TEVHİDİN İNSAN ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
Sevab-ül A"mal kitabında Hz. Resulullah (s.a.a)"den nakledilen bir hadiste de Hazret şöyle buyuruyor: İki kesin şey vardır:
a) Kim, Allah Teala"dan başka bir mabudun olmadığına ve O"nun bir ortağı olmadığına şehadet ederek ölürse cennete gider.
b) Kim de Allah"a bir şeyi ortak koşarak ölürse cehenneme gider.
Uyun-ü Ahbar-ı Rıza ve İlel-üş-Şerayi kitaplarında Hz. İmam Rıza (a.s)"dan Allah Teala"yı tanımanın gerekliliği ve nedeni hakkında nakledilen bir hadiste, o Hazret şöyle buyuruyor: Eğer birisi; Neden Allah Teala, kendinden başka bir mabudun olmadığına, peygamberlerine, hüccetlerine ve Allah"ın katından gelen kitaplara iman etmeyi emretmiştir? diye sorarsa, cevap olarak denir ki; bunun birkaç nedeni vardır:
a) Allah"a iman etmeyen birisi onun yasaklarından ve büyük günahları işlemekten sakınmaz. Kendi arzusu, heva ve hevesi doğrultusunda her hoşuna giden fesat ve zulmü yapmaktan hiçbir şekilde kaçınmaz. Her insanın başkalarının hakkını gözetmeden, kendi heva ve hevesine göre istediği her şeyi yapmaya kalkışması ise, bütün halkın fesada düşerek yok olup gitmesine yol açar.
b) Halkın bazısı bazısına zorbalık etmeye başlar. Mallar zorla gasp edilir, can ve namusa tecavüz edilir ve herhangi bir hak veya suç söz konusu olmaksızın herkes birbirini öldürür. Bu ise, dünyanın tahribine neden olur. Ve yaratıkların helak olup, mal ve canların yok olmasıyla sonuçlanır.
c) Allah Teala hikmet sahibidir. Hikmet sahibi ise, ancak fesattan kaçındırıp doğru olan şeyleri emreden, zulümden sakındırıp, kötü işleri yasaklayan kimseye denir. Fesattan kaçındırmak, doğru olan şeyi emretmek ve kötü işlerden nehyetmek ise, ancak Allah Teala"nın varlığını kabul ederek, asıl emreden ve nehyedeni tanımakla olur.
O halde insanlar, Allah Teala"yı tanımak ve varlığını kabul etmekten muaf tutulup kendi başlarına bırakılsalardı, ne onları doğru olan şeylere yönelten, ne de fesatlardan uzaklaştıran bulunurdu. Çünkü, bu durumda artık emreden ve nehyedenin varlığı söz konusu olamazdı.
d) İnsanların başkalarına örtülü kalan gizli konularda fesat yaptıklarını görüyoruz. O halde, eğer Allah Teala"nın varlığını kabul etmek, O"na inanmak ve O"ndan korkmak olmasaydı, kimse kendi heva ve hevesiyle baş başa kalınca herhangi bir günahtan kaçınmaz veya herhangi bir harama düşmek veya büyük bir günahı işlemek hususunda, halkın görmediği hallerde, kimseyi dikkate almazdı. Böyle olunca da bütün insanlar helak olup giderlerdi.
O halde halkın varlık ve mutluluğu ancak ve ancak gizli, açık her şeyden haberi olan, hayrı emreden, fesattan sakındıran, hiçbir gizli şeyin ona örtülü kalmadığı, her şeyi bilen Allah Teala"nın varlığına iman etmekle sağlanabilir. Çünkü ancak bu onları, gizli olan fesatları yapmaktan alıkoyabilir.