İMAM MEHDİ (as)"IN KISACA HAYATI
Kimlik bilgisi
Adı :Peygamber"in (saa) adı
Künyesi:Ebul Kasım
Lakabı :Mehdi
Baba adı : Hasan
Anne adı: Nergis
Doğum yeri: Samirra (Irak)
Doğum tarihi: 15 Şaban 255 hk.
Peygamber"e (s.a.a) olan yakınlığı: Torunu
İmam Zaman (as)ın hayatındaki dönemler
1-Doğumundan babasının şehadetine kadar
Çeşitli muteber nakillere göre Hz. Mehdi dünyaya gelirken doğumundan, babası Hasan Askeri takva, iffet ve paklık örneği olan annesi Nergis Hatun ve ilim, takva ve iffet örneği olan İmam Hasan Askeri’nin halası Hakime Hatun’dan başka kimsenin haberi olmamıştır.
Merhum Şeyh Saduk, Hz. Mehdi aleyhi’s-selâm’nin dünyaya gelişini şöyle anlatır: “İmam Muhammed Taki aleyhi’s-selâm’ın kızı ve İmam Hasan Askeri aleyhi’s-selâm’ın halası olan Hakime Hatun diyor ki: “.Ben kardeşim İmam Ali Naki aleyhi’s-selâm’ın ziyaretine gittiğim gibi onun vefatından sonra da oğlu İmam Hasan Askeri’nin ziyaretine gidiyordum.
Bir gün onların yanına gittim. Gün batıncaya kadar İmam’ın yanında oturdum, akşam olunca, cariyeye seslenerek: “Elbiselerimi getir de ben gideyim” dedim.
İmam Hasan Askeri: “Halacığım! bu gece bizimle kal.” dedi. “Çünkü bu gece Şaban ayının yarısının gecesidir. Bu gecede Allah’ın katında değerli ve O’nun hücceti olan bir çocuk dünyaya gelecektir. Yeri öldükten sonra diriltecek olan odur.” “O çocuk kimden olacak?” diye sordum; “O, Nergis’ten olacak” diye cevap verdi. “Ey benim efendim, dedim, ben Nergis’te gebelik belirtisi göremiyorum.” O Tekrar, “Nergis’ten olacak, diğerinden değil” dedi.
Yatsı namazını bitirdikten sonra iftar ettim, sonra yerime çekildim, ama sürekli olarak Nergis’in durumunu gözetliyordum.
Gece yarısı olduğunda namaz için kalktım. Namazımı bitirip Nergis’e baktığımda uykuda olduğunu ve hiç kıpırdamadan yattığını gördüm.”
Olayın devamı Musa b. Muahmmed’in nakline göre şöyledir: Hakime Hatun diyor ki: “Oturup namazdan sonraki zikir ve duaları okuduktan sonra birazcık uyumuşum; birden kaygıyla yerimden kalktım. Gördüm ki Nergis Hatun uyumuş. Biraz sonra o da kalktı ve gece namazı kıldı ve tekrar uyudu.”
Hakime Hatun şöyle devam ediyor: “Fecrin doğup doğmadığına bakmak için dışarı çıktım. Gördüm ki birinci fecir doğmuş; ancak Nergis Hatun hâlâ uyuyordu. Bu durum kalbimde şüphe uyandırmaya başladı. Tam o sırada Hz. İmam Hasan Askeri bulunduğu yerden seslenerek: “Halacığım! Acele etme, çocuğun doğumu yaklaşmıştır.” dedi.
Ben oturup Elif Lâm Mîm, Secde ve Yasin surelerini okumaya başladım. O sırada Nergis Hatun’un birden dehşet içerisinde yerinden kalktığını gördüm; onun yanına koştum, onu göğsüme yasladım. “Allah’ın yardımıyla! Ne oldu, bir şey mi hissediyorsun?” dedim. “Evet, halacığım” dedi.“Kendini toparlamaya çalış, bu, sana vaat edilen şeydir işte” dedim.
