruhumuzla, düşüncelerimizle oruç tutmak. Karşılığını sadece Allah"tan (cc.) bekleyerek. Orucun sadece aç kalmaktan çok farklı olduğunun şuurunda olarak tüm benliğimizle, kulluğumuzu iliklerimize kadar hissederek oruç tutmak. Sadece miğdemizle değil, ellerimizle, dilimizle oruç tutmak. Tam olarak bizden istenildiği gibi. Tutacağımız oruçlar inşallah tam olarak Rabbimizin istediği şekilde olur. Şimdiye kadar tuttuklarımızı da kabul olanlardan eylesin.
Ramazan dünyada olmamıza rağmen cennette geçiririlen bir ay gibidir, öyle de olmalıdır. Bir ay gibi kısa bir zaman olmasına rağmen diğer onbir aya baskın gelir ve onlardaki alışkanlıklarımızdan uzaklaşmamıza vesile olur. Ayrıca o Kur"an ayıdır da. Bu nedenle Allah"ın bize ekstra bir yakınlığı ya da bizim O"na yakınlığımız söz konusudur. Rabbimiz, gecenin belli bir vaktinde Yok mu tövbe eden, tövbesini kabul edeyim! Yok mu bir şey isteyen, istediğini vereyim der. Bize ise sadece istemek kalmıştır. Ellerimizi kaldırıp istemek. İstiyorum Allah"ım. Günahlarımın affını istiyorum, nimetlerinin devamını istiyorum, sana hakkıyla kulluk edebilmeyi, cennetini onun da ötesinde senin rızanı, cehennemden uzak kalmayı istiyorum. Şeytanların bağlandığı bu zamanda tutuğum orucu, okuduğum Kur"anı, verdiğim zekatı ve diğer ibadetlerimi dergah-ı İzzetinde kabul eyle. Ramazanda ve Ramazandan sonra nefsimin şerrinden de sana sığınıyorum. Beni Kur"an ahlakıyla terbiye et. Senin yolunda tasadduk etmekten mahrum bırakma.
Sen içimi dışımı benden daha iyi biliyorsun. Senden halis niyet ve salih amel istiyorum. Dünyevi ve uhrevi işlerimde tembellikten ve acizlikten, korkaklıktan ve cimrilikten, borç altında kalmaktan ve insanların galebe çalmasından sana sığınıyorum. Tüm eksiklerime ve günahlarıma rağmen akıbetimi hayır eyle. diyerek istemek. İstediklerimizi vermeyecek olsaydı bize de isteyin demeyeceğinin şuuruyla.
Dünya ve ahiret adına büyük işlere talip olmak gerekir ki bu da az gayretle olacak bir şey değildir. Allah"ın bize emanet olarak verdiklerini yine O"nun uğrunda feda edip fanilere beka buldurmak, O"na satmak ve öbür tarafta baki bir surette geri almak Allah"ın bize Kur"anda öğrettikleri arasındadır. Bu yolda insanlığa rehber olanlara baktığımızda hep böyle yapageldiklerini görürüz.
Kârlı bir ticaret yapmak elimizde
Eğer kaçırdığımız namazlarımız varsa teravih belki bunların yerine geçer. Ramazanda yapılanlara en az bire on sevap verildiği bildiriliyor ki, bu şekilde basit hesaplarla bile namazlarımız ve oruçlarımızla bir yıllık ibadet yapmış oluyoruz. Miktarları tayin etmek bizim işimiz değil tabii ki fakat Ramazanda samimi olarak sırf Allah rızası için yapılan ibadetlerin ahiret adına çok büyük bir ticaret olacağı da muhakkak.
İşte Ramazan bütün bir sene bize yetecek kârı elde edebilmemiz ve bundan daha önemlisi de bu alış-veriş alışkanlığını kazanabilmemiz için kaçırılmaması gereken bir fırsattır. Rahmetinin herşeyin üzerinde olduğunu ve herşeyi kuşattığını bildiğimiz Rabbimiz bu mübarak zamanlarda dileyelim ki bizi de bağışlasın.
Kadri Bilinmesi Gereken Gece
O Ramazan ki içinde bin aydan daha hayırlı Kadir gecesini barındırıyor. Takdir gecesi olarak da bilinen Kadir Gecesi kadri bilinmesi gereken bir gecedir. Senenin bütün geceleri mübarek bilinmeli ve hepsinde Kadir gecesi aranmalıdır. Sadece Ramazanın 27. gecesine sıkıştırılmadan aramaya iştiyaklı olmamız gerekir ancak dileyelim ki Allah Ramazanın 27. gecesi onu karşımıza çıkarsın. Namazlarımızda ve diğer ibadetlerimizde riya yapıyor olabiliriz. Ama bu seksen senelik hazineyi yakalayabilirsek bunda kılınan namazlarda riya sözkonusu olamaz. Çok büyük bir kazanç elde etmiş oluruz.
Üç aylarla başlayan Rahmet esintileri, rahmet, mağfiret, ve cehennemden kurtuluşun vadedildiği Ramazanla bizi iyiden iyiye sararken hayatımızda belki de bir defa bile tam anlamıyla yakalamamızın kurtuluşumuza vesile olacağı Kadir gecesiyle doruğa ulaşır ve derken kendimizi bayramın rengarenk ikliminde buluruz. İçimizdeki zerre miktar kin, kıskançlık ve dargınlık ile Rabbimizin huzuruna çıkamayacağımızın bilincinde olarak bayramın huzur ve itminan atmosferini hissederiz. Dostlarımızla kucaklaşır, büyüklerimizin ellerini öperken hayır dualarını alırız. Bir dahaki yıla kim öle kim kala derken hüzünleniriz ve kendi kendimize iyi bir insan olma adına üç aydır kazandığımız güzel alışkanlıklarımıza devam etme sözü veririz.
Değişen kim?
Bütün bu altın fırsatlar bize yıllardan beri aynı şekilde sunuluyor. Bizi yaratan ve her halimizi bizden daha iyi bilen Allah olduğuna ve sözünden dönmek onun için söz konusu olmadığına göre Ramazan, oruç, zekat, Kuran ile ilgili ve diğer vadedilenler hala geçerli demektir. Allah"ın Rahmetine ve verilen sevaplara (hâşâ) hiç bir yerde son kullanma tarihi konulmadığına göre, eğer biz nerde o eski Ramazanlar diye yakınıp duruyor ve bunun edebiyatını yapıyorsak kendimizi aldatıyoruz demektir. Bu durumda bizim alıcılarımızda bir problem olduğunu söyleyebiliriz. O halde alıcılarımızı bir daha kontrol edip Rahmetin sağanak sağanak yağdığı ve özellikle saklananların dışında herkesi sırılsıklam edeceği bu mübarek zamanı, her saatini, her saniyesini lehimize işler hale getirelim. Ne dersiniz, buna çok muhtacız , değil mi?
Ebedi saadet, cennet ve cemalullah için yaratılmış olduğumuzun şuuruyla, içinde bulunduğumuz bu çok değerli zamanları hakkıyla değerlendirebilmek ve Rabbimizin hakkımızda takdir buyurduğu şeyleri ikmal ve itmam etmesi ümidiyle.
Dua Ayı Ramazan Oruç ve Nefsi tezkiye