Bu halde ben ve Nergis Hatun uyuklama gibi bir hal geçirdik. Kendime gelir gelmez yeni dünyaya gelen bebeği düşündüm. Nergis’in üzerindeki elbiseyi kaldırdım, secde halinde yere kapanmış olan yeni bebeği kucağıma aldığımda onun tertemiz olarak dünyaya geldiğini gördüm. Öylece onu babasına götürdüm.”
Mes’udi’nin nakline göre İmam Hasan Askeri çocuğu sol elinin üzerinde oturttu ve sağ eliyle de arkasından tutarak “Konuş” dedi. Bunun üzerine Hz. Mehdi konuşmaya başladı ve: “Eşhedu en la İlahe illallah ve eşhedu enne Muhammed’en Resulullah sallâ’llâhu aleyhi ve alihi ve sellem” dedi. Sonra Hz. Emir-ul Mü’minin Ali ve diğer İmamlara salavat getirdi.
Bu rivayet birçok muteber senetle nakledilmiş ve Ehl-i Beyt mektebinin büyük alimlerince doğruluğu tasdik edilmiştir. Hatta Ehl-i Sünnet’in de bir çok tarih ve teracim hususunda eseri olan güvenilir alimleri Hz. İmam Hasan Askeri’nin 15 Şaban ayında Resulullah sallâ’llâhu aleyhi ve alih ile aynı ismi taşıyan bir çocuğu olduğunu bildirmişlerdir.
2-Babasının şehadetinden küçük gaybete kadar
İmam Mehdi babası şehit olduğu zaman küçük gıybette olmadığı kesindir zira babasının cenaze namazını kılmak için belirli bir gurubun arasına gelmiş ve namaz kıldırmıştır.Ama küçük gıybetin ne zaman başladığı belli değildir kesin olan şu ki bu dönem çok uzun sürmemiştir.
3-Küçük gaybetten büyük gaybete kadar
On birinci İmam Hasan-ı Askeri (a.s)’ın şahadetinden sonra, hicri 260 yılından 329 yılına kadar yani 69 yıl “Gaybet-i Suğra” (Küçük Gizlilik) dönemidir.[2] O zamandan Hz. Mehdi (a.s) zuhur edinceye kadar ki dönem de “Gaybet-u Kubra” (Büyük Gizlilik) dönemidir.
Gaybet-i Suğra’da, halkın İmam Mehdi (a.s) ile ilişkisi tamamen kesilmedi, ama sınırlıydı. Şiiler, Şia büyüklerinden olan “Özel naipler” vasıtasıyla sorunlarını İmam’a ulaştırıp cevap alabiliyorlardı. Gaybet-i Suğra dönemi, halk ile İmam arasındaki irtibatın tamamen kesildiği “Gaybet-i Kubra” dönemi için bir hazırlık olarak tanımlanabilir. Bu dönemde halk, İmam’ın genel vekilleri sayılan müçtehit ve fakihlere başvurmakla görevli kılındılar.
Eğer Gaybet-i Kubra ansızın ve birden gerçekleşseydi düşüncelerin sapmasına ve zihinlerin onu kabullenmemesine sebep olabilirdi; ama Gaybet-i Suğra müddetince zihinler yavaş yavaş hazırlandı ve daha sonra Gaybet-i Kubra dönemi başladı. Ayrıca Gaybet-i Suğra zamanında, özel naipler vasıtasıyla İmam (a.s) ile sağlanan irtibat ve o dönemde Şiilerden bazılarının İmam Mehdi (a.s)’ın huzuruna gitmeleri onun doğum ve hayatı meselesini daha da sabitleştirdi.
4-Büyük gaybetten günümüze kadar
İmam Mehdi(as)ın büyük gaybeti 329 hk.de başladı ve o dönemdem gümümüze bulutlar ardındaki güneş gibi insanlığa dolaylı yollarla nur saçmaktadır. Allah Onun zuhurunu yakınlaştırsın.
MEHDEVİYET